Sınır dışı edilen Spiegel muhabiri: İsmimin temize çıkmasını istiyorum

28 Mart günü sınır dışı edilen Der Spiegel’in fotoğrafçısı Andy Spyra'ya, Türkiye’de bazı yayın organlarının ‘IŞİD’çi gazeteci sınır dışı edildi’ başlığıyla yayınladığı olayın detaylarını sorduk.

Almanya’da yayımlanan ünlü haftalık dergi Der Spiegel’in fotoğrafçısı Andy Spyra, 28 Mart günü, haber takibi geldiği Türkiye’ye giremeden sınır dışı edildi. Spyra, Ermeni Soykırımı’nın 100’üncü yılıyla ilgili bir dosya için Türkiye’de olan Spiegel muhabiri Ralf Hoppe’ye katılacak ve bir hafta süreyle bu hikayeyi fotoğraflayacaktı. Ancak 29 Mart günü havalimanından İstanbul’a girişi engellendi. Spyra’nın, haber nedeniyle Türkiye’ye gittiği Almanya makamlarınca ve Spiegel yazı işleri tarafından Türkiye resmi makamlarına bildirildi. Ancak foto muhabirinin buna rağmen böyle bir uygulama ile karşılaşması, derginin son sayısında ‘Bir sınır dışının protokolü’ başlığıyla haberleştirildi. Türkiye’de bazı yayın organlarının ‘IŞİD’çi gazeteci sınır dışı edildi’ başlığıyla yayınladığı olayın detaylarını Spyra’ya sorduk.

Andy, üzerinde çalıştığın konular itibarıyla sınır dışı edilmiş olmandan memnun olan bazı gazete ve siteler ‘Türkiye Alman derginin IŞİD’çi muhabirini sınır dışı etti’ şeklindeki başlıklarla, bir anlamda seni hedef de göstererek durumu haberleştirdi. İş hayatını etkileyeceği için bu konuya açıklık getirerek başlayalım istersen. Türkiye’ye neden geldin ve gelmeden önce nerede çalışıyordun?

Bir süredir üzerinde çalıştığım bir projem var. Ermenistan-Türkiye sınırı, 1915 sonrası Türkiyeli Ermeniler hafızası gibi konuları kapsıyor. Aynı zamanda Spiegel için de çalışıyorum. Bildiğin gibi Spiegel’den Ralf Hoppe, soykırımın 100’üncü yılıyla ilgili bir hikaye üzerine çalışıyordu ve ben de Spiegel için bu hikayeyi fotoğraflayacaktım. Türkiye’ye de çok defa geldim. Ralf, İstanbul’da dört gün geçirdi, ben de İstanbul’a indiğim gün seni ve Maral Dink’i fotoğraflayıp daha sonra Ralf’le beraber Diyarbakır’a geçecek, Surp Giragos Ermeni Kilisesi’ni ve civar bölgeleri ziyaret edecektik. Toplamda yedi gün Türkiye’de geçirip Irak’a geri dönecektim. Her türlü rezervasyon ve belgem de vardı.

Irak’ta ne yapıyordun?

Türkiye’dekiyle de alakalı uzun süreli bir proje için Irak’taydım, Orta Doğu’daki Hıristiyanlarla ilgili bir proje. En fazla bir sene önce kurulan yeni bir Süryani direniş örgütüyle birlikte hareket ediyordum. IŞİD’e karşı savaşan birkaç savaşçı. Spiegel’in hikâyesi için Türkiye’ye gelmeden bir hafta önce yine Irak’ta peşmerge güçleri ve bazı Hıristiyan savaşçılarlaydım, hatta telefonumda onlarla çektiğim bir-iki fotoğraf ve video var. Türkiye’deki güvenlik güçleri çantamdaki haki renkli giysilerle bu fotoğraflar yüzünden cihatçı olduğumu düşünmüşler. Bu fotoğraflardaki kişilerin IŞİD militanı olmadığı çok açık, fotoğraflara bakan herkes bunu görebilir.

Türkiye’ye gelmeden önce Irak’ta bazı Hıristiyan savaşçılarlaydım, telefonumda onlarla çektiğim bir-iki fotoğraf ve video var. Türkiye’deki güvenlik güçleri bu fotoğraflar yüzünden cihatçı olduğumu düşünmüşler. Bu fotoğraflardaki kişilerin IŞİD militanı ol

Türkiye’ye geldiğinde ne oldu?

