Frued’un Psikanalize Giriş kitabı içinde büyük yer tutan ‘yanılgılar ve düşler’ ayrı bir başlık altında toplanarak Kamuran Şipal’in çevirisiyle Yanılgılar ve Düşler Üzerine ismiyle yayımlandı.
Nuriye Bilici
Kitap Kirk, Aralık 2011
“S öz başlangıçta bir büyüyü içermekteydi; günümüzde de bu büyülü gücünden hayli bir bölümünü kendisinde barındırmaktadır. Sözle bir insan bir başkasına mutluluk bağışlayabilir ya da onu umutsuzluğa sürükleyebilir, sözle bir hoca bilgisini öğrencilerine iletir, sözle bir konuşmacı karşısındaki bir topluluğu coşturup, belli yargı ve kararları onlara benimsetebilir. Yine sözle insanlarda duygu ve heyecanlar uyandırabilir, insanların birbirlerini etkilemede genellikle başvurdukları bir araçtır söz.”
Yukarıdaki sözler, Freud’un çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalardan ve verdiği derslerden derlenen Psikanalize Giriş başlıklı kitabından alınmıştır. Bu kitap, onun tüm yapıtlarının birinci cildini oluşturur. Dönem, psikanaliz teorisinin yeni yeni duyulmaya, tartışılmaya başladığı dönemdir. Freud sık sık ne yapmak istediğini açıklamak, yöntemlerini anlatmak ve hatta savunmak durumunda kalır. Açıklamaları, anlatımı ve verdiği örneklere baktığımızda onun iyi bir hatip olduğunu, insanları etkileme ve inandırıcılık bakımından yetkin bir konuşmacı olduğunu da görebiliyoruz. Freud, ‘söz’ün psikanalizde kullanımına getirdiği açıklamalar kadar, başka bilim dallarını da amacına uygun olarak örneklerine yerleştirir. Örneğin, nasıl Büyük İskender’in katıldığı savaşlara dair bir konuşma yapan tarihçiye inanmak için tarihçinin savaş meydanında bulunması gerekmiyorsa, hasta mahremiyeti nedeniyle orada bulanamadığımız için sözle bir insanı iyileştirmenin mümkün olduğuna inanmamız için terapiyi izlememiz gerekmediğini anlatır.
Freud, bu konuşmalar sırasında aldığı tepkilere bakarak insanların genellikle ‘yanılgılar ve düşler’ üzerinde yoğunlaştıklarını, başka başka başlıklar konuşulsa bile sözün dönüp dolaşıp buraya döndüğünü söyler. İşte bu konuşmaların ve derslerin içinde büyük yer tutan ‘yanılgılar ve düşler’ ayrı bir başlık altında toplanarak kitaplaştırılır. Say Yayınları tarafından, Kamuran fiipal’in çevirisiyle yayınlanan Yanılgılar ve Düşler Üzerine geçtiğimiz günlerde kitapçılarda yerini aldı. Daha önce Freud’un Cinsiyet Üzerine, Psikanaliz Üzerine, Kültürdeki Huzursuzluk kitapları yayınlayan yayınevi, umarız tüm Freud külliyatını tamamlar.
Dilimin ucunda
Pek çok kişi tarafından bilinmesine karşın üzerinde fazla durulmayan, sağlıklı kişilerin hepsinde gözlemlenebildiği için de hastalıklar arasında sayılmayan bazı olaylar vardır. Örneğin, bir kimsenin belli bir şey söylemek isteyip de onun yerine ağzından başka bir sözcük çıkmasında (dil sürçmesi), bazen sonradan fark edip bazen fark etmediği aynı olayın, bir şey yazarken başına gelmesinde (yazı hatası) ya da yazardan başka birinin basılı bir metni okurken metindeki bir sözcüğü başka bir sözcük sanmasında (okuma hatası), bir kişinin kendisine söylenen bir sözü kulaklarında organik bir bozukluk olmamasına karşın, başka bir sözmüş gibi işitip algılamasında (işitme hatası) görüldüğü gibi yanılgılar diye nitelenen olaylar... Yanılgılar içinde yer alan bir dizi olay da vardır ki unutma temeline dayanmaktadır. Ama sürekli değil de sadece geçici bir zaman için unutmadır bu; bir kişinin bildiği, o zamana kadar gerektiğinde hep aklına gelen ismin aklına bir türlü gelmeyişi, bir kişinin niyet ettiği bir şeyi unutup sonradan hatırlaması bu diziden olaylara örnektir.
