DOSYA

DOSYA Soykırımın imgeleri

Soykırımları ve sömürgeci şiddet biçimlerini, daha fazla belgeyle, ilk nedenle, kaynak olayla doldurulamayacak olana, sesleri hiç duyulamayacak olan, duyulmamış olan tanıklara yer açarak, bu boşluğu, onların yokluğunu ele geçirmeden, gasp etmeden düşünmek zorundayız.
DOSYA Klişelerden azade bir ‘ortak müzik’ projesi: NikoTeini

İstanbul’da yaşayan Yunanistanlı müzisyenler Asineth Fotini Kokkala ve Nikos Papayeorgiu, 2020 yılının sonundan beri, NikoTeini ikilisi olarak yaptıkları icra kayıtlarını internet üzerinden dinleyicilerle paylaşıyor. Her pazartesi günü ikilinin Facebook, Youtube ve Instagram hesaplarında yayınlanan kayıtlarda, kanun ve çelloda Kokkala, lavta ve tamburda Papayeorgiu, kimi zaman konuk müzisyenlerle birlikte, ağırlıklı olarak Klasik Osmanlı Müziği eserleri ve Yunanca geleneksel şarkılar seslendiriyor. Hem NikoTeini, hem de müzik alanında ayrı ayrı sürdürdükleri diğer çalışmalar üzerine konuştuğumuz ikiliye, Türkiye’de ve Yunanistan’da geleneksel müzik konusundaki yaklaşımlara ve beklentilere dair düşüncelerini de sorduk.
DOSYA

2008'den bu yana çalışmalarını Clark Üniversitesi Tarih Bölümü Holokost ve Soykırım Çalışmaları Merkezi'nde sürdüren Taner Akçam yeni bir kitap kaleme aldı. Aras Yayıncılık'tan çıkan “Ermeni Soykırımı’nın Kısa Bir Tarihi” başlıklı kitap vesilesiyle Taner Akçam ile bir söyleşi gerçekleştirdik
DOSYA Soykırım ve Türkiye: Soğuk aynadaki görüntü

‘Türk’ tanımı başlangıçta kâğıt üstünde vatandaşlığı tarif ediyordu, ancak uygulamada bu böyle seyretmedi. Nitekim kuruluşunda sahip olduğu, zaten iyice azalmış gayrimüslim nüfus bu politikalar sonucunda neredeyse sıfıra indi. Türkiye nüfusu yüz yıl içinde 8’e katlanırken, gayrimüslim nüfus ters orantılı olarak eridi.
DOSYA Yaşamın sürdürülebilirliği mi?

Hacı İzzet dikildi cami kapısında Hakkı'nın önüne pervasızca. "Oooo hoş geldin Mıkhitar" dedi aniden. Hakkı şaşırdı bir an. Karşısında duran adam eliyle kendisine karşıdaki kiliseyi gösteriyor ve "Senin yerin ora Mıkhitar" diyordu aradan bunca yıl geçtikten sonra. "Iııh" dedi. "Bu beni sınıyor herhalde."
DOSYA İki kez sürülmüş bir karakterin romanı

Fırat Güllü’nün ‘Adı Olmayan Adam’ romanı Delidolu Yayınları’ndan çıktı. Zaman zaman Agos’a için kaleme aldığı yazı ve röportajlarıyla da tanıdığımız Fırat Güllü’nün romanı Tudem Edebiyat Ödülü Roman Yarışması’nda ikincilik ödülüne değer görülmüştü. Daha önce ‘Vartovyan Kumpanyası ve Yeni Osmanlılar’ ile ‘System Crisis and Theatre in the Ottoman Empire’ adlı yayınlanmış iki kitabı bulunan Fırat Güllü, ‘Adı Olmayan Adam’da 2015’te yitirdiğimiz oyun yazarı Arman Vartanyan’ın hayatından yola çıkarak edebiyatı tarih ve tiyatroyla buluşturan çok katmanlı bir metin ortaya koyuyor. Fırat Güllü ile romanından yola çıkarak Türkiyeli Ermeni aydınların yaşadıklarından, toplumsal hafıza ve yüzleşmeye uzanan bir söyleşi yaptık.
DOSYA Ordu Ermenileri: Müslüman oldular, fişlenmekten kurtulamadılar

Geçtiğimiz haftaki Agos’ta tarihi bir belgeye yer verdik. Ordu’da Müslümanlaş(tırıl)mış Ermenilere dair bir belge bu. Tarihi, 1945. Devletin din değiştiren ya da din değiştirmek zorunda kalan Ermenileri yakından takip ettiği bir sır değil. Ermeni Soykırımı’nın bir devamı niteliğinde olan bu politikanın örnekleri ile tarih boyunca sık sık karşılaştık. Araştırmacı Mahsuni Gül’ün Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde rastladığı belge işte bu politikanın hangi seviyelere ulaştığını da ortaya koyuyor. Belgeye göre devlet, 1915 sonrasında Ordu’da din değişten Ermenileri hem isim isim, soy ağaçlarına kadar takip etmiş, hem fişlemiş hem de günlük hayatlarını çok yakından izlemiş.
DOSYA Bedros’un peşinden acının ve yeniden yeşeren yaşamın izini sürmek

Agos’ta 6 Mart’ta Hüsnü Gürbey ve Mahsuni Gül tarafından yayımlanan “Harputlu bir Ermeni’den Mustafa Kemal Atatürk'e mektup” başlıklı yazı muhtemelen 1937 sonlarında kaleme alınmış “B. G. Karapetyan” imzalı bir mektubu Türkiye gündemine taşıdı. Karapetyan’ın mektubunda dile getirdiği önemli uyarılar vicdan ve adalet duygularının askıya alındığı, hayali iç ve dış düşman paranoyasına esir düşmüş günümüz Türkiyesi için de önem ve güncelliğini korumaktadır: “Vicdan duygusunun ehemmiyetini ve rolünü kavrayan ve onun lüzumuna kani olan ferdlerden teşekkül edecek bir millet veya bir devlet, kemiyet itibarile ne kadar küçük olursa olsun onu dâhilden ve hariçten kimse mağlup edemez.”