Ermeni tarihinin İngilizce yazılmış ilk kapsamlı incelemesi olduğu için bütün dünyada temel başvuru kaynağı kabul edilen George A. Bournoutian’ın Ermeni Tarihi kitabı, Türkçede…
Emre Ertani
Kitap Kirk, Aralık 2011
Türkiye’de hiç bilinmeyen toplumlardan biri Ermeniler. Okul tarih kitaplarında, sanki hiç var olmamışlar, bu topraklarda hiç yaşamamışlar gibi adlarından hiç bahsedilmeyen, resmi söylem ile yazılmış tarih kitaplarında ise ‘soykırım yalanı’ veya ‘zararlı cemiyetler’ başlığı altında, daimi bir nefret nesnesi olarak hedef gösterilen Ermenilerin, antik çağlardan başlayıp günümüze uzanan tarihini anlatan, Türkçe yayımlanmış kitap neredeyse hiç yoktur. Ermeni tarihi üzerine Türkçe yayımlanmış az sayıdaki kitap da daha 1900’lere gelmeden, örneğin Malazgirt Meydan Savaşı’nda kalır. Resmi tarih söylemine alternatif olan tarih kitaplarının büyük bir çoğunluğu ise 1915’e, daha doğrusu soykırıma odaklanmıştır; 1915’ten öncesi ile 1915 sonrası bu kitaplarda yoktur.
Aras Yayınları’nın geçen ay yayımladığı, tarih profesörü George A. Bournoutian’ın ‘Ermeni Tarihi’ kitabı, özellikle kapsadığı geniş tarihsel aralık bakımından, Türkiye’deki kaynak eksikliğini giderecek önemli bir kitap. Bournoutian kitapta Ermeni halkının tarihini, ta en başından, Antik Çağ’da tarihi Ermenistan’dan itibaren ele alıp 2005’e kadar getiriyor. Kitap, sadece Türkiye’de değil, aynı zamanda Ermeni tarihinin İngilizce yazılmış ilk kapsamlı incelemesi olduğu için bütün dünyada temel başvuru kaynağı olma özelliğini taşıyor. Bournoutian, bu çalışmalarının amacını Ermeni Tarihi kitabının önsözünde, “Hem Ermenilerin kendi geçmişlerine nesnel bir gözle bakmalarını mümkün kılmak hem de tarihsel yaşam alanlarını büyük bölümünü kaybederek dünyanın dört bir yanına dağılmış olan bu kadim halkın tarihini, Ermeni olmayanlara tanıtmak” şeklinde açıklıyor.
Nuh Peygamberin oğlu Yafes’in soyu
Ermeni tarihi, kitapta “Bağımsızlıktan Yabancı İdaresine” ve “Yabancı İdaresinden Bağımsızlığa” başlıklı iki ana bölüm altında inceleniyor. Kitabın birinci bölümü, Antik Çağlardan başlayıp 1500 yılına kadar olan dönemi kapsıyor.
Bournoutian kitaba, tarihi Ermenistan’ın kurulduğu İran sınırında, Toros dağı eteklerinde, Kura, Aras ve Fırat nehirleri kıyısında, içine Van gölünü de alan, geniş plato ve arazileri anlatarak başlıyor; sonra Ermenilerin kökenlerinin dayandığına inanılan Nuh’un Gemisi Efsanesi’ni akademik bir perspektifle ele alıyor. İÖ 585’te kurulan ilk Ermeni özerk hükümdarlık olan Yervantunileri, İÖ 189’dan İS 10’a uzanan Ermeni Kralları Ardaşesyanları, Ermenilerin Hıristiyanlığa geçişini, Ermeni harflerinin oluşumunu ve tüm bu tarihin biçimlendirdiği kültürel yapıdan doğan Ermeni mimarisini, sanatını, edebiyatını anlatıyor. Birinci bölümün konu başlıkları arasında, “Ermenistan Pers ve Bizans İdaresinde”, “Arap Egemenliği altında Ermenistan”, “Kilikya Ermeni Krallığı”, “Türk, Moğol ve Türkmen Hakimiyeti Altında Ermenistan” var.
