KÜLTÜR SANAT

Onları 'şuh' kahkahalarından tanıdık. Yüzlerinde abartılı makyajları ve ellerinde içki kadehleriyle 'zavallı esas kızların' eşini ya da sevgilisini baştan çıkardılar. Yatağa girmekten hatta başkalarının hayatına kastetmekten bile çekinmediler. Yeşilçam'ın 'kötü kadınlarından' söz ediyoruz.

Orta Yeri Sinema'da bu hafta ‘Ben, Kendim ve Annem’ ile 'Cehennem Melekleri-3' var.

Uzun zamandır sahnelerde sık göremediğimiz Alex Tataryan, 9 Ağustos Cumartesi gecesi Şişli ve Taksim Spor Külübü’nün Kınalıada Boncuk Restaurant’ta düzenlediği yemekte sahne aldı. Konserde, Türkçe ve Ermenice şarkılar söyleyen Alex’le, sahneye çıkmadan önce kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ali Artun, Nisan ayında İletişim Yayınları’ndan çıkan ‘Sanat Emeği: Kültür İşçileri ve Prekarite’ adlı kitabıyla, kültür ve sanat sektörünün ‘preker’ koşullarını ve güvencesiz çalışanlarını tartışmaya açtı. Biz de son yıllarda çeşitli sanat kurumlarında, farklı pozisyonlarda görev almış iki kadın sanat sektörü çalışanıyla ve Hafriyat’ın kurucularından, sanatçı Antonio Cosentino ile sohbet ettik.

Bawer çakır, geçtiğimiz hafta aramızdan ayrılan Robin Williams'ı 'Derkenar' için yazdı.

20.Yüzyılın tanınmış Ermeni kadın entellektüellerinden Zabel Yesayan'ın hayatını anlatan ‘Zabel Yesayan’ı Bulmak’ belgeseli yarın (14 Ağustos Perşembe) saat 19.00'da Galeri Birzamanlar'da gösterilecek.

Kohar Senfonik Orkestra ve Korosu’nun şefi ve sanatsal yönetmeni Sebuh Apkaryan, 4 Ağustos Pazartesi günü Lefkoşa’daki evinde vefat etti.Kıbrıs Lefkoşalı Apkaryan, 50’yi aşkın yıldır kompozitörlük, şeflik, ressamlık ve eğitimcilik yapıyordu.

7 yıl önce, 70 yıldır faaliyet gösterdiği Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesi’nden restorasyon gerekçesiyle çıkarılan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi, Karaköy’deki 5 No’lu Antrepo’ya taşınıyor. Henüz inşaat halindeki binanın giriş kısmı, bu süreçte geçici sergilere ev sahipliği yapıyor. Bunlardan biri olan ‘Manzara' 21 Eylül’e kadar, ziyaretçilerle buluşacak.

Morrissey, cayır cayır bir duygunun sesi. Onun çeşitli silahları var; aralık bıraktığı gömleğinden parlayan, arzulayana mı yoksa ermişe mi ait olduğu belirsiz bedeni; yüzleşmeye çağıran ama yolun ortasında da yalnız bırakan cinselliği; kendinden başka hiçbir şeyle çelişmeyen keskin zekası. En çok da hissi.

‘Borat’taki şişman çıplak adam’ veya kısaca Ken Davitian’ı bedenini yıllar önce Borat’a satmış olsa da, ruhunu satmaya henüz hazır değil. O hâlâ bir oyuncu olarak yeni karakterlere bürünmek için didiniyor.