KARİN KARAKAŞLI

Karin Karakaşlı

ÜVERCİNKA

Umuduna kastedilmişlerin gücü

Bir ülke düşünün, binlerce kamu görevlisi, öğretmeni, akademisyeni ihraç edilmiş ama kamu kuruluşları, okulları, üniversiteleri açık. Bir ülke düşünün, en esaslı ve kanımca yegâne muhalefeti sergileyen partinin Eş Başkanları ve milletvekilleri tutuklu ama parlamento hiçbir şey olmamışçasına ‘çalışıyor’.  HDP ve DBP’ye yönelik giderek artan tutuklamalara, bir sesin kısılması, Kürt halkının onuruyla oynanması dahası HDP çatısı altında birleşmiş bütün o muhalif kesimlerin iradesinin toplu gaspına karşı direniş yine halktan geliyor. İnşaat işçilerinden, kadınlardan, LGBTİ örgütlerinden cüppesini giyip isyan eden akademisyenlerden, haksız yere aylarca tutuklu kalan, katliamlarda feci şekilde kaybettikleri arkadaşlarının yasını, öfkesini de bu son tutuklamalara akıtan öğrencilerden, yakın tarihin canlı kaydını tutan Cumartesi annelerinden, yılmaz yorulmaz insan hakları savunucularından, yalan dolan ortasında hâlâ gerçek haber yapmanın mücadelesini veren muhalif basın emekçilerinden, henüz vicdanını yitirmemiş insanlardan geliyor o itiraz ve hak arama sesi. 

HDP'nin grup toplantısında Eş Başkan Selahattin Demirtaş'ın cezaevinden gönderdiği mektup okunuyor. Sinevizyona yansıtılan Demirtaş'ın el yazısıyla yazdığı mektuba bakalım. Nasıl olsa bunlara ana akım medyada ve elbette onun havuz versiyonunda rastlamak mümkün değil: "Adım adım tek adam yönetimini kalıcılaştırmak için her türü senaryoyu devreye koyuyorlar. Ülkemizde eşitçe yaşamı savunan bizlere yönelik bu saldırının, demokrasi güçlerine yapılmış ortak bir saldırı olduğu unutulmamalıdır. Baskıcı rejimlere karşı yan yana durmak tek çıkış yolumuzdur. Avrupa kamuoyunun hukuk dışı bu baskılar karşısında çok daha etkili tutum sergilemesini bekliyoruz. Bu korku imparatorluğu en kısa zamanda dağılacaktır. Bizler demokratik siyasete olan inancımızı kaybetmeden mücadeleye devam edeceğiz. Dört duvar arasında da olsak, aynı göğün altında olduğumuzu unutmadan özgürlük halayının neşesinden yararlanmaya devam edeceğiz."

Bir zamanlar birlikte halaya durduğumuz bir seçim vardı, değil mi? Sanki başka bir hayatta kalmış gibi. O gün herhangi bir siyasi partinin başarısına değil, bunca yıl mecliste zerre ifadesini bulmamış seslerimizin artık duyulacak olmasına, dayanışarak, birbirimizin derdini sahiplenip çözümünde ortaklaşarak yaşanacak yeni bir hayatın ihtimaline inanmış, onun sevincini yaşamıştık. Kast edilen işte bu geleceğimiz aynı zamanda. O yüzden gülüşünü korumak bu kadar büyük bir direnç ya. Ve sevmek bu kadar büyük bir siyasi eylem. Faşizme inat özgür ve eşit bir hayatı selamlamak.

Aynı saatlerde Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, düzenlediği basın toplantısında, "Bir milletvekili seçildikten sonra eğer terör örgütünü himaye eden, terör propagandası yapan, terör faaliyetlerine katılan bir tutum içerisine giriyorsa 'Seçilmişlere dokunulamaz' eleştirisini kabul etmeyiz. Milletvekilleri tutuklanmıyor. Teröre destek veren, terör propagandası yapan, ifadeye çağrıldığı halde gitmeyenler hakkında işlem yapılıyor" diyordu.

Yani eğer milletvekili tutuklandı sanıyorsanız, siz de silkelenip kendinize gelin. 6 milyon seçmenin oyuyla o akıllara ziyan yüzde on barajını aşıp %13lük oy alan bir partinin temsilcileri değil bu insanlar. Hoş, şu terör denilen de bir zamanlar yine bu partinin seçilmişleri aracılığıyla İmralı’da Abdullah Öcalan ile hükümet arasında yürütülen barış müzakerelerine denk geliyor. Gün geldi devran döndü, başkanlık yolunda barışa hacet kalmadı. Suriye’de başka bir Kürt gerçeği ortaya çıktı, tüyler dikildi. O gün bugündür biat etmeyen herkes terörist. En çok da barışı savunanlar öyle. Çünkü kişilik katli tam da uğruna bir ömür mücadele ettiğin noktadan vurulmanı gerektirir.

Eş Başkan Figen Yüksekdağ'ın cezaevinden gönderdiği mesaja da bakalım: “Her şeye rağmen umudumuzu tüketemez, direncimizi kıramazlar. HDP ve bizler yine Türkiye için özgürlük ve demokrasi seçeneğiyiz. Bütün korkuları bunlardır. Kimse moralini bozmasın. Mutlaka sevgi ve cesaret kazanacaktır." Hiç kimse mağdur diline tenezzül etmediği, temsil ettiği halkların, insanların varlığını duruşuyla güçlendirdiği için biricik bir seçenektir HDP.

DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’i Diyarbekir’de tutuklanmaları protesto eden halka yapılan polis saldırısı sonrası tutukladılar. Kadıköy’de kadın örgütleri ve aktivistler protesto ederken de HDP vekili Hüda Kaya’ya kalkan polis elini gördük. Dışardan müdahale eden oğlu Cihad Kaya, işkenceye sıfır tolerans sloganlı şeffaf karakollarda kaburga kemikleri kırılasıya dövüldü. Ertesi gün de vekil annesi de yanında otururken sedyeye kelepçeli kolunu gördük.

"Bayrağı bayrak yapan üstündeki kandır" diyor halen Cumhurbaşkanı. “Şehitlerimiz var eyvallah, ama bizim inancımızda şehadetin yeri ayrı” diye ekliyor.

Yaşamak ve gülmek var oysa. Aşık olmak, halaya durmak, türkü çığırmak. Mutlu olmak var. Özgür ve onurlu bir hayata sahip olmak. Eşit olarak. Kimseye lütfetmeden. Kimseyi hor ya da hoş görmeden. Umuduna kastedilmişlerin gücüyle anımsatıyorum kendime bunu. Adımı fısıldar gibi.