“Musul’da atalarım tarafından zaten bana anlatılanları yaşadım”

Uluslararası üne sahip Ermeni fotoğrafçı Antoine Agoudjian Musul’u IŞİD’den kurtarma operasyonuna katıldı ve bir ay boyunca operasyonun tüm aşamaları hem insanı açıdan hem de bir haberci olarak izledi. Agos sayfalarından tanıdığınız, kendisi de bir fotoğrafçı olan Berge Arabian, Agoudjian ile hem savaş fotoğrafçılığı hem Ortadoğu’nun 1915’e kadar uzanan travmatik tarihi hem de bu tarihin Ermeni bir fotoğrafçıda yarattığı bellek üzerine çarpıcı bir söyleşi gerçekleştirdi. Bu söyleşiyi Agoudjian’ın Türkiye’de ilk kez yayınlanan Musul fotoğrafları işliğinde sunuyoruz.

O bir göçebeydi, bir anının yankılanan fısıltılarını takip eden adımları, çölün labirentinde ona rehberlik ediyordu. Binlerce kilometre sabırla seyahat etti, uzun zaman önce unutulmuş kelimeleri şekillendirmek için sessiz heceleri bir araya getirdi. Kelimeler birbirine bağlanınca ortaya cümleler çıktı. Göçebe, susturulmuş bir hafızanın mısralarını aktarmak için harf harf, kelime kelime, cümle cümle yazmayı öğrendi. Münzevi bir keşiş gibi uzaklarda dolandı, yeni öğrendiği masallara ses verdi ve yeni öğrendiği dilinde önceden anlatılan bir geçmişi hayal etti. Böylece görsel bir şair doğdu. 

Antoine Agoudjian, neredeyse 30 senedir Ortadoğu peyzajında dolaşarak, geçmişi 1915’e giden Ermeni hafızasının etrafa saçılmış parçalarını bir araya getiriyor. Kamerasıyla çektiği, defalarca basılmış ve sergilenmiş epik fotoğrafları aracılığıyla, bu hafızanın görsel destanını tekrar anlatıyor. Son olarak bir ay boyunca Musul’da devam eden savaşın ön cephesinde savaşı fotoğraflayan Agoudjian, izlenimlerini aktardı.   

Musul’a yaptığınız bu yolculuk için size motive eden neydi?

Geçmişte pek çok farklı vesileyle kendimi bazı savaş alanlarındaki kaosu fotoğraflarken buldum: 1990’larda Karabağ’a, Irak’a, Türkiye’ye ve hatta Ermenistan’a gittim. Ama çektiğim görüntüler beni hiçbir zaman tatmin etmedi. Muharebe alanlarında bulunabilirsiniz, silahlı askerleri, hatta bazen düşmanlarını vururken görebilirsiniz; ama cephenin ardından ikincil bir bakıştır bu. Savaşın aslında ne olduğuna ilişkin imgeler, ancak cephe hattında yaşamanın gerçekliğiyle, her yer ve her zaman meydana gelebilecek çarpışma, yıkım ve ölümlerle algılanabilir. Gerçek savaş, korku, tehlike ve yükümlülük insanı felce uğratan bir gerilim yaratır. İşte bu gerçeği aramaya gittim ve onu bulmak için de cephe hattında olmalıydım. 

Fotoğraf: Antoine Agoudjian

Fotoğraflarınız her zaman insanlık hallerine odaklanıyor, yaptığınız bu tür toplumsal belgesellerle saygı gören bir sanatçısınız.  Savaş teması işlerinizde nasıl bir yerde duruyor? 

Çektiğim fotoğraflarla, sözel hafızaya ilişkin karışık ve eğri büğrü bir anıtı, yarım kalmış bir freski yeniden inşa ediyorum. 30 yıldır devam ettirdiğim fotografik çalışmalarımda, vasiyet olarak devraldığım hafızaya ilişkin tüm temaları bir araya getirmeye çalışıyorum. Savaş teması, daha doğru bir ifadeyle söylemek gerekirse savaşın sonuçları, toplu göçlerin keyfiliği ve direniş, aslında daha geniş bir bütünlüğün parçaları sadece. 

SÖYLEŞİNİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 



Yazar Hakkında