‘Bir ceride mübaaya etmek isterim’ deyip gazete almaya çalışan Sefaradlar

Riva Hayim, İspanya'nın 15. yüzyıl önce kovduğu Sefaradlar'a vatandaşlık iade etmesini ve 500 yıldır ne tam olarak buraya ne de oraya ait görülememe hikayesini yazdı: 500 yıldır bir türlü gelemedik, şimdi de gidiyor muyuz?

Haberlerde “500 yıl önce buraya göçen Sefaradlar” diye geçerim. Çoğu zaman, kendimi anlatmak için 15.yüzyıldan kalma antik gemilerle denizlere açılıp, Osmanlı topraklarına göçerim. Sanki dün gelmişim de gemiyi limana yeni bağlamışım gibi bir durumdur benimkisi. İsmimi ilk duyup, bana ısrarla “Nereden göçtün? İsrail’den mi?” diye sorana “Vallahi göçmedim, Osmanlı Yahudisiyim, buradaydım hep” dediğimde şöyle cevap aldığım da olur: “Hadi canım bilmiyordum, yalnız çok güzel Türkçe konuşuyorsunuz.” 

Ne zaman biri bana “Atalarımın engin hoş görüsü sayesinde burada yaşadın sen” dese, arkamdan yüz binlerce kişilik Sefarad kâfilesi geliyor mu diye kontrol ettiğim olur. Ne kadar “Buralıyım ben” desem de, derdimi anlatamam.

Mesela bir dönem bize “Siz bizim misafirimizsiniz” diye seslenen politikacılar vardı. Artık demiyorlar şükür. Anladım ki 500 yılda misafirlik statüsünden ben de herkes gibi vatandaşlık statüsüne geçmeye hak kazanmışım.

“Gidiyorlaaaar!” haberleri

Son zamanlarda, İspanya’nın 15. yüzyılda ülkesinden kovduğu Sefaradlar’a vatandaşlığı iade etmesi gündemde. E haliyle “500 yıl önce gelen Sefaradlar” diye yazılan haberler, şimdi de “Gidiyorlaaaar!” diye yazılmaya başlandı. Bizim gidip gitmediğimizden emin olamayan bazı gazeteler ise işi sağlama alıp “Yoksa gidiyorlar mı? “diye ortaya soruyor.  Bir de “Güzel haber, oh gidiyorlarmış!” diye yazmayı tercih edenler var. Ben de “Gidiyor muyuz?” diye sorayım.

Buyrun cevap veriyorum. “Hayır, tabii ki gitmiyoruz.” Hiçbir yere gitmediğimiz gibi, Osmanlı Yahudisi olmamız, kültürümüz ve Ladino’nun bu topraklara ait olduğu gerçeği de bizimle kalıyor.

Zaten İspanya’nın “Haydi lütfen, ülkemize gelin!” dediği de yok.  Şartlı bir hak iadesi söz konusu. Türkiye’deki tek çift vatandaşlık hakkına sahip grup sanırım biz de olmayacağız. Öncelikle başvuru süreci için Sefarad olduğumu kanıtlamam gerekiyor.Yani benim ben olduğumu bir belgeyle kanıtlayacağım. Bu belgeyi  kayıtlı olduğum cemaatten almak çok kolay.

Vatandaşlığa şartlı geri kabul

Asıl geliyoruz diğer koşullara. Yeterli derecede İspanyolca bilip, İspanyol kültürüne hâkim olmam da  benden isteniyor. Y ani 500 yıl önce çoluk, çocuk, yaşlı demeden şartsız yerinden kovulan bir halkın vatandaşlığa “şartlı olarak” geri kabulü söz konusu.

Belki biliyorsunuzdur, Ladino, İspanyolca’nın en eski hali. Birbirlerine çok benzerler. Haliyle az buçuk Ladino bilen, vatandaşlık için istenilen lisan yeterlilik sınavlarını geçebilir. Asıl sorun yeni neslin Ladino’yu ya da İspanyolcayı bilmiyor oluşu. Mecburen öğreneceğiz.

Yani  kızıyorum… Sanki biz afedersiniz keyfimizden Ladino’yu öğrenmedik. İbrahim Tatlıses’in Oxford tepkisi vardır meşhur. Ben de“Ladino öğreten okul vardı da ben mi gidip öğrenmedim?”diyeyim bari. Vatandaş Türkçe konuş! Vatandaş İspanyolca konuş! Yok sen şimdi bu lisanı öğren! Yok öğrenme! Yok istemiyorum git ! Sen gel ama şöyle gel. Yok vazgeçtim. Değerli misafirlerimiz? Hoş geldiniz! Yoksa gidiyorlar mı? Oley gidiyorlar!

