'Cengiz Çandar gözaltına alınacaktı'

Ali Bayramoğlu, köşesinde Avukat Özcan Kılıç'ın şu sözlerine yer veriyor: 'Ben Cengiz Çandar'ın KCK soruşturmasına katılacağını emniyette duydum. Meslektaşlarım gözaltındayken, orada biz bir bilgi aldık. Cengiz Çandar, bir gazeteci arkadaşımızın yazdığı 'Öcalan'ın İmralı Günleri' kitabının önsözünü yazmıştı. O bile dosyaya konulmak üzereydi...'

Gazeteci Ali Bayramoğlu, Özgür Gündem ve tutuklu gazetecilerin avukatı Özcan Kılıç’ın gazeteci Cengiz Çandar’ın da KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınacağına ilişkin iddiasının doğru olduğunu belirtti.

Özcan Kılıç hafta başında Dicle Haber Ajansı’na verdiği demeçte, 'Ben Cengiz Çandar'ın KCK soruşturmasına katılacağını emniyette duydum. Meslektaşlarım gözaltındayken, orada biz bir bilgi aldık. Cengiz Çandar, bir gazeteci arkadaşımızın yazdığı 'Öcalan'ın İmralı Günleri' kitabının önsözünü yazmıştı. O bile dosyaya konulmak üzereydi' demişti.(demokrathaber.com)

Avukat Özcan Kılıç'ın değerlendirmelerini bugün Yeni Şafak’taki köşesine taşıyan Ali Bayramoğlu, Kılıç’ın iddiasının doğru olduğunu belirtti ve konuyla ilgili ilginç bilgiler aktardı.

Ali Bayramoğlu'nun yazısı:

Bizi de mi tutuklayacaktınız?

Haberleri tararken, dün gözüm, 36'sı tutuklu 44 gazeteci hakkında kabul edilen KCK iddianamesiyle ilgili değerlendirmelere takıldı.

44 gazeteci...

Ve mesleki ilişkiler, faaliyetler...

Savunma avukatlarından Özcan Kılıç, 'insanların yaptığı işin ücretini almasından tutun, gazetecilik faaliyeti, muhabir ile editörün, editör ile haber müdürünün, muhasebeciyle şirketin görüşmeleri bile suç teşkil etmiş (...) bu mantığın ve hukukun kurallarının hiçe sayılmasıdır...' diyordu.

Kim suçlu, kim gazeteci, kim değil tartışmaları elbet yapılacaktır.

Ancak yukarıdaki sözleri de ciddiye almak gerekir.

Örneğin siyasi iktidar, 'tutuklu kişiler gazeteci değildir, sarı basın kartları bile yoktur, bunlar gazeteci maskesi altındaki teröristlerdi ve destekçileridir' türü otoriter kokulu açıklamalara ne oranda başvurursa başvursun 'tutuklu gazeteciler meselesi' gündemden düşmeyecektir.

Gerek demokrasi tartışmalarına ve gerek Türkiye imajına ciddi bir gölge olmayı sürdürecektir.

Zira sorunun temelinde, basına sızmış PKK üyeleri meselesi değil, terörle mücadelede siyaset ile şiddet arasındaki sınırları yok sayan güvenlikçi politikalar yatmaktadır.

Kürt siyasi hareketine temas eden her aktörü, her faaliyeti, her düşünceyi baskı altında tutan bu politikalar, ülkenin temel sorunlarından birisi olmayı sürdürmektedir.

Bu gerçek çıplak...

Ancak sert siyasi koşullar, çatışmalar, cenazeler bazen bu gerçeğin algılamasına engel oluyor. Ve bu durumda farkındalık, simgeler, simge hadise ya da isimler üzerinden gerçekleşebiliyor.

Durum sadece sıradan vatandaş için değil, en tepedeki siyasi sorumlu açısından da böyle olabiliyor.

Meşru, yasal ve mecliste temsil edilen bir siyasi partinin akademisinde ders verdikleri için yargılanan Büşra Ersanlı'nın, Ragıp Zarakolu'nun durumu buna bir örnek...

Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutukluluk halleri bir başka örnekti.

Ve örnekten geçilmiyor...

Avukat Özcan Kılıç'ın haberlerde ve kimi gazetelerde yer alan şu sözlerini dikkatle okuyunuz:

'Ben Cengiz Çandar'ın KCK soruşturmasına katılacağını emniyette duydum. Meslektaşlarım gözaltındayken, orada biz bir bilgi aldık. Cengiz Çandar, bir gazeteci arkadaşımızın yazdığı 'Öcalan'ın İmralı Günleri' kitabının önsözünü yazmıştı. O bile dosyaya konulmak üzereydi...'

Sözünü ettiği Cengiz Çandar...

Tescilli bir gazeteci ve bir entellektüel...

Sözünü ettiği bir gazetecinin, bir aydının bir kitaba yazdığı önsöz...

Bilgi ve deneyim süzgecinden geçmiş bir değerlendirme...

Bu iddia gerçek mi diyeceksiniz?

Hiç şüpheniz olmasın...

Bakın neden?

Yazının devamını okumak için tıklayabilirsiniz.