YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

İktidar cephesinde tuhaf işler

Erdoğan ve AKP, kendilerini, başka türlüsünü yapamayacaklarını düşündükleri bir döngüye soktu. İçeride baskı politikalarıyla toplum cendere altına alınıyor, bilinçli olarak yükseltilen milliyetçilikle ana muhalefet sindiriliyor. Ufukta seçim de olmadığından, bu politikalar iktidara gayet ‘sonuç verici’ gibi görünüyor. Bu tablo içinde Erdoğan için tek mesele AB’nin muhtemel yaptırımları ve ABD’de yeni Biden yönetiminin Erdoğan’a Trump kadar anlayışla yaklaşmaması ihtimali.

Haftaya iki gelişme damga vurdu. AKP’nin kurucularından Bülent Arınç’ın Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yla ilgili çıkışı ve Alaattin Çakıcı’nın CHP liderini tehdit etmesi, üstelik MHP lideri Bahçeli’nin Çakıcı’yı sahiplenmesi ve Arınç’ı da sertçe eleştirmesi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta sarf ettiği “Ekonomide ve hukukta reform yapacağız” sözleri, bu manzara içinde şimdiden berhava olmuş durumda. Arınç bu sözler üzerine bir televizyon kanalına çıkmış, Demirtaş ve Kavala’nın hapisliğinin haksızlığından dem vurmuş. Demirtaş’ın kitaplarını da överek Kürt sorununa değinmişti. 
Açıklamalar Erdoğan’ın sözlerinin üzerine gelince kimi zihinlerde “Acaba hava değişiyor mu?” soruları uyandıysa da, Erdoğan’ın Arınç’ı ‘rencide eden’ sözleri bu zayıf havanın çok çabuk dağılmasına yol açtı. Erdoğan ayrıca, Kavala’yı bir kez daha kameralar önünde suçladı. 

Dolayısıyla iktidar cephesinde hukuk dışı uygulamalar açısından değişen bir şey yoktu. Peki, Arınç o sözleri niye sarf etmişti? Kimse bilmiyor. Erdoğan’ın sert açıklamaları sonrası Bülent Arınç Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’ndan istifa etti ama AKP üyesi olarak siyasi hayatını sürdürüyor. Bu arada, Kürt meselesiyle ilgili olarak mevcut iktidar çizgisinin dışında sözler söyleyen eski AKP milletvekili İhsan Arslan’ın da parti tarafından Disiplin Kurulu’na sevk edildiğini hatırlatalım. 

Tabloya kabaca baktığımızda, mevcut gidişatın devam edeceği anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da zaten MHP ile yürütülen ittifaktan memnun olduğunu söyledi. 

Aynı günlerde, organize suç örgütü lideri olmak suçlamasıyla yargılanarak hüküm giyen ve bu yıl tahliye edilen Alaattin Çakıcı, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit etti. CHP tepki verdi ve yapılan açıklamalara bakılırsa bu sözler hakkında soruşturma başlatıldı. Ancak bu durum iktidar tarafından neredeyse anlayışla karşılandı, bu da siyasi ve hukuki açıdan ne halde olduğumuzun net bir göstergesi oldu. 

İş bununla da kalmadı, MHP lideri Bahçeli, Çakıcı’yı destekleyen açıklamalar yaptı. Burada hiç şüphesiz en ürpertici durum, bu tehditler karşısında AKP’nin suskun kalması. 

Tüm bu olup bitenler bize şunu gösteriyor: Erdoğan iktidarda kalmak için milliyetçi güçlerle ittifak kurdukça ve onlara alan açtıkça, bu alan hızla dolduruluyor ve siyasal  alan tehditler üzerinden şekillenmeye  başlıyor. Bahçeli’nin Arınç’ı eleştirirken işin içine Arınç’ın atalarının soyunu katması da bu çerçevede not edilmeli. 

Bu elbette AKP’nin siyasi olarak güçsüzleşmeye başlamasıyla ilgili bir durum. 2015’ten itibaren AKP ve Erdoğan oy kaybettikçe bu kaybı MHP’nin oylarıyla telafi etme yoluna gitti; böylece hem milliyetçiliğe, hem de İslamcılığa alan açıldı. 

Kürt meselesinde baskı politikaları benimsenirken dışarıda yayılmacı bir çizgi benimsendi ve bu politikalara Ayasofya’nın camiye çevrilmesi, Kıbrıs’ta Maraş’ın ziyarete açılması, Azerbaycan’a asker gönderilmesi, savaşın teşvik edilmesi gibi hamleler eklendi. 

Böylece Erdoğan ve AKP, kendilerini, başka türlüsünü yapamayacaklarını düşündükleri bir döngüye soktu. İçeride baskı politikalarıyla toplum cendere altına alınıyor, bilinçli olarak yükseltilen milliyetçilikle ana muhalefet sindiriliyor. Ufukta seçim de olmadığından, bu politikalar iktidara gayet ‘sonuç verici’ gibi görünüyor. 
Bu tablo içinde Erdoğan için tek mesele AB’nin muhtemel yaptırımları ve ABD’de yeni Biden yönetiminin Erdoğan’a Trump kadar anlayışla yaklaşmaması ihtimali.

Zaten geçen hafta dile getirilen ‘reform’ sözleri de bu çevreler nezdinde zaman kazanma hamlesi, bir nevi. Ancak reform vaatleriyle mesaj gönderilen çevreler, sözlerden çok icraatı dikkate alacaklarını şimdiden söylüyorlar. 
Kaldı ki ekonomi konusunda faiz artırımıyla gelen adımlar da sadece bir-iki günü kurtardı, Dolar yeniden yükselişe geçti. Bu, öyle görünüyor ki, yatırımcıların baştan beri bahsettiğimiz gidişatı ‘olumsuz’ görmesiyle ilgili.

AKP ve Erdoğan’ın, işler zora girince birdenbire dümen değiştirmek ve tabanı kolaylıkla buna ikna etmek gibi bir özelliği var. 2013’teki çözüm süreci böyle gelmişti.  Şimdi böyle bir ihtimal zaten ufukta görünmüyor ancak bu özelliğini dikkate alsak bile, AKP  ve Erdoğan artık kendini bu milliyetçi döngüye hapsettiği için gidişat daha da karanlık bir hâl alıyor.