YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Koronavirüs salgını büyürken, hayatını kaybedenlerin sayısı da artıyor. Koç Üniversitesi Dahili Tıp Bilimleri Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Sibel Sakarya ile böylesi bir salgına karşı neler yapılması gerektiğini ve halk sağlığı merkezlerinin üstlenebileceği rolü konuştuk.

Hükümet Türkiye’nin geleneksel devlet politikasını bir adım daha ve hayli gaddar biçimde ilerleterek siyasi muhalifleri apaçık ölüme terk ediyor.

Bu salgınla birlikte belli oldu ki Türkiye hiç de öyle söylendiği gibi dünyanın sayılı ekonomileri arasında değil. Her ülkeyi sarsan bu salgın nedeniyle öncelikle, ‘Evde kal’ çağrısı yapılan çalışanlara yönelik bir paket açıklanması gerekirdi. Ancak bu hem yapılmıyor, hem de belli ki yapılamıyor.

Koronavirüs global çapta ekonomiyi de olumsuz anlamda etkiliyor. Ülkeler peşpeşe finansal paketler devreye sokuyor. Dünya ekonomisini ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri neyin beklediği büyük bir soru işareti. Gelişmeleri Birikim dergisi yazarı Ahmet İnsel ile konuştuk.

Koronavirüsün yaygınlık kazanması ile yalan ya da manipülatif haberler de kendine yeni bir alan buldu. Uzun yıllar haber kanallarında program hazırlayıp sunan, yöneticilik yapan Mirgün Cabas son zamanlarda haber doğrulama sitesi teyit.org ile çalışmalar yürütüyor. Cabas ile gelinen son durumu konuştuk.

Peki ne yapılabilir? Doğrusu Hükümet’in çalışanlara yönelik daha kapsamlı bir paket üzerinde çalışması iyi olurdu. Bu salgın ortamında çalışanların da kendilerini koruyabilecekleri ama aynı zamanda işlerini kaybetmeyecekleri bir önlem paketi toplumu daha fazla rahatlatabilirdi.

Bu grubun ismi ilk olarak, Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlıktan edilmesinde yaptıkları yayınlar vesilesiyle geçmişti. Yargı ve iktidar içinde etkili oldukları söyleniyor. Gerçekten öyle mi, bilemiyorum, ancak böylesi totaliter baskı rejimlerinde bazı grupların en tepeye çok yakın olup, istediklerini yapabildiklerini, tarih bize her zaman göstermiştir.

Manzaraya baktığımızda iktidarın insan hayatları üzerinden tehlikeli bir hesap yürüttüğünü görüyoruz. Mültecilerin AB’den bir yeşil ışık gelmeden sınıra yönlendirilmesi, çok açık ki, insan kayıpları ve hastalıklar anlamına gelecekti. Yollarda çekilen çile ve sınırda sıkışıp kalınarak yaşanan perişanlık da cabası. Üstelik bu ortamda insan kaçakçıları da kendilerine resmî bir görev verilmişçesine tekrar harekete geçip insanları sömürmeye başladılar.

Karşı karşıya kaldığımız durum, 1930’ların, bireysel ve toplumsal özgürlükleri “Millet böyle istiyor” gerekçesiyle askıya alan rejimlerine benzer bir rejimin her gün siyaseti ve hukuku yerle bir etmesidir

Bu tablo içinde, “Siyasi ayak kimdir?” sorusunun yanıtı pek de CHP imiş gibi durmuyor. Olan, AKP’nin işine yaradığı sürece Gülen Cemaati’ni kullanıp daha sonra ittifak değiştirmesidir.