Freud bu yanılgıların her zaman yorgunluğa, heyecana ya da aklın başka konularla meşgul olmasına bağlanamayacağını, burada söz konusu olanın biri engelleyen, diğeri engellenen iki niyetin çatışması olduğunu belirttikten sonra bunu dil sürçmesi örneği üzerinden açıklıyor.
Düşlerin kaynağı
Düşlerin nasıl olup da psikanalizin konusu olabildiğine dair eleştirel yaklaşımlara karşı Freud’un verdiği yanıt şu şekilde özetlenebilir: Geçmişin yeniden inşası bilindiği üzere kolay değildir ama kesinlikle kabullenmemiz gereken bir şey varsa üç bin yıl hatta daha önce yaşamış atalarımızın da bizler gibi düş görmüş olmalarıdır. Bildiğimiz kadarıyla, eski halkların tümü düşlere büyük önem vermiş, düşlere pratikte işe yarar gözüyle bakmışlardır. Düşlerden geleceğe yönelik işaretler çıkarmış, düşlere dayanarak kehanetlerde bulunmuşlardır. Günümüzde keşif uçaklarının keşifleri olmadan nasıl askeri bir harekâta girişilemiyorsa, Yunanlılar ve diğer Doğulu halklar da zaman zaman düş yorumcusuna başvurmadan sefere çıkmamışlardır. Hekimler düşlere ruhsal olaylar gözüyle bakmış, düşü bedensel uyarıların ruhsal yaşamdaki dışavurumu saymışlardır. Aristo düşün, uyku sırasındaki ruhsal yaşamı oluşturduğuna, bu ruhsal yaşamın uyanık durumdaki ruhsal yaşamla bazı benzerlikler göstermesine rağmen, ondan büyük farklılıklarla ayrıldığına inanmaktadır.
Düşler, bazen yalnızca kısa bir iki görüntüyü, bir tek düşünceyi ya da sadece bir sözcüğü içerir. Bazen de alabildiğine zengin bir içerik barındırırlar, uzunluklarıyla neredeyse roman yazılacağa benzer. Bazıları o kadar açık seçiktir ki uyandıktan sonra bile gördüklerimizin düş olduğuna inanasımız gelmez, kimileri de son derece saçma sapan, aptalca nitelikler taşır.
Düşlerin nasıl şekillendiği üzerine yapılan araştırmalarda, dışsal uyarılar kadar bedensel uyarıların da etkili olduğunu gösteren deneyler yapılmıştır. Ancak düş, kendisini oluşturan uyarıyı oluğu gibi yansıtmayarak, onu işlemden geçirmekte, bir ima, bir bağlam içersinde belli bir yere konuşlandırmakta, onun yerine başka bir şeyi geçirmektedir.
Düşün bedensel değil, ruhsal bir fenomen olduğu önkabulünden hareket edilecek olursa bu, psikanalize nasıl uygulanacaktır? İnsanda kendisinin bilmediği, farkında olmadığı bir bilgi mi vardır? Bu bilgiyi ortaya çıkaracak teknikler nelerdir?
Gerek yanılgılar, gerekse düşler ve her iki kavramın psikanaliz kuramına katkıları, konu hakkında uzmanlık gerektirmeden anlaşılabilecek düzeyde aktarılıyor Freud tarafından. Ve bu konuşmalar, neden hala bu teori ve yazarı hakkında düşünmekten vazgeçmediğimizi gösteriyor aynı zamanda.
Yanılgılar ve Düşler Üzerine
Sigmund Freud
Çeviri: Kamuran fiipal
Say Yayınları,
Kasım 2011, s. 328