Kültürel yeniden canlanış
Kitabın ikinci bölümü 1500 ile 2005 yılları arasını kapsıyor. Bu bölüm, 1460 yılında “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler” başlığı ile açılıyor. “İran Ermenileri (1501-1896)”, “Hint Yarımadası’nda Ermeniler (1550-1858)”, “Arap Dünyası ve Habeşistan’daki Ermeniler (Ortaçağdan 19. yüzyıla)”, “Rus İmparatorluğu’ndaki Ermeniler (1550-1828)”, “Ermenilerin Doğu ve Batı Avrupa’ya Yayılması (Ortaçağ Sonundan 19. yüzyıla)”, “Osmanlı Ermenileri (1876-1918)”, “Transkafkasya Ermenileri (1828-1921)”, “Birinci Ermenistan Cumhuriyeti (1918- 1921)”, “Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti (1921-1991)”, “20. Yüzyılda Küresel Ermeni Toplumu”, “Diaspora Partileri ve Örgütleri (1921-2005)”, “Üçüncü Ermenistan Cumhuriyeti (1991-2005)” ikinci bölümün başlıkları.
Bournoutian, Ermeni tarihinin on altıncı yüzyılın başından günümüze kadarki bölümünü ele alırken, iki farklı gruba odaklanır. Bunların ilki, dünyanın dört bir yanına dağılmış Ermeniler. Ermenicede ıspürk kelimesiyle ifade edilen bu kolonilerin sayısı, ortaya çıkışlarından itibaren maruz kaldıkları istila, katliam, devrim, soykırım teşebbüsü, sömürgeleştirme çabası ve milliyetçilik sonucunda artmış ya da azalmıştır.
Asırlar boyu meydana gelen demografik değişimler sonucunda Ermeni coğrafyasına ait değerlerin büyük bölümü, gönüllü veya zorunlu göçlerle, başka yerlerde varlığını sürdürür. Ermenilerin ulusal bilinçlerini korumaları, ancak Avrupa ve Asya’nın büyük kentlerinde mümkün olur. Dolayısıyla Ermeni kültürünün canlanışı buralarda gerçekleşir; Ermeni tarihinin yeni sayfaları bu şehirlerde kaleme alınır. Yahudiler gibi Ermeniler de, krallıklarını kaybetmelerinin ardından, Asya ve Avrupa’nın çeşitli bölgelerine göç etmiştir. Onların öyküsü, aralarına karıştıkları farklı toplulukların öyküsüyle birleşir. Bu yüzdendir ki, Yahudilerde olduğu gibi Ermenilerin tarih yazımında da bir tür kırılma söz konusudur; ileride yaşanacak politik-kültürel canlanmaya ve yeni bir devletin kurulmasına kadar kendini gösteren bir kırılmadır bu. Yine de bu iki halk arasında önemli bir fark söz konusudur: Ermeni krallığının düşüşünden sonra tarihi Ermenistan topraklarında kalmaya devam eden kayda değer sayıda çiftçi ve zanaatkâr olmuştur. Bunlar da Bournoutian’ın bu bölümde odaklandığı ikinci gruptur.
İkinci grupta, önce Osmanlı ve Pers, ardından yine Osmanlılar ve Ruslar arasında paylaşılan tarihi Ermenistan’da yaşayan, din adamları ve küçük derebeyleri tarafından yönetilen, çoğunlukla köylü ve küçük zanaatkârlardan ibaret Ermeniler yer almaktadır. Bir zamanlar kültürel alışverişin ön saflarında yer alan Ermenilerin Batı’yla bağlantısı, 15. yüzyıl ve devamında, Osmanlı’nın elinde kesintiye uğrar. Dört yüzyıl boyunca göçebe istilaları Ermenistan’ın büyük bölümünü başsız, kasvetli bir yer haline getirir. Müslümanlarla çevrili küçük bir Hıristiyan adasına dönüşmüş olan Ermenistan ve temsil ettiği kültür, yüksek bölgelerdeki bir avuç yerleşim yeri ile Van ve Yerevan haricinde, durgunluk dönemine girer ve bu durum 19. yüzyıla kadar devam eder.
Alt başlığı ‘Osmanlı Ermenileri’ olan, 1876 ile 1918 yıllarını kapsayan ‘Ermeni Sorunu ve Nihai Çözümü’ adlı bölümde ise Bournoutian, ‘Ermeni sorununa’ odaklanıyor. Bu bölümde incelenen önemli siyasi olaylardan biri Zeytun Ayaklanması. Bournoutian, Zeytun Ayaklanması’nın tarihçiler tarafından, Osmanlı Ermenilerinin siyasi uyanışlarının ilk işareti olarak kabul edildiğini belirtir. Bournoutian kimi tarihçilerin ‘Ermeni Sorunu’nun başlangıcını, Ermenistan’da yerleşik hayata geçen ilk yabancı topluluk olan Selçuklu Türklerinin, 1071 Malazgirt Savaşı’yla bölgeye hâkim olmasına dayandığını hatırlatıp, ‘Ermeni sorunu’nun 1878’de uluslararası gündeme taşındığını anlatır. Bournoutian, ‘Ermeni Sorunu’nun Anadolu’daki bir buçuk milyon Ermeni’nin öldürülmesiyle “çözüldüğünü” söylüyor.
