Okumamaya övgü

ARTUR GEBENLİOĞLU

Bir kitabı okumuş ve okumamış olmak arasındaki ayrım düşündüğümüz kadar keskin midir? Sadece birkaç sayfasına göz atıp karıştırdığımız bir kitap hakkında yorum yapmak baştan sona okuduğumuz bir kitap üzerine konuşmaktan nasıl daha kolay olabilir? Pierre Bayard, ‘Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?’ adlı denemesinde, okuma edimini okumuş ve okumamış olmak şeklinde sınırlandırmanın yanıltıcı olacağını anlatmaya çalışıyor okuyucuya. İki kutup arasında birçok farklı okuma biçimi olduğunun altını çiziyor. Bunu yaparken, birçok büyük yazarın eserlerinde yer verdiği ‘yaratıcı okumama’ deneyimlerini aktarıyor ve kendi fikirlerini onların kitaplarında hayat bulan karakterler üzerinden açıklıyor.

Edebiyat profesörleri: ‘Profesyonel okumazlar’

Pierre Bayard, 1954 yılında Paris’te doğmuş Fransız bir edebiyat profesörü. İşi gereği, kapağını dahi açmadığı ya da belli başlı detaylarına vâkıf olduğu kitaplar üzerine konuşmak durumunda olan bir insan. Akademik çevreyle olan organik bağı nedeniyle ‘profesyonel okumazlar’ şeklinde nitelendirdiği edebiyat profesörleriyle sık sık aynı ortamı paylaşıyor. Üniversitedeki öğrencileriyle ve diğer akademisyen arkadaşlarıyla yaşadığı ilginç deneyimlerin yıllar içinde ona kattığı derin içgörüyü edebiyat profesörlüğünün verdiği geniş perspektifle harmanlanmasıyla ortaya ‘Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?’ adlı, Fransa’da çoksatar listelerine giren kitabı çıkmış.

“... kültürlü bir insan için şu ya da bu kitabı okumamış olmanın hiçbir önemi yoktur, çünkü içerikten tam olarak haberdar olmasa da, çoğu zaman kitabın konumunu, yani o kitabın başka kitaplarla olan bağlantısını bilme kapasitesine sahiptir. Bir kitabın içeriğiyle konumu arasındaki ayrım çok temeldir, çünkü kültürden korkusu olmayanların her konuda hiç zorlanmadan konuşmasına izin verir.”

Bayard, kültürlülük ve kitap okumak arasındaki ilişkiyi incelerken okuyucuyu kolektif kütüphanenin terimleriyle düşünmeye davet ediyor. Filanca kitabı okumuş ya da okumamış bir insan o kitap hakkında duyduklarıyla, belli bir fikre sahip olabilir. Kitabın içeriğini, hikâyenin nerede geçtiğini, hangi dönemi yansıttığını öğrenebilir, fakat kültürlülük o kitabı kolektif kütüphanenin izin verdiği ölçüde yorumlayarak kendini o kitabı içinde konumlandırmakla olur. Kolektif kütüphane kişinin düşünme alışkanlığını borçlu olduğu kitapların bütünü olarak açıklanabilir. Herhangi bir kitapla ilgili konuştuğumuzda aslında kolektif kütüphanenin ifadeleriyle, daha önce okuduğumuz ve içselleştirdiğimiz kitaplardan alıntıladığımız terimler ve genel fikirler üzerinden konuşuruz. Kolektif kütüphanenin genişliği ve sarsılmaz bütünlüğü bireysel cehaleti kapatmaya yarar. Kültürlü bir insan, kolektif kütüphanesinin derinliği sayesinde herhangi bir konuda büyük bir özgüvenle konuşabilir.

Umberto Eco, Graham Greene vs…

‘Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?’, okuyucusuna okumama stratejilerini göstermesinin yanı sıra, okumadıkları bir kitap hakkında konuşmak durumunda kalan roman karakterlerinin başından geçenleri aktarıyor. Graham Greene’in ‘Üçüncü Adam’ kitabının başkahramanın yaşadığı sıra dışı deneyim de bunlardan biri. Bayard, sadece Greene aracılığıyla değil Eco, Wilde, Musil ve Montaigne gibi büyük yazarların eserleriyle savını destekliyor. Musil’in ‘Niteliksiz Adam’ romanında işlenen dünya üzerindeki tüm kitapları okumanın imkânsızlığı düşüncesini ya da Montaigne’in hassas hafızası yüzünden okuduğu kitapları unutması özelinde bir kitabın hangi durumlarda okunmuş sayılabileceği sorusunu ortaya koyarak okuyucularına yeni bir okuma alışkanlığı aşılamaya çalışıyor. Ayrıca, bir insanın konusu ya da içeriği hakkında hiçbir fikre sahip olmadığı bir kitap üzerine konuşması durumunda benimsemesi gereken yöntemleri muzip bir dille açıklıyor Bayard. Önerdiği yöntemler arasında kitap icat etmek bile var. Bir kitabı var edenin, yazarının ve ‘okuyucu’sunun kolektif çabaları olduğunu düşünürsek; ‘okuyucu’nun, yazardan bağımsız olarak, kendi hayal gücü doğrultusunda getirdiği farklı yorumla yeni bir kitap icat ettiğini söylemek yanlış olmaz. Kısacası, okunmuş ya da okunmamış olsun, bir kitap hakkında konuşmak durumunda kalındığında kolektif kütüphaneye başvurmak gerekir.

Pierre Bayard, ‘Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?’ sorusuna yanıt verirken, kültür ve kitap arasındaki ilişkiyi de ortaya koyuyor. Bir kitaba dair konuşmak için ona göz atıp karıştırmanın, hatta o kitap hakkında bir şeyler duymuş olmanın yeteceğini gösteriyor. Toplumsal hayatta sıklıkla karşılaşabileceğimiz zor durumların içinden çıkabilmemiz için bize farklı öneriler sunuyor.

Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?
Pierre Bayard
Çeviri: Aysel Bora
Everest Yayınları
221 sayfa.