Bu romanda kim suçlu?

ÖZLEM ERTAN

İçimize sinsice çöreklenen yalnızlık hissinin, hayat boyu peşimizi bırakmayan korkularımızın, endişelerimizin tohumları çocukluk yıllarımızda atılır. Önemsenmeyen, sevilmeyen çocuklar hayata 1-0 yenik başlar. Ne yaparlarsa yapsınlar küçüklük hayallerini karanlığa boyayan gölgelerden kendilerini kolay kolay sıyıramazlar. Böyle insanlar kırılgan olur, biraz da sessiz. Çığlıkları içlerinde yankılanır çünkü. Hayat boyu çocukluklarında onlardan esirgenen sevgiyi ararlar. Sevgi, yaşam yolculuklarında kopan fırtınalardan korunacakları liman, uçuruma yuvarlanmak üzereyken tutunabilecekleri güçlü bir daldır.

Bedia Ceylan Güzelce, ‘1473’ ve ‘Göğün Bütün Çeyrekleri’nden sonraki üçüncü romanı ‘Soyka’da böyle bir kadının hikâyesini anlatıyor. Ailesinin, ölüden arta kalan eşyalar anlamına gelen Soyka diye çağırdığı, sevilmeyen bir kadın o. Asıl adı Zeynel, Adanalı bir toprak ağası olan dedesinden ona miras kalmış ama yaşam boyu kimse onu böyle çağırmamış. O hep lanetli, istenmeyen, hor görülen bir soyka olmuş.

Romanın başında bir cinayet soruşturmasıyla karşılaşıyoruz. Genç bir adam Kınalıada’daki evinde ölü bulunuyor. Salih ismindeki bu delikanlının ensesinde bir kurşun deliği, sırtında ise onu sokan arının bıraktığı şişlik var. Salih’in yanı başındaki silahta bulunan parmak izleri ise Zeynel’e yani Soyka’ya ait. Peki, Salih’i gerçekten Soyka mı öldürdü? İki sevgili arasında neler oldu? Soyka’nın karanlık yaşamında hangi gizemler saklanıyor? Tüm bu soruların cevaplarını baş komiser Demir’in cinayet sorgusu sırasında alıyoruz. Ancak sadece yanıtların peşinde koştuğumuz bir yolculuk değil bu. Okurlar olarak sevgisiz büyümüş bir kadının kırık hayat hikâyesine de tanıklık ediyoruz. Okurken içimiz acıyor. 

Sorgu tekniği 

Bedia Ceylan Güzelce’nin ‘Soyka’sı polisiye değil, şiirsel bir dille kaleme alınmış, insanın yüreğine dokunan, incelikli bir kadın romanı. Büyük kısmı Adana’da, bir bölümü ise İstanbul’da geçiyor. Yazar, Soyka’nın öyküsünü anlatırken farklı bir yol denemiş. Komiser Demir, görür görmez ilgisini çeken bu kalbi yaralı kadının üzerinde farklı bir sorgu tekniği denemeye karar veriyor. Soyka’ya bir kelime veriyor ve onun bu kelime hakkında bir şeyler anlatmasını istiyor. Önce Soyka diyor, sonra köpek, sonra da Moli. Bu üçünün ardından yeni kelimeler geliyor. 

Neden köpek derseniz, çocukluğunda Soyka’yı seven tek bir canlı varmış: Köpeği Moli. Onun dışında kimseden sıcaklık görememiş. Ne annesinden ne babasından ne de diğerlerinden... Demir zeki bir polis. Zanlıyı dikkatle dinliyor ve sorgu sırasında duyduklarından yola çıkarak yeni yeni kelimeler üretiyor. 

Komiser Demir’in kelimeleri ve Soyka’nın anlatımıyla Adana’da bir çiftlik evine gidiyoruz. Orası yok olup giden bir servetin son kalıntısı, intihar eden Zeynel Ağa’dan kalan tek mülk. Zeynel Ağa’nın oğlu ve Soyka’nın babası Sami, şehir şehir kasaba kasaba gezerek bir kamyonetin arkasına dizdiği beyaz eşyaları satıyor. Bu işten elde ettiği gelirle babasından kalan çiftlik evinin geçimini sağlıyor. O sırada Soyka hayatta yok henüz. Bir gün çiftliğin yakınındaki köprüde ırgat kızı Yıldız’la karşılaşıp ona evlenme teklif ediyor. Yıldız hemen kabul ediyor bu teklifi ve bohçasını alıp ailesiyle birlikte kaldığı ırgat çadırını terk ediyor. Yıldız’ın terk ettiği çadırlar çiftliğe çok yakın, ama genç kadın kocasının koyduğu yasaktan dolayı ailesini görmeye gidemiyor. Zaman zaman o ırgatların dilinde şarkılar söylüyor. 

Sevilmeyen… 

Sonra kızı Zeynel’i doğuruyor. Peki, neden sevmiyor kızını? Annesiyle babası kamyonetin arkasına yüklenmiş eşyalarla yol çıktığında Zeynel Ağa’nın evlatlığı Nalan’ın eline kalıyor Soyka. O da hiç sevmiyor küçük kızı. Yıllar geçiyor, Soyka büyüyor. Ailecek Adana’ya taşınıyorlar önce. Sonra Soyka üniversiteyi kazanıp İstanbul’a gidiyor. Ardından neler oluyor dersiniz? Soyka neler yapıyor İstanbul’da? Hayata nasıl tutunuyor? Kalbindeki yaraları sarabiliyor mu? Tüm bu soruların cevapları ve Soyka’nın iç âlemi bir polis sorgusu esnasında tek tek ortaya dökülüyor. 

İlk romanı, ‘1473’te Otlukbeli Savaşı’nı iki kirpinin gözünden anlatan, ikinci kitabı ‘Göğün Bütün Çeyrekleri’nde bir yanı günümüze diğer yanı ise kadim zamanlara yaslanan doğaüstü bir hikâye anlatan Bedia Ceylan Güzelce, bu kez edebiyatın gerçekçi tarafından sesleniyor okurlarına. Sevilmeyen, istenmeyen ama güçlü bir kadının dünyasına davet ediyor sizi. 

Soyka

Bedia Ceylan Güzelce

Çınar Yayınları

147 sayfa.