Ruhban Okulu ve Mor Gabriel

Bir hafta içinde yaşanan kimi gelişmeler, Türkiye’nin gayrimüslimlere karşı tutumunda olumlu ve olumsuz örnekleri getiriyor masanın üstüne. Mor Gabriel manastırını işgalci konumuna sokan yargı kararı, Rumların Ruhban Okulu isyanı, Surp Pırgiç Hastanesi’ne iade edilen 4 mülk haberi, birkaç gün arayla geldi.

AK Parti gayrimüslimlerin gasp edilen hakları konusunda bazı olumlar attı ve atıyor. Ancak, bu adımların sorunların yüzeyiyle ilgili olduğunu, köklerdeki yaralara derman olmayacağını, Heybeliada ve Mardin’deki iki dini kurumun başına gelenler çok iyi anlatıyor. Bu iki meselede takınılan tutum, resmi ideolojide geçmişten bugüne kayda değer bir kopma yaşanmadığının en somut kanıtları.

Biri 144 yıllık, diğeri yüzlerce yıllık tarihi olan ve haksızlığa uğramış iki dini kurumun AK Parti iktidarında geçen 10 yılın ardından hâlâ eskiden farksız muamelelere tabi tutulması, devlet yönetimine dar milliyetçi bir ideolojinin egemen olmayı sürdürdüğünü gösteriyor.

Dindarları temsil eden, din eğitimi ve inanç özgürlüğü üzerindeki engellerin kaldırılması gerektiğini savunan bir partinin güçlü bir iktidar olduğu bir ülkede, Hıristiyan inancına mensup insanlara hizmet eden kurumlara yönelik haksızlıkların giderilmesi için herhangi bir adım atılmıyor, dahası bu adımlar ırkçı bir mütekabiliyet ilkesine veya birtakım başka oyunlara bağlanıyorsa, orada eşitlikten söz edilebilir mi?

Üstelik bu parti, gayrimüslim azınlıkların sorunlarını çözme iddiasını sıkça dile getiriyor, eşit vatandaşlar olarak yaşama idealinin ancak kendi iktidarları altında gerçek olabileceğini savunuyorsa, bu işte bir riyakârlık yok mudur?

Tüm dünya Ortodokslarını temsil eden Patrik Bartholemeos, “Artık sabrımız da nefesimiz de tükendi. Verilen sözlerin tutulmasını bekliyoruz” demek zorunda kalıyorsa; eğer bu çağrı yöneticiler tarafından bildik taktiklerle karşılanıyorsa, görev bu ülkenin, adil, eşitlikçi, temiz yürekli insanlarına düşüyor demektir. Eğer bir arada yaşayabileceksek, asıl seslerini yükseltmesi gerekenler, zaten azaltılmış ve ezilmiş olanlar değil, çoğunlukta olanlar değil midir?       

 

AGOS