Patrik adaylığı için Ahtamar masalı

Patrik Vekili Aram Ateşyan verdiği röportajlarda, vekilliği süresince yaptığı faaliyetleri arasında Ahtamar’a haç yerleştirilmesi ve ayin yapılmasını sayarak, kendisinin büyük bir başarısı olarak sunuyor. Oysa dile getirdiği bu iki faaliyetin kendi şahsıyla hiçbir ilgisi yok. Patrikhane tüzel kişiliğine, adresine gönderilmiş bir tebliğden yola çıkarak yapmadığı bir işi sahiplenmenin, başkalarının emeğine el koymakla eşdeğer olduğu bilinmelidir. Bu yazı, o emeği sahiplerine iade duygusuyla yazılmıştır.

İstanbul Ermeni Patrikhanesi sancılı bir süreçten geçiyor. Dokuz sene boyunca patrik seçimi yapılamadı. Seçim konusunda kırk dereden su getiren bir zihniyet, Ermeni halkına karşı en büyük kötülüğü işledi. İnsanların birbirine el kaldıracak noktaya gelmesine neden oldular. 

Ne yazık ki Patrik Vekili Aram Ateşyan, oturduğu koltuğun gücüne denk bir vizyona sahip olamadı. Önerisi, talebi olan, eleştirisi olan pek çok kişiyi tersledi ve kendisinden uzaklaştırdı.

Bu yazıyı Ateşyan’ın Ermenistan’ın internet yayın kuruluşu Civilnet ile yaptığı röportaj ertesinde, Ahtamar ile ilgili söyledikleri nedeniyle, yaklaşık altı ay önce yazmaya başlamış, acaba yanlış mı anladım diye duraksamıştım. Ancak Ateşyan,  Ahtamar ve Diyarbakır konusunda doğru olmayan açıklamalarını günlük gazetelerde de devam ettirdi. Süreci yakından bilmeyen pek çok arkadaşımız da “Daha ne istiyorsunuz, adam Ahtamar’ı ayine açtı, haçını taktı” yönünde beyanlarda bulunmaya başladı.    

Bu söylem bazı okuyucularımız için ayrıntı gibi görünebilir. Ancak Ahtamar restorasyonunun ana aktörleri arasında yer alan bizler hayattayız. Bu nedenle gerçekleri kamuyla bir kez daha paylaşmayı bir borç olarak görüyoruz.

Zakarya Mildanoğlu Ahtamar açılışında.

Ateşyan’ın değabah (kaymakam) veya patrik seçilmesi bizleri ikinci dereceden ilgilendirmektedir. Patrik seçiminde birer oyumuz var ve zamanı gelince kullanacağız. Ancak bir halkın çobanı olan, halkına örnek olması gereken bir ruhaninin gerçekleri ters yüz etmesine sessiz kalmayacağımızın bilinmesini isteriz.

Patrik Vekili Aram Ateşyan verdiği röportajlarda, vekilliği süresince yaptığı faaliyetleri arasında Ahtamar’a haç yerleştirilmesi ve ayin yapılmasını sayarak, kendisinin büyük bir başarısı olarak sunuyor. Oysa dile getirdiği bu iki faaliyetin kendi şahsıyla hiçbir ilgisi yok. Patrikhane tüzel kişiliğine, adresine gönderilmiş bir tebliğden yola çıkarak yapmadığı bir işi sahiplenmenin, başkalarının emeğine el koymakla eşdeğer olduğu bilinmelidir. Bu yazı, o emeği sahiplerine iade duygusuyla yazılmıştır. 

Ahtamar restorasyonu 20 Mayıs 2005’te başladı ve 19 Mart 2007’de tamamlandı. Bu restorasyonda emeği geçen pek çok aktör vardı. Restorasyonu gerçekleştiren Cahit Zeydanlı resmi ve ana aktördü. Ben de başından itibaren Ermeni Patrikhanesi adına mimar sıfatıyla sorumluluk üstlenmiş biriyim. Bizzat Patrik 2. Mesrob Mutafyan tarafından görevlendirildim ve konu ile ilgili tüm mercilerle de patrikhane adına resmi ilişki içinde oldum. Yaklaşık iki sene süren restorasyon sürecinin resmi ve gayrı resmi tüm ayrıntılarına vakıf olduğumu söylemek abartma olmayacaktır. Tek kişi olarak üstlendiğim bu görev zaman içinde HAYCAR Derneği üyelerinin ve yurt dışından meslektaşlarımızın katılımıyla genişledi ve zenginleşti. Özellikle Ermenistan’daki kurumların ve tek tek kişilerin mesleki katkıları bizlere yol gösterici oldu.        