500 yıldır bir türlü gelemedik, şimdi de gidiyor muyuz?

500 senelik konuşan bir müze

Bu gibi deli başlıklardan kaçmak için arkadaşım Henri’ye telefon açtım. Henri’de az buçuk Ladino var, ananesiyle büyümüş. Gidecekse ilk o gidecek. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra cevap verdi. Anladım ki daha gitmemiş.

- Alo gidiyor musun Henri?

- Nereye?

- İspanya’ya? Bak sende Ladino da var. Giderken haber vermezsen bozulurum bak.

(Gülüyoruz)

- Yok ya! Gitmek öyle kolay mı? Buranın insanıyız biz. Haberi  alınca, ben de şu işi araştırayım dedim. İnternette bu iş için  “Kendinizi deneyin” diye bir deneme sınavı yayınlamışlar. Sorular arasında polis şeflerinin isimlerini de soruyorlar.

- Polis şefi mi?

- Evet, polis şefi! İyi de biz onu bilmiyoruz ki! Tomas de Torquemada’yı iyi biliyoruz da sonrası yok ki bizim dağarcığımızda!

- Engizisyoncu Tomas mı? Ya sen ne diyorsun ben de Kral Ferdinand’da kaldım. O da bizi kovdu diye bak. Sınavda İsabel’i de soruyorlar mı? Onu da biliyorum bak.

- Ya yok, ama bazı sorular zor. Şaka bir yana, hadi ben konuya faydacı yaklaşayım, dinle bak. Schengen vizesinden kurtulmak için pasaportu almak istersem, o sınav için oturur, ders gibi çalışır, sınavı geçerim. Peki ya annem babam ne yapacak bu saatten sonra? Onlar da mı oturup ders çalışacaklar? Niye sınava girmemiz isteniyor ki Riva?

- Aynı şeyi diyordum. Sanki Türkiye’de Ladino Okulu vardı da biz gitmedik diye. Peki biz 500 yıl önceki antik İspanyolcayı konuşuyoruz. Çok komik değil mi? Diyelim oraya gittik, geçmişten ışınlanmış dinozorlar gibi İspanyolların arasına nasıl karışıp anlaşacağız?

- Orası daha komik. Kalkıp gitmeye de gelince, büyük sözüme tövbe ama lisanının güncel halini konuşabildiğim bir yere taşınmayı tercih ederim sanırım. Mesela İspanya’ya gitsem “Sokaktaki adam gibi gazete satın almak istiyorum” diyebileceğim durumlar olabilir. Düşünsene orada gazete bayine girip kendi dilimde “BİR CERİDE MÜBAAYA ETMEK İSTERİM” diyeceğim, şanslıysam anlayacaklar.

- Şaşırmıyorlar mı konuşma şeklimizi karşılarında görünce?

- Şaşırmazlar mı? Dilin ve kültürün 500 sene önceki halini koruyup, konuşan bir müzeyiz biz.

- Ayaklı müze..

- Mozaik diyorlar bize sanırım. Yalnız pasaport vermek için bu kadar uğraştırmaları açıkçası beni de hayal kırıklığına uğrattı.

Henri’yle telefonu kapattık. Oturdum düşündüm. “Bir ceride mübaaya etmek isterim…”

Ne Türkiye’dekiler gazeteyi böyle istiyor ne İspanya’dakiler.

Bir biz istiyoruz.

500 yıl evvelde sıkışmış kalmış bir kültürüz biz.

Ne bir yere göçebiliriz, ne bir yerden gelebiliriz.

İspanya’nın antik gemilerinin güvertesinde, Osmanlı’nın limanına halat atmış yaşamaya çalışıyoruz sanki.

Bir yere  de gittiğimiz yok.

Eğer gittiysek, sadece birilerine göre bu topraklardan gitmişizdir biz.

“Sefarad nedir ben bilmiyorum. Ladino mu? O nedir hiç duymadım” diyenlere göre elbette ki gittik.

 Onlar için biz bu topraklarda hiç var olmadık çünkü…

Kategoriler

Güncel Azınlıklar



Yazar Hakkında