VİCKEN CHETERİAN

Vicken Cheterian

Suriye’nin bütün isyancıları, birleşin–birbirinizle savaşmak için

Suriye’nin kuzeyinde, İdlib ve Halep’in doğusunda, isyancı savaşçılar arasında yeni bir birleşme hareketi doğdu. Bu yeni gelişmenin siyasi bir mantığı var: Bir yanda doğrudan veya dolaylı olarak Cenevre’deki siyasi sürece katılmış olanlar var, diğer yanda da Kazakistan’ın başkenti Astana’daki görüşmelere katılanlar. Bunlar arasında, ABD ve Türkiye de dahil olmak üzere yabancı ülkelerden mali ve askerî yardım almış ve Türkiye ordularının Suriye’deki Fırat Kalkanı operasyonuna katılmış gruplar da bulunuyor. Buradaki en büyük oluşum olan Ahrar-uş Şam’a, Sukur-uş Şam Tugayı, Tecemmu Festakim, Suriyeli Devrimciler Taburu, İslam Ordusu (İdlib) ve Özgür Suriye Ordusu’ndan birkaç küçük grup da dahil olmak üzere pek çok grup katıldı. 

Sonradan gelen bu birleşme hareketi, El-Nusra Cephesi (eski El-Kaide) savaşçılarının 20 Ocak’ta Ahrar’ın İdlib’deki birkaç mevzisine saldırmasının sonucu. Daha sonra Nureddin Zengi Hareketi’nin katıldığı El-Nusra’nın Mücahitler Ordusu ve Sukur-uş Şam Tugayı’na saldırmasıyla çatışmalar iyice yayıldı. Çatışmalar başladıktan bir hafta sonra, 28 Ocak’ta, Tahrir al-Şam adında yeni bir oluşum duyuruldu: bu oluşuma El-Nusra, Nureddin Zengi, Liva el-Hak, Sünni Ordusu ve daha bir sürü sert oluşum dahil oldu.

Bu son çatışmalar sürpriz olmadı: Birbiriyle çelişen çıkarlara ve ideolojik kurnazlıklara sahip çok sayıda silahlı grubun aynı bölgede uzun süre yan yana var olamayacağı belliydi. Benzeri görülmemiş olansa, 2011’deki Suriye ayaklanmalarının bu kadar çok farklı silahlı grup yaratması ve beş yıl sonra bile bölünmelerin devam ediyor olması. Bir tahmine göre, 2015’te Suriye’de 1500 ayrı isyancı grubu vardı. Bu kadar çok sayıda silahlı grup, yabancı destekçilerin isteğiyle açıklanamaz; nihayetinde ortada sadece Batı’dan destek veren birkaç ülke, Türkiye ve Körfez ülkeleri var. Cevap daha ziyade silahlı isyanın doğasında saklı: İsyancıların büyük bir kısmı özsavunma için eline silah almış yerli, köylü gençlerden oluşuyor; tabii bir de yukarıda bahsettiğimiz kötü şöhretli, IŞİD ve El-Kaide gibi cihatçı gruplar var. Başka bir deyişle, Suriye silahlı isyanı, yeni ve farklı bir Suriye için mücadele etmiyor; daha ziyade, bir tarafta yerli özsavunma güçleri, diğer taraftaysa tam adı konmasa da küresel cihat kolu var.

Ocak ayındaki çatışmalar, çeşitli isyancı gruplar arasındaki sayısız çatışmanın devamı. Geçen sene Ekim ayında, Ahrar ile cihatçı başka bir grup olan Cund el-Aksa arasında şiddetli çatışmalar patlak verdi. Kasım ve Aralık aylarında, Halep’in kuşatma altındaki bölgelerinde, çelişkiler belirgin hale geldi ve çeşitli gruplar arasındaki iç çatışmalar yenilgilerini hızlandırdı. Daha yakın bir zamanda, 19 Ocak’ta, ABD El-Nusra ve Nureddin Zengi tarafından kullanılan bir eğitim kampını bombalayarak binden fazla militanı öldürdü. El-Nusra, rakip isyancı grupları kampın detaylarını ABD ordusuna vermekle suçladı.

Siyasi bağlam da bir o kadar önemli. Son zamanlarda sahada bir kutuplaşma yaşanıyor olsa da, Rusya-Türkiye anlaşmasının sonucu olarak diplomatik çabalar hızlanıyor. Astana görüşmeleri somut sonuçlar getirmese de savaşan grupların önüne bir seçenek koydu: müzakereleri ya destekleyin ya da reddedin. El-Nusra, müzakerecileri ‘devrim’den vazgeçen ve Suriye rejimini satan ‘hainler’ olarak görüyor.

Türkiye’nin konumundaki değişimse daha önemli: Türkiye’nin 2016’da gösterdiği değişim ve Rusya’yla anlaşması, Suriyeli isyancı grupların bütünlüğünü zayıflattı, Esad yönetimini devirmeye yönelik siyasi planlarını en iyi ihtimalle hükümetin küçük ortağı olma ihtimaline geriletti ve onları Suriye’nin kuzeyindeki nüfuz alanında IŞİD ve Kürt gerillalarına karşı yardımcı güçler haline getirdi.

İlginçtir ki Lavrov-Kerry görüşmelerinde Rusya’nın ortaya attığı ‘ılımlı’ isyancıları El-Kaide’den ayırma talebi şu an sahada gerçekleşiyor.

Şimdi akla gelen sorularsa şunlar:

1- Bir tarafta El-Kaide, diğer tarafta Ahrar olmak üzere, kutuplaşmanın iki cephede yoğunlaşmış hali kalıcı olacak mı? Suriye’deki isyancı oluşumlar kâğıt üzerinde birçok kez ‘birleşti’, ama her seferinde kısa sürede yeniden dağıldılar.

2- İki cephe arasındaki iç çatışmalar sürüp, Halep’te ve daha yakın zamanda Şam’ın Barada vadisinde olduğu gibi Suriye Ordusu ve müttefiklerinin daha da ilerlemesine yol açacak mı?

3- 2013 ile 2015 arasında bir kardeş kavgasına girmiş olan El-Kaide ile IŞİD arasındaki ilişkiler gelecekte nasıl olacak? Biri Suriye’nin kuzeyine diğeri de kuzeybatısına hâkim olan iki büyük cihatçı grup yeniden işbirliği içine girecek mi?

İlginçtir ki eski El-Kaide’ye katılan gruplardan biri olan Nureddin Zengi Hareketi bir zamanlar CIA tarafından incelenmiş, onlardan para ve Suudi Arabistan’dan TOW tanksavar füzeleri almıştı. Ne var ki daha sonra insan kaçırma ve kafa kesme gibi eylemleri sebebiyle programdan çıkarılmıştı; bu eylemlerden en çok tepki çekenlerden biri de 2016’da 12 yaşındaki Filistinli bir çocuğun esir alınmasıydı. Zengi Hareketi’nin büyük bir kısmı El-Kaide’ye katılırken, Türkiye ordusunun operasyonlarına katılan bir kısmı da Ahrar’a katılma kararı aldı.

Kısacası, yaşanan savaş ideolojik veya politik değil. Fransız deyişindeki gibi, “A la guerre, comme à la guerre” (savaşta her şey mübahtır).