Ahtamar restorasyonu sürecinin ana aktörlerinden ve tanıklarından biri de Hrant Dink’ti. Sürecin her kritik noktasında görüşlerini kamuoyuna iletmekten, tutum almaktan çekinmedi. Hrant Dink’in bu konuyla ilgili yazıp çizdikleri bir külliyat oluşturacak düzeydedir.   

İlk gününden itibaren Ahtamar sürecini tüm çıplaklığıyla kamuoyuyla paylaştık. Ahtamar açılışının bir gün öncesinde, İstanbul Feriköy Kilisesi’nde Patrik 2. Mesrob’un katılımıyla  ‘Bir Restorasyonun Öyküsü’ başlıklı toplantıda her şeyi şeffaf olarak dile getirip basınla da paylaştık ve ertesi sabah da Patrik 2. Mesrob’la birlikte açılışa gittik.               

Ateşyan’ın Ahtamar konusunda söylediklerinin birer hayal ürünü olduğunu, özetle haçın yerleştirilmesinde, kilisenin senede bir gün ibadete açılmasında hiçbir katkısı olmadığını, sadece Mutafyan’ın rahatsızlığı nedeniyle Ahtamar’daki ilk ayini düzenlediğini söyleyelim.     

Hrant Dink: ‘Emin misiniz, son kararınız mı?’

Bu restorasyon sürecinin ana aktörlerinden biri de Hrant Dink oldu. Hrant pek çok konuda daha özgür ve korkusuz davranıyordu. Ermeni toplumunun sivil temsilcisi gibiydi. Bunun için de risk alıyordu.  

Ahtamar restorasyonunun gündeme geldiği ilk günden itibaren Agos sayfalarını, kendi köşesini bu çalışmaya açtı. Türkiye- Ermenistan ilişkilerinin geliştirilmesi ve bu işin bir fırsata dönüştürülmesi için öneriler geliştirdi. Hrant’ın Ahtamarla ilgili yazdıkları bir külliyat sayılır. Çağrıda bulunduğu makalesinden kısaca alıntılayalım. 

“Turist çekmek için ‘canavar’ yaratacağınıza, burnunuzun dibinde hazır duran tarihi eserlere özen gösterin. Ne gerek var böylesi yanlış işlere? Van dediğiniz, tarihsel eserler açısından bir derya. Niçin oturup da adam gibi ‘Şu bölgeyi nasıl yapsak restore etsek’ diye düşünülmez. ‘Ermeniler gelir’miş, varsın onlar da gelsin, görsünler atalarının yasadığı yerleri, hasret gidersinler ne olur yani?

Ve eklemiştim:

‘Eğer yardım ya da amele lazımsa biz hazırız.’

Ey tarih… Ey gelecek!..

Türkiyeli, Ermenistanlı ve hatta Diasporalı gençler gönüllü.

‘Ahtamar amele taburu’ emirlerinize hazır… Bilesiniz.

Gelin, Ahtamar’ın restorasyonunu salt bir bina restorasyonu olarak bırakmayalım, aynı zamanda yıpranmış ruhlarımızı da restore edelim.”

Bu da restorasyonun tamamlanması üzerine yazdığı yazıdan: 

“Sonuçta aradan 10 yıl gibi uzun bir süre geçmis olsa da nihayet Ahtamar’ın restorasyonu tamamlandı.

Gönül arzu ederdi ki, restorasyon Türkiye ve Ermenistan ülkelerinin isbirliğinin ajandasına girsin ve birlikte yapılsın. Yazık ki öyle olmadı.

Yine de projeyi üstlenen Cahit Zeydanlı’nın titiz çalısmasını, Ermenistan’dan uzmanlar getirip onların görüşlerine ve tavsiyelerine başvurma çabasını ve projenin uygulama safhasına Türkiye Ermenilerinden mimar Zakarya Mildanoglu’nu da katmasını zikretmek ve bu değerli ekibe teşekkür etmek gerekiyor.

Yapabileceklerinin en iyisini yaptılar ve mükemmel sayılabilecek bir iş çıkardılar.

Onlar mükemmeli yaptılar ama gelin görün ki bürokratlar ve siyasetçiler de içine ettiler.

