ARA
15. yüzyıl İtalyancasından ‘Prens’ çevirisi
Machiavelli, İtalyanların dışındaki ulusların hafızalarında genellikle ilkesiz, ahlakı hiçe sayan, yalan üzerine kurulu siyasetin babası olarak nitelendirilir. Buna rağmen İtalyanlar Machiavelli’de birlik fikrini ve Rönesans’ın tohumlarını bulur.
Herkesin bildiği korkunç sır
Thomas Hobbes'un ve Paul Auster'ın ‘Leviathan'larından sonra Türkçeye kazandırılmakta oldukça geç kalınmış üçüncü bir ‘Leviathan'la karşı karşıyayız. Fransa'da büyümüş, genellikle Fransızca yazan Amerikalı Julien Green'in en ünlü romanlarından biri olan ‘Leviathan’ Everest Yayınları tarafından yayımlandı.
‘Kafayı hayvanlarla bozmuşsun. Neden?’
Elias Canetti, 20. yüzyılın en seçkin yazarlarından biri olarak görülür, en azından 1981’de layık görüldüğü Nobel Edebiyat Ödülü için, Marcel Proust ya da James Joyce gibileriyle olmasa da zamanın diğer gözde yazarları Robert Musil ve Hermann Broch’la kıyaslanır.
Gözün unutmadığı isyan
Herkesin anlatmaya farklı bir yerinden başladığı, “ne gaz yedik arkadaş” diye bitirdiği, yıllar boyunca uzun uzun anlatılacak bir hikâyeydi Gezi. Takım elbiseleri, topuklu ayakkabıları ile oradan oraya koşturmak zorunda kalan yüzlerce arkadaş edindiğimiz günler geçirdik.
Tüm ezilenlerin yanındaki gerçek dost
Türkiye halkları 2013 yılının yaz aylarını uzun süren bir ilkbahar gibi yaşadı. Yaz aylarının kentleri kasıp kavuran sıcaklığı gitmiş, yerine tatlı esintili bir bahar havası gelmişti. Böylelikle, 2013’ün, 31Mayıs’ını 1 Haziran’a bağlayan süre içinde toplam 33 yıl geçti. 12 Eylül 1980’in kalıntıları da işte bu zaman aralığında tarihin karanlıklarına yuvarlandı.
Canavarın bedenini örten tarih adlı perde
‘Tarih Sümer’de başlar’ sözü, bir eser adı olmaktan öte yaygın bir kanı, genel bir kabuldür. Oysa Sümer’de başlayan tarih, asasıyla gücü temsil eden yaşlı erkeğin hikâyesidir. Bu hikâye ne Sümer’den önceki insan topluluklarının yaşamıyla ilgilenir, ne de tahakküme meşruiyet yaratmaktan öte bir işlev görür.
Akıcı olmasına akıcı ama…
Hindistan’da başlayan, Kanuni’nin zamanında, Topkapı Sarayı’nda ve Mimar Sinan’ın İstanbulun’da geçen bir hikâye ‘Ustam ve Ben’. Her ne kadar kulağa gerçeküstü bir hikâye gibi gelse de tarihi bir roman var karşımızda.
Sanat ve edebiyata derinlikli bakış
Sosyoloji, edebiyat, felsefe, sanat, tarihi, siyaset bilimi, antropoloji gibi farklı disiplinlere dair kitapları ile de dikkat çeken DoğuBatı Yayınları, çok özel iki çalışmayı da arka arkaya bastı. Özgür Taburoğlu’nun ‘Resim, Söz ve Yazı-İmge Yaratmanın ve Bozmanın Yolları ile Fermâ Lekesizalın’ın ‘Modern, Narsist ve Yararlı-Romanın Eleştirel Ufukları’ başlıklı kitapları, sanat ve edebiyat alanında ufuk açmaya ver ilham vermeye aday.
Peygamber Buk’un son sözleri
Charles Bukowski, ‘hayatı roman’ olanların başını çeker. Kaleme aldığı neredeyse tüm öykü ve şiirlerinde, başrol ya kendisinde ya da kendisine çok benzeyen birindedir.
Osmanlı, köçek, vampir: Béla
İstanbul’un Eyüp semtinde yaşamaya ya da daha doğrusu ölümsüzlüğünü sürdürmeye çalışan eşcinsel bir vampir; 1800’lü yıllar ve Osmanlı padişahı Sultan II. Mahmud Yeniçeri ocağını dağıtmış. Mehmet Bilâl, son kitabı ‘Osmanlı’da Bir Vampir-Béla’da, akıcı üslubuyla ilginç bir ‘öteki’ hikâyesi sunuyor.