YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Erdoğan ve AKP, CHP’nin bu projeye karşı çıkmasını geleneksel AKP-CHP karşıtlığına oturtarak projeye daha bir şevkle sarılmaya ve bunu bir “inat projesi” haline getirmeye karar vermiş vaziyette. Ancak Kanal İstanbul için yurrtaşlar tarafından yapılan itiraz başvurularındaki yoğunluk, bu kez bu siyasetin de tutmayacağının göstergesi.

Bu argümanı dile getirirken meseleye tersinden de bakmalıyız. Ermeni Soykırımı’nın üzerinden 105 yıl geçti. Ne yapsın dünya halkları? Bir 100 yıl daha mı beklesinler, Türkiye bu konu ile yüzleşmeyi gündeme alsın diye. Doğruluğuna inandıkları konular hakkında sussunlar mı?

İngiltere seçimlerinin sonuçları hala tartışılıyor. İşçi Partisi'nin mağlubiyeti, Boris Johnson'ın zaferi tüm dünyada geniş yankı buldu. Gelişmeleri Birikim dergisi yazarı ve siyaset bilimci Ahmet İnsel ile konuştuk. İnsel, "2019 seçimleri 2016 halkoylamasının bir tür ikinci turu olarak yaşandı. Ve bu konuda İşçi Partisi yönetimi, Corbyn’in sağ kolu John McDonnell’ın açıkça kabul ettiği gibi, önemli bir hata yaptı. Seçimleri kazanırlarsa, Brexit konusunda ikinci bir halkoylaması yapacaklarını ilan ettiler. Bu ise Anglosakson demokrasi anlayışına aykırı idi ve Brexit’e evet oyu vermiş İşçi Partilileri öfkelendirdi." diyor.

Kavga o kadar büyük ki. Her gün yepyeni ve yenir yutulur olmayan iddialar, suçlamalar ortaya atılıyor. Bunların yarısı bile doğru olsa, çok karanlık bir sürece girdiğimiz bir kez daha ortaya çıkıyor. Ermeni toplumu bunları hak etmiyor.

Babacan bu tablo içinde öyle görünüyor ki özellikle ekonomik krizin yıprattığı muhafazakar tabana seslenmek istiyor. Açıklamalarında ülkenin artık ekonomik açıdan “öngörülebilir” olmadığını söyleyerek, AKP’den yüz çeviren ya da yüz çevirmeye meyilli muhafazakar kesimin yanısıra klasik burjuvazinin ve ilave olarak da orta sınıfın desteğini almaya çalışacak gibi görünüyor.

Bir tane bile “Kendisinden ayrılmak isteyen kocasını öldürdü” haberi göremezsiniz. Ya da belki bir, birkaç tane. Erkek, kadını tüm kabalıklarına ve zorbalıklarına boyun eğmesi gereken bir nesne olarak görüyor.

Yakalama kararının verildiği gün CNN Türk’te bir tartışma programı seyrediyordum. Programdaki altı kişiden en az üçü canhıraş biçimde Altan’ın yeniden hapse girmesini savunuyordu. Dağılım anlamlıydı: Emekli bir askerî hâkim, AKP’ye hayli yakın bir siyasetbilimci ve MHP’ye yakın bir gazeteci.

Ahmet Şık ve Nedim Şener mevcut rejim tarafından hangi hukuk dışı mantıkla tutuklandılar ise, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak ve diğer gazeteciler de (buna eski Cumhuriyet gazetesi yazar ve çalışanlarını da eklemeliyiz) aynı mantıkla tutuklandılar. Bu, rejimin hukuku kendi cari siyasetine göre eğip bükme, yok etme, olmadık suçlamalar yaratma ve toplumu baskı altına alma politikasıdır.

Soykırım bu topraklarda gerçekleştiğine göre çözüm de bu topraklarda olmalıdır. Bu gayet açık. Ve bu olmadıkça hiçbir zaman çözüm olmayacak. Bu da açık. Ancak şu da bir gerçek ki, büyük kısmı sindirilmiş ve ses çıkaramaz hale getirilmiş, ses çıkaranları (Hrant Dink gibi) devletin de içinde olduğu bir operasyonla öldürülmüş Türkiyeli Ermeniler, -siyasi pozisyon alabilenler dışında- özgürce konuşabilir halde değildirler.