Bir türlü açılışı gerçekleştiremediler.” 

Patrik 2. Mesrob’un yoğun ölüm tehditleri aldığı, Hrant Dink’in ise ölüm fermanının imzalandığı günlerde derin güçler Akhtamar’ın açılış tarihi konusunda manipülasyon üzerine manipülasyon yaptı. Önce 24 Nisan’ı, ardından herkesi aptal yerine koyarak eski takvime göre, soykırımın başlangıç tarihi olan 11 Nisan’ı açılış günü olarak ilan etti. Patrik 2. Mesrob “Ben katılmam” dedi. Hrant Dink ise öldürüldüğü gün çıkan Agos’un manşetine “Emin misiniz, son kararınız mı?” sorusunu yerleştirmişti.

Cahit Zeydanlı: ‘Haçı imal edin, ben yerleştireceğim’

Ahtamar restorasyonun ana aktörü Cahit Zeydanlı’ydı. İşin sahibi olarak restorasyonun doğru olarak yapılabilmesi için elinden gelen maddi-manevi her tür çabayı sarf etti. Klasik restorasyon yöntemlerinin dışında bir yol izledi. Yurt içi ve yurt dışından pek çok uzmanı istihdam etti.

İtalya’dan taş uzmanı yanında, Ermenistan ICOMOS’tan gelen, taş uzmanı restoratör mimar Aşot Hovsepyan ve fresk uzmanı Alik Hovanesyan’ı ekibine kattı. Uzmanlar üç gün boyunca çalışmaları yerinde inceledi. Eleştirilerini ve önerilerini hem HAYCAR ekibine, hem Patrik 2. Mesrob’a hem de Hrant Dink’e aktardı. Ermenistan’a dönüşlerindeyse izlenimlerini meslek odaları, anıtlar kurulu ve bakanlık temsilcileriyle paylaştı.

Nazaret Binatlı, Cahit Zeydanlı ve ben Ermenistan Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı’nın davetlisi olarak, Yerevan’da üç gün süren bir çalıştaya katıldık. Cahit Zeydanlı bu restorasyon nedeniyle Ermenistan Kültür Bakanlığı tarafından ödüllendirildi. Diaspora Bakanlığı Zeydanlı’yla görüşmelerde bulunarak, kendisinden övgüyle bahsetti..

Sezar’ın hakkı Sezar’a deriz. Ta ilk gününden, haç konusu gündeme gelince Cahit Zeydanlı’nın cevabı ‘Siz imalatını yapın, ben yerleştireceğim’ olmuştu ve bu sözüne sadık kaldı.

Nazaret Binatlı ve Cahit Zeydanlı

Patrik Vekili Aram Ateşyan: ‘Mutafyan’ın istekleri reddedildi’

Sırpazan Aram Ateşyan, Civilnet’le yaptığı bir röportajda nasıl, ne zaman vekil seçildiğine dair verdiği kısa bilgilerden sonra şöyle diyordu:

“ ...Benim yaptıklarım ne? Yüz yıldır olmayan bir şey oldu. 2007’de Ahtamar Kilisesi yenilendiğinde, Mesrob Badriark, Allah şifa bahşetsin, burası kilise olduğuna göre, hükümetten üzerine haç konulmasını rica etti. Reddedildi. 2010 yılında, haç konulmasını rica ettim, benim müracaatım üzerine kabul ettiler. Yurt dışında haç konmayacak diye gürültü koparıldı. Senede bir kez ayin yapılması rica edildi. Reddedildi. 2010’da benim müracaatım üzerine, anında, ‘Çok güzel, saygıdeğer Ateşyan yılda bir kez ayin yapabilirsiniz’ dediler.”

Sanki bir mucize oldu da, Devlet Mutafyan’ı reddederken bir anda Ateşyan’a sarıldı. Ateşyan öylesine ileri gidiyor ki neredeyse yüzyıllık bir sürecin kahramanı olduğunu, yapılamayanların kendisi tarafından yapıldığını ima ediyor.  

O tarihlerde Türkiye’nin Avrupa Birliği projesini,  Türkiye-Ermenistan arasında esen barış rüzgârlarını, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ermenistan’a, Sarkisyan’ın ise Türkiye’ye geldiğini unutmuş gözüküyor ya da bilmezden geliyor.

Çok daha acısı Patrik 2. Mesrob’un bu konudaki çalışmalarının üzerini bir anda çiziyor ve kendi hanesine yazıyor.  

