Yılbaşı ve Cumhuriyet baloları

2011’in bitmesine çok az kaldı. 2011 Türkiye için siyasi açıdan çok gerilimli bir yıldı. Her zamanki sorunlara, yılın son günleri bir de Fransa krizi eklendi. Ama yılın bu günlerinde havadan sudan bahsetmek âdet. Ben de öyle yapacağım. 2012’nin daha güzel bir yıl olması dileğiyle hepinize sevgilerimi yolluyorum.

 

Mustafa Kemal’in modernleşme projesinde Batı tarzı kadın-erkek ilişkileri, eğlence tarzı, giyim kuşam, adabımuaşeret kuralları ve daha bir dizi yenilik, balolar aracılığıyla topluma aktarılırdı.

Mustafa Kemal’in isteğiyle, sadece Müslüman erkeklerin ve kadınların katıldığı ilk balo, 9 Eylül 1925’te İzmir’de düzenlenmişti. Bu küçük toplantı daha düne kadar haremlik-selamlık şeklinde yaşayan, kadının kamusal alandan dışlandığı, iki cinsin özgürce arkadaşlık etmesinin ve yabancı bir ortamda bir arada bulunmasının yasaklandığı bir İslam ülkesinde, ‘devrim’ niteliğindeydi.

İnkılabın ilk kurbanları!

Şevket Süreyya Aydemir’e göre, Ankara’daki ilk balo 29 Ekim 1925’te, Şen-gül Hamamı’nın yanındaki Türk O-cağı binasında düzenlendi. Ocak, eski bir Ermeni okuluydu. Aydemir’e göre, balo gecesi, harap binanın duvarlarının diplerine dizilmiş sandalyelerde sus pus oturan, sessiz, kadınsız, küçük topluluk adeta bir mevlüt görüntüsü arz etmekteydi. Kadınsız balonun fiyaskoyla sonuçlanması üzerine, bu sefer Gazi Orman Çiftliği’ndeki istasyon binasında bir balo düzenlendi. Gazi, konuklarını trenle götürmüştü binaya. Ama topu topu üç kadın vardı trende: Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Ruşen Eşref beylerin eşleri... Gazi onların kompartımanına gelince, Yakup Kadri’nin eşi Leman Hanım atılmıştı: “Paşam, bu inkılabın kurbanları yalnız biz miyiz? Hani yaver beylerin, mebus beylerin, vekil beylerin hanımları?”

Kadın eksiği, Fresko Barı’ndan getirilen kadınlarla tamamlanmak istenince, bu sefer üç hanım salonu terk etmeye kalkacaktı. Sıra dansa geldiğinde, Gazi önce Falih Rıfkı’nın eşi Şefika Hanım’ı dansa kaldırmış, onları Yakup Kadri - Saliha Eşref çifti takip etmişti. Ancak yerler öylesine acemice cilalanmış ve sabunlanmıştı ki, Gazi ile Şefika Hanım birden kendilerini yerde bulmuş, onların üstüne de Yakup Kadri ve Saliha Hanım düşmüştü. İddiaya göre, Mustafa Kemal, Yakup Kadri’nin kendisini mahcubiyetten kurtarmak için mahsustan yere yıkıldığını düşünerek memnun olmuştu.

 

 

 

“Çok yaşa Gazi Paşa” barı

1928 sonrası balolarının Ankara’daki en meşhur mekânı, Mustafa Kemal’in özel isteği ve önerileriyle kurulan Ankara Palas oldu. Otelin bahçesinde ünlü caz orkestraları çalıyor, aynı anda bin kişiyi ağırlayabilecek salonlarında dans ediliyordu. ‘Çok Yaşa Gazi Paşa Barı’nda içkiler yudumlanıyordu.

Balo işi öylesine tutmuştu ki, CHP, Türk Ocağı, Himaye-i Etfal (Çocuk Esirgeme Kurumu), Hilal-i Ahmer (Kızılay), Kadınlar Birliği, Şehir Belediyesi, Turistler Derneği, Hayvanları Koruma Derneği, Farmasonlar, Tabipler Odası, Türk Hava Kurumu ve gazeteler de balolar düzenledi.

Ancak ilk dönemlerde, pek çok kişi balo adabına ayak uydurmakta güçlük çekmişti. Balo mekânının kapısında, ayaklarındaki yumuşak mesleri bellerine sokup frakın kuyruğuyla gizleyen ama ilk turu attıktan sonra ayaklarını sıkan rugan ayakkabılarını çıkarıp tekrar meslerini giyen kaymakamlar, ilk danslarında kaskatı olan başörtülü ama dekolte kıyafetli kadınlar, nedense her baloda mutlaka hastalanarak baloya katılamayan mülki idareciler, eğlenceli balo öykülerinin kahramanı oldular.

Balolarla birlikte günlük hayata dans girdi. Gazetelerde vals, tango, fokstrot, çarliston, rumba, samba, one-step, black bottom gibi dansların nasıl yapılacağı fotoğraflarla veya çizimlerle anlatılıyor, dans kursları açılarak dans etme modası tüm Türkiye’ye yayılıyordu. Öyle ki, dans yarışmalarında bayılanlar, hatta hastaneye kaldırılanlar oluyordu. 1926’da Şehzadebaşı’ndaki Emperyal Sineması kız ve erkek mekteplilerin dans yeri olurken, Laleli’de meydanlar açık dans alanları haline geldi. Aynı yıl Türkiye’ye gelen Macar üniversite öğrencilerinin, Türk kız öğrencilerle dans etmesi, muhafazakâr kesimlerce “örf ve âdetlerimize ve ahlaka mugayir olduğu” için şiddetle protesto edildi. Ancak yöneticiler kararlıydı. Olay bir yıl uyumaya bırakıldıktan sonra, 1927’de, dönemin İstanbul valisi “Dans salonlarında erkeklerin kadınlarla dans etmeleri kesinlikle yasaklanamaz” şeklindeki kararını açıkladı. Böylece dans, ‘Kemalist medenileştirme’ projesinin mütemmim cüzü haline geldi.

 

özet kaynakça: Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Doğan Kardeş Basımevi, 1968, Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam 1922–1938, C. 3, Remzi Kitabevi, 1999; Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ankara, İletişim Yay.,1999; D. Duman, “Cumhuriyet Baloları”, Toplumsal Tarih, C. 7, S. 37, Ocak 1997, s. 44-48.

 

 



Yazar Hakkında