'Zorunlu' emekliliğe ayrılan Prof. Dr. Fincancı son dersini verdi

TİHV Genel Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndaki görevinden emekli oldu. Fincancı “İnsan Hakları ve Hekim Sorumluluğu” adlı son dersini İstanbul Tıp Fakültesi’nde bulunan Kemal Atay Amfisi’nde verdi.

Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için 2 yıl 6 ay hapis cezası verilen Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı ve Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndaki görevinden emekli oldu.

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, kararında, Fincancı’nın TCK 53/1 gereği belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına da hükmetmişti. Fincancı, istinaf mahkemesine taşınan karar onaylandığı takdirde, hak mahrumiyetinden dolayı emekli olamayacağından zorunlu emekliliğe ayrıldı.

Fincancı “İnsan Hakları ve Hekim Sorumluluğu” adlı son dersini İstanbul Tıp Fakültesi’nde bulunan Kemal Atay Amfisi’nde verdi. Fincancı’nın son dersine İstanbul Tabip Odası Başkanı Pınar Saip, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı  Eren Keskin, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve 78’liler Vakfı Başkanı Celalettin Can gibi isimlerini yanı sıra çok sayıda öğretim üyesi ve öğrenci katıldı.

“Son dersi”nde konuşan Fincancı, “Ben iyi ki Adli Tıp Alanı’nda uzmanlık yaptım” dedi. “Hekim kimdir?” sorusunu soran Fincancı, “Almanya’nın zorlu zamanlarında ve umudun yeşerdiği zamanlarda 1948’de siyasete soyunmuş bir hekim, çıkardığı haftalık bir dergide şunu diyordu: ‘Hekim zor durumdakilerin olağan avukatıdır.’ Ne iyi oldu bu sözle karşılaşmam. Çünkü açlık grevlerinde AİHM’e yazdığım bir raporda Türkiye şöyle bir savunma vermişti: ‘Açlık grevinde olanları hekim değil avukatı gibi davranıyor.’ Evet ben onlara çok teşekkür ediyorum. Çok doğru bir tespit yapmışlar. Çünkü bir hekim hastasının aynı zamanda avukatı gibi davranmalıdır. Eğer avukatlık yapmayacaksa hastasını haklarını savunmayacaksa bir hekim o zaman hekimlikte yapmamalı” ifadelerini kullandı.

Tıbbın siyasetin ta kendisi olduğunu vurgulayan Fincancı, “Çünkü yaşama müdahil oluyoruz. Yaşama müdahil olduğumuz her alanda da siyasetin orta yerinde duruyoruz. Ben de iyi ki burada durmuşum” dedi. 

Hekimlik rolünü üstlendiğinde ve adli tıp çalışmaları yürütmeye başladığında insan haklarını ortaya koymanın mecburiyetini kendinde hissettiğini dile getiren Fincancı, “Çünkü asistanlığa başladığım ilk günlerde genel kurul tartışmalarında Türkiye Komünist Partisi (TKP) yöneticilerinden biri olduğunu söylenen Mustafa Hayrullahoğlu’nun işkence dosyası tartışılıyordu. Ayak tabanında falakaya bağlı ortaya çıkmış morluklar için  ‘zıplayarak olabilir’ diye görüş bildirdi hocalarım. Ben o gün bir söz verdim. Bu topraklardaki bütün halklara ve bütün insanlara dedim ki ‘Ben öyle söyleyemeyecekleri kanıtlar üzerine çalışacağım’ ve bütün ömrümü bu çalışmalara verdim” diye konuştu.

"Gücü elinde bulunduran eleştiriliyorsa bu eleştiriyi ortadan kaldıracak bütün mekanizmaları devreye sokar” diyen Fincancı, “Ama hakikatin hiç beklenmedik zamanlarda oradan buradan ortaya çıkma alışkanlığı vardır” dedi. Cizre bodrumlarına girdikleri günü anlatan Fincancı, slayt gösteriminde bir fotoğrafı işarete ederek şöyle devam etti: “Bu gördüğümüz bir alt çenedir. Burada bulunan küçük parçalar yanmış kemik parçalarıdır. Ve alt çenenin hemen yanında tesadüfen bir gözlük çerçevesi vardır. Gözlüklüler iyi bilir eğer çenenizin genişliğinden genişse gözlüğünüz o zaman gözlük gözünüzde durmaz. Bu gözlük çerçevesi ile bu çenenin genişliğine baktığımızda neredeyse yarısı kadar. Yani küçük bir çocuk vardır orada. Devletin yükümlülüğü herhangi bir insanın zarar görmeyeceği bir ortamda herhangi bir müdahaleyi yapmalıdır o da eğer gerekiyorsa. Ama çocukların bulunduğu bir ortama tankla topla saldıramazsınız eğer saldırırsanız hakikat çıkar ortaya ve bunun hesabını sorarlar.”

Fincancı, hekimlik bilgisinin insanlık yararına kullanılması gerektiğini vurgulayarak, “O bilgiyi insanlık yararına kullanmayı öğrendiğim bütün hocalarıma ve bu yolda birlikte olduğumu insanlara teşekkür ediyorum. İnsan olmak herkesle yan yana olmaktır ve bu mücadeleyi sürdürmektir. Bunu neşeyle yapma becerisini edinmeliyiz. Bu neşeme katkı sunan bütün meslektaşlarıma teşekkür ediyorum. Mücadeleye devam edeceğim” dedi.

Fincancı’nın konuşmalarının ardından serbest kürsüye geçildi. Katılanların söz almaları ardından Fincancı’nın “Son dersi” sona erdi. (Yeni Yaşam, Evrensel))

Kategoriler

Güncel