Ermenistan’da imal edilen ve ana kubbeye yerleştirilen Haç.

Jan Gavrilof: ‘Haçı Ermenistanlı ünlü mimarlarımız tasarladı’

Yaşananları bir kez de en başından itibaren restorasyon ekibinin içinde yer alan Jan Gavrilof’tan dinleyelim:

“Ahtamar restorasyonunda HAYCAR ekibi içinde yer aldım. Ermenistanlı meslektaşlarımızla özellikle Zakraya Mildanoğlu arasında köprü olmaya çalıştım. Zaman zaman gergin, zaman zamansa coşkulu, olağanüstü zengin bir süreç yaşadık. Aram Sırpazan basına yaptığı açıklamalarda Ahtamar haçını kendisinin yerleştirdiğini söylüyor. Bu doğru değil, çünkü sürecin ayrıntılarından bihaberdi.  Restorasyon döneminde bazı konular kendiliğinden, bizlerin özel inisiyatifi sayesinde gelişti ve Patrik 2. Mesrob’un bile çok sonraları haberi oldu. 

Ahtamar’a bir gidişimizde Cahit Zeydanlı, haçın kıştan önce adaya gelmesi durumunda yerine takabileceğini söyledi.  Ancak haçın şekli, boyutu ve malzemesi konusunda yeterli bilgiye sahip değildik. Bu bilgileri Ermenistan’daki meslektaşlarımızdan alabilirdik. Nitekim birkaç gün sonra Zakarya Mildanoğlu gönüllü olarak yolculuk giderlerimi karşıladı ve ben uçakla Yerevan’a gittim.

O dönem Ermenistan Kültür Bakanı yardımcısı olan ve Ahtamar’da birkaç kez incelemede bulunmuş mimar-restoratör Gagig Gürcüyan tarafından son derece sıcak karşılandım. Ofisinde, aralarında Ermenistan Mimarlık müzesi müdürü Prof. Aşod Haygazun Krikoryan ve Ermeni kiliselerinin, özellikle restorasyonundaki dünya çapındaki uzmanı Vanlı Prof. Varastad Harutyunyan ve öğrencisi Prof. David Kertmenciyan’ın da olduğu bir grup akademisyenle haç kaidesinin tasarımı yapıldı. Öğleden sonra ise Dünya Ermenileri Patriği  Gatoğigos 2. Karekin’le bizzat görüşerek takılacak haçın tasarımına ilişkin tavsiyelerini aldık. Ardaşat yolundaki bir köyde atölyesi olan Mimar Tarpin Canig’e haçın siparişi verildi. Üç metreye yakın boyuttaki bu haçın imalatı yapıldı, tırla İstanbul’a getirildi. Haçı ben teslim aldım ve patrikhane bahçesine yerleştirdim.

Ermenistan dönüşünde yanımda ünlü taş ustası Haçadur Markaryan’ı da getirdim. İçinde el aletlerinin bulunduğu çantasıyla birlikte Van’a gitti ve haçın kaidesini imal ederek Ermenistan’a döndü.

Anlattıklarım masal değil, benim yaşadıklarım. Nasıl oluyor da haçı Aram Ateşyan Sırpazan taktırmış oluyor anlayamadım.”

Patrik 2. Mesrob: ‘Ahtamar üç bin yıldır tarihe katkıda bulunuyor’ 

Ahtamar restorasyonu tamamlanmış, açılış tarihi konusunda devletin alicengiz oyunları sonuçsuz kalmış ve normal bir tarih belirlenmişti. Patriğimiz açılışa katılmak istemiyordu. Hrant Dink’in katli onu fazlasıyla etkilemişti. Ruhu gelgitler yaşıyor benim katılmamın yeterli olacağını söylüyordu. Kendisi katılmazsa, benim de orada bir işimin olmadığını ve Ermenistan heyetine de gelmemeleri önerisinde bulunacağımı söyleyerek, kendisini güçlükle ikna edebildim.

Patrik 2. Mesrob’la hayatımızın en kara günlerinden birinde Ahtamar açılış törenine gittik. Sevgili kardeşimiz Hrant Dink’in katledilişinin üzerinden fazla bir zaman geçmemişti. Yüreğimiz hâlâ kanıyordu.

Patrik açılışta yaptığı kısa konuşmada bana ve restorasyonda emeği geçenlere teşekkür ettikten sonra şöyle dedi:

“Ahtamar, Anadolu tarihine üç bin yıldır katkıda bulunan bir kültürün en güçlü simgelerinden biridir.