“Osmanlı Ermenileri” başlığı altında Bournoutian, “Ermeni Siyasi ve Devrimci Hareketi”ne de geniş yer ayırıyor. Türkiye’de Taşnak ve Hınçak deyince, sanki ‘şeytani’ bir şeyden bahsediyormuşçasına kendinden geçen, Türkiye-Ermeni ilişkilerini normalleştirmesi beklenen protokollere karşı çıktığı için Taşnaktsutyun’u MHP ile eşleştirenler için bilhassa önemli bu bölüm. Sadece bu kesimler değil, Türkiye’de pek az insanın bu partilerin hangi gelenekten geldiğinden, nerelerden geçip buralara geldiğinden pek haberi yoktur. Taşnaktsutyun, Armenagan ve Hınçak, Anadolu’nun en eski üç partisidir. Bu partilerin tarihi, Türkiye’nin Ermeni meselesini anlayabilmenin de anahtarlarından biridir.
Cumhuriyet ve siyasi bölünmeler
Kitapta, “Osmanlı Ermenileri”nden sonraki bölümlerde ise Ermenistan Cumhuriyeti’ne (1918-1920), ardından Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti’ne (1921-1991) ve nihayetinde, bugünkü Ermenistan Cumhuriyeti’ne (1991 sonrası) uzanan geniş bir tarih anlatılıyor. Sovyet Ermenistanı döneminde Stalin, Kruşçev, Brejnev, Gorbaçov’un “Ermeni sorununa” (Sovyet Rusya için, egemenliği altındaki tüm devletler bir ‘sorundur’) yaklaşımı ile Ermeni – Rus ilişkileri inceleniyor.
“20. yüzyılda Küresel Ermeni Toplumu” alt başlıklı “Yeni Diaspora” başlığı altında tüm dünyaya dağılmış Ermenilerin hayatı, yaşam koşulları, kurdukları örgütler, yaşadıkları ülkelerde kurdukları ilişkilerin yanı sıra diaspora Ermenilerinin birbiriyle kurduğu ilişkiler, diaspora içinde ideolojik çatışmalar ele alınıyor.
Bournoutian, Osmanlı, Pers ve Rus imparatorluklarındaki Ermenilerin durumunun ötekilerden farklı olduğunu söylüyor. Bazıları bu üç imparatorluğun sınırları dahilinde kalan tarihsel anayurtlarında yaşarken; bambaşka yerlerde, aynı imparatorluğun büyük şehirlerinde yaşayanlar da vardır. Bundan dolayı, Tiflis, Yeni Nahçivan, Astrakhan, İzmir, İstanbul, Isfahan, Tebriz, Bakü, Moskova ve St. Petersburg gibi şehirlerde, büyük ve önemli Ermeni cemaatleri bulunmaktadır. Bu kesimin, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıl zarfındaki sosyoekonomik koşulları ve siyasi faaliyetleri, daha çok kırsal bir yapı sergileyen Ermeni anayurdu üzerinde çok etkili olur.
Bournoutian, Ermenilerin modern tarihini kaleme alırken, birinci ve ikinci Ermenistan Cumhuriyeti’nin çöküşünün ardından ortaya çıkan siyasi bölünmeler göz önünde bulundurur. Sovyetler Birliği’nin çöküşü ve bağımsız bir Ermeni devletinin ortaya çıkışını ele alırken bunun yanı sıra Karabağ meselesini de inceler. Bournuotian, bu kitabın birinci kısmını oluşturan yirmi beş asırla karşılaştırıldığında görece kısa olan beş asırlık zaman dilimi, bu döneme ilişkin çok daha fazla kaynak bulunduğundan, ikinci kısımda daha ayrıntılı ve uzun uzadıya ele almış.
George Bournoutian kimdir?
1943’te İran’da doğdu. 1976’da California Üniversitesi’nden, Ermeni Tarihi ve İran Tarihi alanında doktora derecesini aldı. 1989’dan bu yana, New York’daki Iona College’da Orta Doğu ve Rusya Tarihi profesörü olan Bournoutian, ABD’nin çeşitli üniversitelerinde de Ermeni Tarihi dersleri veriyor. Yirmiyi aşkın kitap ve sayısız makale kaleme alan tarihçi, araştırmalarını Ermenice, Farsça, Rusça, Lehçe, İngilizce, Fransızca ve Osmanlıca dillerinde sürdürüyor.
Ermeni Tarihi
George A. Bournoutian
Çeviri: Ender Abadoğlu, Ohhannes Kılıçdağı
Aras Yayınları
Kasım 2011, 462