ARA
Çok farklı bir anne-kız ilişkisi
Everest Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılan ‘Annem ve Ben’de, on parmağında on marifet olan ilham verici gerçek bir karakteri, Maya Angelou’yu tanıma fırsatı buluyoruz.
Öykülerden öykülere ince yolculuklar
Ayşegül Ural’ın ilk öykü kitabı ‘İyi Pazarlar İyi Pazartesiler’ kitabına dair düşüncelerimi yazmak, 14 Şubat Dünya Öykü Günü’ne kısmetmiş. Öykünün tabiatında var olan kısa; zaman zaman tek kelimeden oluşan ve üstünde ağır bir yük taşıyan cümlelerin gücü Ayşegül Ural’ın öykülerinde derinden hissediliyor. Kendine has bir üslup oluşturduğunu söylemek mümkün.
Eşit ve özgür yurttaşlık mı? Biz o konuyu daha görmedik
Türkiye'de milli eğitim sisteminin, bizlere ne yapmak istediğini ders kitaplarına, müfredata ve yönetmeliklere bakarak anlayabiliriz. Hatta yalnızca sınıfların duvarlarına bakarak, bu sistemin gözünde makbul olanın ne olduğunu görebiliriz. Ancak, bizim, bu sistemle ne yaptığımız ve onu nasıl yaşadığımız sorusunu yanıtlamak, eğitim sisteminin bizden ne istediği sorusunu yanıtlamaktan çok daha çetrefil ve güç bir meseledir.
Tarihe tanıklık etmenin aşk hali
Ermeni Soykırımı’nın 100. yılına yaklaştığımız bugünlerde, bu coğrafyada tanıklık edilen hikâyelerin bir özeti aslında ‘Arsine: Tehcirde Bir Ermeni Kızı’. ‘Aynasız Düşüncelerim’, ‘Kertik’ ve ‘İntiharda Bir Polis’ isimli kitapların yazarı ve halen polis memuru olan Ali Bayram’ın günümüz coğrafyasındaki ironik bir izdüşümü bu kitap. Belki de Arsine, bizler için gaz bombalarıyla değil de kalemiyle gündeme gelmeyi başarabilmenin ütopyası…
Arap Camii’nin bilinmeyen tarihi
Dominiken Rahibi Benedetto Palazzo’nun titiz bir araştırma sonucu kaleme aldığı ve ilk kez 1946’da Fransızca olarak yayımlanan ‘Arap Camii veya Galata Saint Paul Kilisesi’ 68 yıl sonra Türkçe olarak okurlarla buluştu.
Hoşumuza gittiği gibi yapacağız! Sakallarımızı uzatacağız!
Onlar (berberler) canavarca kesme, düzeltme, kırpma, tıraş etme ve yıkama tarzlarıyla öyle tuhaf modalar icat ettiler ki görmeliydiniz. Fransız kesimi denen bir kesim tarzları var, diğeri de İspanyol kesimi; bir diğeri Alman, diğeri İtalyan; biri yeni kesim, diğeri eski; biri beyefendilerin, diğeri avamın; biri sarayın, diğeri köyün; görmezden geldiğim gösterişler gibi sayısı sonsuz.
Polonyalı Simeon’la zaman tünelinde yolculuk
Moldova’dan İstanbul’a bütün Rumeli’den büyük Venedik şehrine kadar her yerde Ermeni bulunmayan tek bir şehir, tek bir köy ve çiftlik yoktur. İşte deniz kadar çoğalmış günahlarımızdan dolayı yeryüzüne toz gibi dağılmış bir halde bulunuyoruz.”
Çağdaş sanat öncülerinin kimlikleri neden pembe?
Ahu Antmen’in 2007 yılından beri yazdığı, konferans ve seminerlerde sunduğu çeşitli makalelerini derlediği ‘Kimlikli Bedenler: Sanat, Kimlik, Cinsiyet’ isimli kitabı sadece sanat üzerine değil, kadın bedenine ve kadın bedeninin sanat pratiklerinde temsili üzerinden şekillenen politik tartışmalara da ışık tutuyor.
Neden sosyal bilimleri düşünmemek?
I. Wallerstein, geride bıraktığımız yılın son aylarında bgst Yayınları tarafından yayınlanan kitabında daha da radikal bir öneri yaparak “Sosyal Bilimleri Düşünmemek'i öneriyor ve “Neden sosyal bilimler karmaşık toplumsal gelişmeleri bütünlüklü şekilde açıklayamıyor?” sorusuna, “çünkü kötü ışıklı bir el feneriyle yanlış yere bakıyorlar” cevabını veriyor.
“Hafıza, toplumu yönetme erkini elinde tutanların düşmanıdır”
Ayfer Tunç ile ‘Dünya Ağrısı’nı, edebiyattaki 25. yılını ve Türkiye’yi konuştuk.