Doksan yılı aşkın bir süredir ibadethane olarak kullanılmayan bir binanın kar, yağmur, deprem gibi etmenlerle yıpranmış bölümlerinin aslına uygun olarak yenilenmesi sevindirici bir durumdur.

Bu arada belirtmek istediğimiz bir husus da tarihi bir kilisede veya bir inanç merkezinde icra edilecek bir duanın, insanların anılarında güzel duyguların uyanmasına vesile olabileceğidir. Bu yönde atılacak adımlarla Ahtamar Adası ve Surp Haç Kilisesi önemli bir inanç turizmi merkezi olabilir.

İbadethane olarak inşa edilmiş bu yapı, herkesin bildiği gibi bir kilisedir. Geleneklerimize göre kilise binalarının özel günlerinde, kilise binasının inşaatından itibaren hizmet vermiş olan ruhaniler ve hayırseverler yapılan dualarla anılırlar. Bu inancımızın bir gereği olduğu kadar her toplumda görülen hayırseverleri yad etme geleneğinin sürdürülmesidir. Bu bağlamda söz gelimi yılda bir kez düzenlenecek bir ayin ve ona bağlı olarak Ahtamar Festivali... Binayı koruma altına alan ve yenilenmesi için elden gelen özveriyi esirgemeyen hükümetimizin yılda bir kez bu özel günde gerçekleştirilecek geleneksel kutlama törenine olanak sağlayacağına kalben inanıyorum” dedi.

Şimdi bu söylenenleri unutup “Ahtamar’da ayin iznini ben aldım” demek için de vicdan lazım. 

Nazaret Binatlı: ‘Ahtamar haçını kargoya ben verdim’

Sırada dönemin HAYCAR Başkanı Nazaret Binatlı’nın tanıklığı var: “Üzülerek belirtmek isterim ki Patrik Vekili Ateşyan, emeği olmayan bir sürecin doğal sonuçlarından yola çıkarak kendine rol biçmektedir. Ateşyan, Ahtamar’a haç yerleştirilmesi, ayin yapılması konusunda verdiği demeçlerde konuyu ters yüz ederken hem Patrik 2. Mesrob’a hem de bu işte emeği geçen pekçok kişiye haksızlık ediyor. Çünkü bu konularda Ateşyan’ın bilgisi dahi yoktu. Patrik 2. Mesrob restorasyon konusunda kendisinin dışında başka bir kişiye bilgi verilmemesi konusunda ricada bulunmuştu. Bu nedenle kritik sayılacak konuları sadece kendisine ilettik. Hükümet, bakanlık, valilik düzeyindeki bilgilendirme ve taleplerimizi taslak olarak bizler hazırladık, Patrik de ilgili mercilere iletti.

Restorasyonu yapan Cahit Zeydanlı Patrik 2. Mesrob’la ilk kez buluştuğunda yanlarındaydım. Zeydanlı, kendisine yardımcı olması için Ermeni Kilise mimarisini bilen bir uzman talep etmiş. Patrik de beni önermiş. Konu ilk kez bu görüşmede bana iletildi. Ancak ben inşaat mühendisi olduğum için bu işi en iyi mimar Zakarya Mildanoğlu’nun yapacağını belirttim ve görevlendirme böyle gerçekleşti. Kısa sürede HAYCAR Derneği’nden Sasnuhi Muşluyan, Alin Pontioğlu, Jan Gavrilof, ben ve Zakarya’ya yardımcı olmak üzere bir heyet oluşturduk.

Restorasyon aşamasında İtalya’dan ve Ermenistan’dan, konusunda uzman olan pek çok kişi destek verdi.

Haç meselesi ta ilk gönünden itibaren restorasyonun ana problemlerinden biriydi. Çünkü ‘Hazırlanan projelerde yok’, ‘Şeklini şemalini, boyutunu bilmiyoruz’ gibi gerekçelerle ana kubbeye haç yerleştirilmesi tartışma konusu oldu. Zakarya Mildanoğlu, tarihsel fotoğraflardan yola çıkarak haçın şekli şemali, malzemesi konusunda Ahtamar Bilim Kurulu’na önemli belgeler sundu.

Hazırlanan bir dilekçe, fotoğraflar ve çizimlerle Anıtlar Kurulu’na müracaat edildi ve kurul haçın yerleştirilmesini onayladı. Bu konuda yüklenici firma temsilcisi Cahit Zeydanlı’nın emeğini bir kez daha belirtmek gerek.

