VİCKEN CHETERİAN

Vicken Cheterian

Suriye muhalefetine yönelik çaba

Suriye’deki çatışmalara siyasi bir çözüm bulmak için gösterilen diplomatik çabalar aniden ivme kazandı. Önce, ekim ayında başlayıp aralık ayına kadar süren Viyana süreci oldu. Bu süreç, Suriye’deki mücadelenin çeşitli taraflarını destekleyen tüm büyük uluslararası aktörlerin dış işleri bakanlarını bir araya getirmeyi başardı: ABD, Rusya, Suudi Arabistan, Fransa, Türkiye, Katar, İran ve ‘Suriye için Uluslararası Destek Grubu’ (ISSG) içindeki diğer ülkeler. 

Viyana’dan sonra 8 Aralık’ta Riyad’da bir toplantı oldu ki bu toplantının amacı Suriye muhalefetini birleştirmekti. Riyad’dan sonra iki adım öngörülüyor: Suriye’deki terör örgütlerinde kimin kim olduğunu belirlemek üzere Amman’da yapılacak bir toplantı ve ardından da ateşkes anlaşması sağlayıp Suriye’deki çatışmaları bitirecek siyasi bir dönüşümü başlatacak uluslararası başka bir toplantı.

Diplomatik faaliyetlerin artması, Suriye’deki çatışmalara nihayet bir çözüm bulunacağının göstergesi mi? Uluslararası siyasi güçler tarafından uzun süre görmezden gelinen bu konu, cihatçı militanların 13 Kasım’da gerçekleştirdiği Paris katliamından sonra aniden aciliyet kazandı. IŞİD Fransa’ya meydan okudu ve Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, “Fransa’nın IŞID’i yok edeceğini” açıkladı. Suriye’deki sorunları çözmeden IŞİD’e karşı etkili bir mücadele yürütülemeyeceğini tüm Avrupa kabul etmiş görünüyor. 

Suriye için barışçıl bir çözüm bulma çabalarının ilki olan 2012’deki 1. Cenova Konferansı’ndan beri, Esad’ın iktidardan çekilmesi meselesi büyük bir engel oldu. Fakat kısa süre sonra ikinci bir sorun çıktı ortaya: Suriye muhalefetinin temsilcisi kim? 2014’ün başlarında yapılan 2. Cenova Konferansı’nda, İstanbul destekli muhalefetin, sahada çarpışan güçlerin desteklenmesinden memnun olmadığı ortaya çıktı. Esad rejimini destekleyenler, muhalefetin bölünmüşlüğünü ve zayıflığını bir sav olarak kullandı. Muhalefetin çatışan güçleri temsil etmediğini ve Esad rejiminin daha da zayıflamasının devlet kurumlarının çökmesine sebep olarak IŞİD gibi aşırılıkçı ve terörist örgütlere yarayacağını iddia ettiler.

Riyad konferansı, Suriye muhalefetindeki siyasi güçlerin birliğini göstererek bu suçlamalara cevap verme amacı taşıyordu. Bu açıdan bakıldığında Riyad konferansı bir ilerleme kaydetti: Suriye muhalefetinin 116 temsilcisi bir araya geldi; Türkiye’nin desteklediği Ulusal Koalisyon’un başkanı Halid Hoca ve epeyce bir zamandır ‘iç muhalefet’i temsil ettiği düşünülen, ‘Suriye Devleti’ni İnşa Hareketi’nin lider Luay Hüseyin de bu isimler arasındaydı. Onların yanında, (Türkiye destekli) Ahrar-uş Şam ve (Suudi Arabistan destekli) Ceyşul İslam gibi, çatışma halindeki grupların 15 temsilcisi vardı. Geçmişte, çatışan gruplar muhalefet masasında yalnızca 15 sandalye olmasına karşı çıkmış ve daha fazla temsiliyet talep etmişlerdi. Fakat çatışan grupların başlıca destekçileri olan Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın ortak çabalarıyla savaşçılar, Suriye muhalefetinin birliğinin yeniden ifade edilmesine katılmaya ikna oldu.

Riyad toplantısında bulunmayanlar da bir o kadar ilginçti. Öncelikle, IŞİD orada değildi, herkes IŞİD’in mücadele edilmesi gereken ‘terörist’ bir grup olduğu konusunda hemfikirdi. Ayrıca, El-Kaide’nin Suriye kolu olan El-Nusra da yoktu. Bu, daha sorunlu bir durum. Suriye muhalefetinden bir kaynağa göre, IŞİD Suriye’de pek kök salamadı, zira üyelerinin çoğu yabancı cihatçılar ve örgütün %20-30’unu oluşturan Suriyeliler ikincil pozisyonlardalar. Fakat El-Nusra’nın durumu farklı; lideri de dahil olmak üzere çoğu üyesi Suriyeli. Ayrıca, El-Nusra’ın, Ahrar-uş Şam gibi büyük silahlı muhalif gruplarla da yakın ilişkileri bulunuyor. 

Çeşitli Suriyeli muhalif gruplar ve onları destekleyen yabancı devletler, El-Nusra’yı El-Kaide’yle olan bağını resmi olarak reddetmeye ikna etmeye çalıştı. El-Nusra’nın lideri Ebu Muhammed el-Culani hem rejim güçleriyle ateşkeş anlaşması yapmayı hem de Suriye Koalisyonu’nun liderliğini reddetti; ayrıca, El-Kaide’yle bağlarını koparmayı da kabul etmedi ve Riyad toplantısına katılan muhalefet savaşçılarını sert bir şekilde eleştirdi. Bir yanda El-Nusra diğer yanda Ahrar-uş Şam varken, sahada yan yana olma durumu daha ne kadar sürecek?

“Kimin Suriye muhalefeti olduğu” tartışması sürüyor. Rusya Dışişleri Bakanı Riyad toplantısını protesto etti ve bir basın toplantısını şöyle konuştu: “Riyad’da toplanan grubun tüm Suriye muhalefeti adına konuşma hakkını kendinde görmesini kabul edemeyiz.” Moskova, Beşar rejiminin eski bakanlarından, Moskova destekli Kadri Cemil’in dışlanmasından memnun olmadı, ama daha da önemlisi, Türkiye’nin veto etmesi yüzünden PYD lideri Salih Müslüm Riyad’a çağrılmadı. Kimin “terörist” listesinde olması gerektiğine dair de bir o kadar fikir ayrılığı var: Rusya, Ahrar-uş Şam ve Ceyşul İslam’ın bu açıdan değerlendirilmesi konusunda ısrar ederken, Türkiye’de PKK’yle bağı olan PYD’nin terörist kabul edilmesini istiyor. 

Viyana’da müzakereciler ironik bir açıklama yaptı: “Suriye’nin kaderine yalnızca Suriyeliler karar verebilir.” Fakat 250 bin kişinin öldürüldüğü dört yıllık bir savaşın ardından, uluslararası siyaset zümresi Suriyeli diktatörden ne zaman kurtulmak gerektiği konusunda olduğu gibi, ondan sonra kimin iktidara geleceği konusunda da kararsız.