Sesi yıllanmış bir aşuğ

FERYAL ÖNEY 

 “Yezidiler günde üç kez güneşe döner, dua ederler. Her isteyen, çoluk çocuk, genç yaşlı olsun, şeyh olsun, emir olsun, herkes güneşin karşısına geçer, içinden ne geçiyorsa güneşe söyler. Belki de insan soyunun şimdiye kadar söylediği en güzel dualar bunlardır. Belki de, en güzel türküler, en güzel şiirler bu dualardan çıkmıştır. Belki de Mezopotamya’nın bütün destanlarının temelinde bu dualar vardır.”

-  Oldu mu sizce çocuklar? Okuyabildim mi istediğiniz gibi? Ne bileyim, pek emin olamadım…

-  Olmaz olur mu Sarkis Abi’ciğim, ancak bu kadar doğal okunabilirdi. Tam da Yaşar Kemal’in romanlarındaki görmüş geçirmiş, yaşlı anlatıcılar gibiydi sesin.

Aslında Sarkis Abi tam da kendisi gibiydi o metni okurken. Gerçekte de çok iyi bir anlatıcıydı o. Bu toprakların bizlerden köşe bucak gizlenmiş tarihini, sır olmuş insan hikâyelerini iyi bilen; ulaştığı her yeni bilgiyi, hikâyeyi heyecanla, gözleri parlayarak anlatan, sesi yıllanmış bir aşuğdu, bir dengbéjdi. Kardeş Türküler yolculuğumuz boyunca çok insan hikâyesi dinledik ondan, çok sokak hikâyesi, memleket hikâyesi... Hepsi de gerçekti, yaşanmıştı. Söylediğimiz şarkıların, türkülerin gerçekliğini, yaşanmışlığını tekrar tekrar gözümüzün önüne seren...

5 Mart akşamı, İstanbul’daki konserimizde ‘Kerwané’yi, Yaşar Kemal’in ‘Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana’ romanından aldığımız, Sarkis Abi’nin zamanında seslendirdiği ‘Yezidiler’ bölümüyle açtık. Yaşar Kemal’i anmak, “Ruhu şad olsun” demek için. O an aklımızın ucundan geçmezdi yakın bir zamanda Sarkis Abi’mizi de yolcu edeceğimiz.

İyi ki bu dünyadan geçtin Sarkis Abi, iyi ki tanıdık seni, dinledik anlattığın hikâyeleri, şarkılarımızı çalıştık birlikte. İyi ki sesini, ruhunu kattın albümümüze. Şimdi bize yadigâr kalan o sesle, sesinle avunuyoruz.