Haç ve kaidesinin tasarımı konusunda Jan Gavrilof bizzat Ermenistan’a giderek gerekli çalışmaları yaptı. Haç Ermenistan’da tasarlandı, imal edildi, maceralı bir yolculuk sonucu İstanbul’a getirildi. Haçı Jan teslim aldı ve patrikhane bahçesine yerleştirdik.

İlk günler ana kubbenin bu haçı taşıyamayacağı yönünde itirazlar oldu. Ancak Zakarya restorasyon sırasında gerekli önlemlerin alındığını ve bir sorun olmayacağını belgeleriyle açıkladı, kamuoyunu aydınlattı. 

Bir seneden fazla zaman geçti. Bir akşam Cahit Zeydanlı beni aradı ve en kısa zamanda haçı Van’a ulaştırmamı istedi. Yanımda Melkon Karaköse vardı. Aram Ateşyan’a gidip durumu izah etmeye çalıştık. “Böyle konuşmalar hep oluyor ama sonuçsuz kalıyor” dedi. Cahit Zeydanlı’yı tekrar arayıp durumu izah ettim ve Aram Sırpazan’la konuşturdum, ikna oldu. O gece, tanıdığım marangoz ustalarını bulup bir sandık yaptırarak, haçı yerleştirdik ve ertesi sabah da havaalanı kargo bölümüne götürüp uçağa verdim. Müron Kahana Van’a gidip haçı Cahit Bey’e teslim etti. Birkaç gün içinde iskele kurulup haç ana kubbeye yerleştirildi ve Haysurp Tatul Anuşyan tarafından da kutsandı.”

Gönlümüz razı değil

Ahtamar, Ermeni halkının tarihinde bir kutsaldır. İnşa edildiği 915 yılından bugüne çok zor anlar yaşadı, kutsallığından bir şey kaybetmedi. Dünya sanat tarihinde eşsiz bir yere sahip oldu. Hâlâ araştırmacılar için bir hazine niteliği taşımaktadır.  

Ünlü şairimiz Hovhannes Tumanyan’ın yazdığı ‘Ahtamar Destanı’, bir sevgi, aşk hikâyesi olarak dillerden düşmedi, adına oratoryolar bestelendi. Ahtamar, manastırından yetişen onlarca patrik ve elyazmalarıyla ünlendi. 

Manastırın tüm din adamları 1915’te sürgüne gönderildi. Çoğu çöllerde hayatını kaybetti. Manastır ve kilise birkaç kez yağmalandı, yok olmaktan son anda kurtuldu. 

Yüz yılı aşkın bir süre sonra tekrar ayağa kalktı, insanlıkla bir kez daha buluştu.

Ayağa kalkması kolay olmadı. Bu uğurda pek çok kişi emek sarf etti. 

Sevgili Patriğimiz 2. Mesrob, onulmaz bir hastalıkla yatağa mahkûm oldu. Van doğumlu, Ermenistan’daki ünlü mimarımız Prof. Varastad Harutyunyan yaşamının son günlerinde, tekrar kalemine sarıldı ve öğrencileriyle birlikte Surp Haç Kilisesi’nin haçını ve kaidesini tasarladı ve Ahtamar hayaliyle hayata gözlerini yumdu. Ermenistan’daki meslektaşımız restoratör mimar Aşod Hovsepyan tüm güçlükleri aşarak Ahtamar’a gelip katkılarını koydu. O da şu an aramızda değil, habersizce bizlere veda etti ve edebi istirahatgâhına çekildi. 

Elbette Hrant Dink Ahtamar restorasyonu konusunda da Ermeni halkına rehber oldu. Katledildiği son gün bile kalemi Ahtamar’ı yazdı.

Ahtamar’ın Patrik kaymakamlığı veya patrik seçimi için malzeme olmasına, uydurma bir masal yazılmasına ve tarihe öyle kalmasına gönlümüz razı değil. 

Bu nedenle Türkiye Ermenileri Patrik Vekili Aram Ateşyan’dan Ahtamar haçı ve kilisenin ibadete açılması konusunda verdiği demeçlerle bir açıklama, bir özür bekliyoruz.   

Bu vesileyle Ahtamar denince adlarını, emeklerini sıralamamız gerekenleri de bir kez daha saygıyla anıyoruz.





Yazar Hakkında