ARA

Zahrad ya da bir damla insanlık fırtınası

Daha önce yine Ohannes Şaşkal’ın çevirisiyle ‘Yağ Damlası’, ‘Yapracığı Gören Balık’ ve ‘Işığını Söndürme Sakın’ kitaplarıyla Türkçede okurla buluşan Zahrad, bu kez Rober Koptaş’ın editörlüğünde Aras Yayıncılık’tan çıkan ‘Ferah Tut Yüreğini’ ile karşımızda. Şairin on farklı kitabı ile süreli yayınlarındaki ilk ürünlerinden yapılan seçki, Zahrad’ın külliyatını kavramak, başlangıcından bugüne şiir rotasını takip etmek için eşsiz bir fırsat sunuyor.
Yeraltından yer üstüne bir kent romanı

Merkezinde İstanbul olan bir roman yazmış Burhan Sönmez. Romanına meseller, bilmeceler, mutlaka ama mutlaka İstanbul’da geçen esrarengiz hikâyeler katarak Doğu anlatısıyla Batı tekniğini buluşturmuş.
Osmanlı’dan günümüze devlet ve şiddet

Türkiye’deki derlemelerde genel olarak rastlandığı üzere her makalenin eşit derecede güçlü olduğunu söylemek mümkün değil. Bazı yazılar vaka’ çalışmalarından çok teorik önermeler bütünü gibi görünmekte. Bununla beraber Ömer Turan ve Güven Gürkan Öztan’ın 1915 inkârcılığının cumhuriyet boyunca yeniden üretilme biçimlerine yoğunlaştığı makaleleri, Ümit Kurt’un Antep ve civarında farklı kaymakamlık görevlerinde bulunan Necmeddin Bey örneği Ermeni soykırımında yerel dinamikleri, yerel bürokrasinin (destekleyici ya da köstekleyici) tavrını ortaya koyması açısından bir teorik açılım da sağlayan dikkate değer makalelerden bazıları.
Kirkor Yeteroğlu ‘tamamlamaya geldi’

Kirkor Yeteroğlu, yaklaşık kırk yıllık şiir birikimini bir kitapta topladı: Kırık Çan. Kitapta yetmiş şiir bulunduğu dikkate alındığında bu, yılda iki şiir demektir. Yeteroğlu, az ama öz yazan bir şair.
‘Sözü asla başrol yapma’

Kracauer’in ‘Film Teorisi’ sinema tarihinin başlangıcı olarak kabul edilebilecek fotoğraf ile başlar. Fotoğrafın tarihsel incelemesini yapan Kracauer, başlangıçta fotoğrafın anı yakalayan, gerçeği ve doğruyu yeniden üreten bir araç olarak algılandığını ve üretimlerin bu doğrultuda yapıldığını söyler. Fakat bu algı zamanla yerini estetik müdahaleye bırakır.
Binbir Küçük Prens’in hatırlattıkları

2015 yılı itibariyle, yayınevleri zulalarından ‘Küçük Prens’lerini çıkarmaya başladı. Çünkü Küçük Prens’in telif hakları serbestti artık. Hani yıllar önce telif hakları yasası henüz Türkiye’de yokken yazara haklarını ödemeyen yayıncıların yasal düzenlemelerle piyasadan çekmek zorunda olduğu ‘Küçük Prens’ler bir bir çıktı ortaya yeniden. Ama bu defa başka başka yayınevleri de eklendi bu furyaya. Artık pekçok yayınevinin ‘Küçük Prens’i var.
TOPLUM Kamp Armen’in iadesi seçim sonrasına mı kalıyor?

Kamp Armen’in iadesi konusunda sözler verilmiş olmasına rağmen, tapunun iadesi halen gerçekleşmedi. Kampın şu andaki sahibi Fatih Ulusoy, teknik çalışmanın devam ettiğini, tapu iadesinin önümüzdeki hafta gerçekleşeceğini söyledi. Tapunun iadesinin seçim sonrasına kalacak olması kaygıları arttırırken, bir an önce sürecin sonlanması çağrısı yapılıyor.