Öğleden sonra 17.00 gibi Sabiha Gökçen Havalimanı’na vardım. Pasaport kontrolüne giderken 4 tane sivil giyimli adam yanıma yanaştı, polis olduklarını ve rutin bir güvenlik kontrolü için onlarla gitmem gerektiğini söyledi. Bunlar pasaport kontrolünden önce oldu. Henüz Türkiye’ye resmi giriş yapmamıştım.

Güvenlik güçleri seni neden çevirdi?

En başta sakallı olduğum için beni aldıklarını düşündüm ama bilmiyorum. Sakallarım da çok uzun değildi, yani senin sakallarından kısaydı. Güvenlik bürosuna gittik, orada çantalarımı açtılar tabii. İçinde fotoğraf makinam, ekipmanım ve roket şeklinde, kameramı temizlemek için kullandığım ‘Rocket Air’ marka küçük bir körük, sıradan birkaç parça kıyafet ve bir puşi vardı. Aralarında konuştular, ben anlamadım tabii ki. Sonra telefonuma ve fotoğraflarımın olduğu karta bakmak istediler. İkisini de onlara uzattım, vermezsem başıma daha ciddi bir şeyin geleceğini düşündüm. Aldılar ve farklı bir odaya gidip orada fotoğraflara ve telefonuma baktılar. 15 dakika sonra geri geldiler. Bu arada tabii onlara sürekli gazeteci olduğumu, Spiegel’in hikâyesi için Türkiye’ye geldiğimi söylemeye devam ediyorum. Otel ve uçak rezervasyonlarımı gösteriyor, Spiegel’den arkadaşlarımı arayabileceğimi söylüyordum. Çantamda kocaman bir tekila şişesi vardı, yani IŞİD’le ne alakam olabilir. Ama dinleyen yok tabii. Başka bir odada fotoğraf makinama ve telefonuma bakıp eşyalarımı toplamamı söylediler. Odanın dışına çıkmama da izin vermiyorlardı. Sonra bana telefonumu, basın kartımı ve fotoğraf makinamı geri verdiler, ama hala bir şey söylenmiyor. Ben de herhalde bitti, ülkeye girebilirim diye düşündüm. Eşyalarımı geri verdikten sonra güvenlik güçlere “Artık gidebilir miyim” diye sordum, onlarsa “Hayır, bu odada kalıyorsun, seni ülkene göndereceğiz” dediler. Bunun bir hata olduğunu anlatmaya çalıştım ama nafile, beni nezarethaneye götürdüler.

Telefon etmene izin verdiler mi?

Telefonumu geri aldıktan sonra Spiegel’deki arkadaşlarımı aradım, onlar da İstanbul’daki Almanya Başkonsolosluğuyla temasa geçtiler. İstanbul’a inişimden yaklaşık bir saat sonra nezarete atılmıştım bile. Ondan sonra bir saat kadar da bu telefon trafiği tuttu. Doğrudan İstanbul’daki Almanya Başkonsolosu tarafından arandım. Kimliğim doğrulansın diye telefonu güvenlik güçlerine verdim, ama bu da işe yaramadı. Güvenlik güçleri Başkonsolos’u umursamadı. Daha sonra da sabah ilk uçakla Almanya’ya gönderildim. Almanya’ya giden uçağa doğru ilerlerken yine aynı noktada farklı dört kişi beni durdurdu ve arama yapmak istedi. Çoktan arandığımı, nezarete konup ardından Almanya’ya gönderildiğimi bilmiyorlardı herhalde. Benim tepem attı tabii. Sonra az ilerde başka birini arayan güvenlik güçleri beni tanıdı ve bırakmalarını söyledi. Orada böyle bir karmaşa var, adımın ‘güvenlik güçlerinin elindeki bir listede’ olduğunu düşünmüyorum, aradan beni seçtiler. Yine de kasten yapıldığını düşünürsen buna kimse şaşırmaz sanırım. En sonunda bir belge imzalamamı istediler. Neden Türkiye’yi terk etmek zorunda olduğumu açıklayan bir belgeydi. O belgede gerekçe olarak ‘kamu güvenliği’ yazıyordu. Almanya’ya döndüğümde bilgi almak için oradaki güvenlik güçleriyle konuştum, çünkü Türkiye’dekilerin Almanya’dakilere bilgi vermesi gerekiyor. Onlara benim sorgu sırasında yanıltıcı cevaplar verdiğimi ve çantamda askeri ekipman taşıdığımı söylemişler. Rokete benzeyen körükten bahsediyorlar. Türkiye’den gelen resmi açıklama bu şekildeydi, bu yüzden Almanya polisi de beni aradı, x-ray cihazından geçtim ama tek bulabildikleri o körüktü.

Kategoriler

Güncel Basın

Etiketler

Der Spiegel Muhabir


Yazar Hakkında