“Mümkün olanla başlamak her zaman makuldür”

Türkiye- Ermenistan normalleşme sürecinde özel temsilciler ikinci görüşmelerini Viyana'da yaptı. Bu normalleşme sürecinde dışarıda kalmış gibi gözüken Avrupa, bu aralar Ukrayna krizi ile boğuşuyor, ama bir yandan da Türkiye-Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinde bir platform. Türkiye ve Ermenistan, Türkler ve Ermeniler arasındaki normalleşme ve yüzleşme süreçlerini uzun yıllardır yakından takip eden, AB uzmanı akademisyen Cengiz Aktar sorularımızı yanıtladı.

Türkiye Ermenistan arasında yaşananlara ‘yakınlaşma’ veya ‘normalleşme’ diyenler var. Siz hangisini uygun buluyorsunuz? ‘Yakınlaşma’ derken sanki siyasetçiler beklentileri azaltmaya mı çalışıyor?

Hatta uzlaşma, anlaşma tanımını bile duydum. Adına ne dersek diyelim ve ilk iki toplantıdan dişe dokunur bir şey çıkmasa da, görüşmelerin ve beklentinin 1991-92’de hayata geçemeyen diplomatik ilişkilerin kurulması ve kara sınırının açılmasında yoğunlaştığı anlaşılıyor. Açıkçası bu iki maddede mutabakat sağlansa az buz bir iş olmaz. Olabilecek olanla başlamak her zaman makuldür. Ama artık dünyanın bildiği Türkiye diplomasisi yok ve her şey, her konuda kararın alındığı Cumhurbaşkanlığı sarayında düzenleniyor. Ermeni meselesinde uzmanlaşmış diplomatlar artık orada değiller ya da artık onlara danışılmıyor. Dışişleri Bakanlığı’nın kurumsal hafızası erken emeklilikler, kara listeye alınmalar ve çoklu istifalarla birlikte yok oldu. Temsilci olarak atanan diplomat Serdar Kılıç, dosya hakkında derin bilgisi olmayan ve daha çok 2017 yılında Vaşington Türkiye Büyükelçiliği önünde Erdoğan karşıtı göstericilere karşı sert yöntemleriyle tanınan bir isim.   

'Soykırımı bir köşeye bırakıp normalleşelim' söylemleri bu kez Türkiye'nin diplomatları tarafından değil de iktidara yakın gazeteciler tarafından geliyor. Sizce soykırımla yüzleşmeden iki ülke arasında bir normalleşme olabilir mi?

Diplomatik olarak olabilir, eğer Ermenistan razı olursa. Sonuçta Ermeni Soykırımı'nın tanınması, en az Ermenistan ve Diaspora kadar Türkiye toplumunu birebir ilgilendiren bir mesele. Dahası esas Türkiye toplumunun normalleşmesi için olmazsa olmaz bir mesele. 

Garo Paylan "Erdoğan yeni bir hikâye arıyor" demişti. Sizce Erdoğan aradığı hikâyeyi Ermenistan sınırında bulabilir mi?

Normalleşme Erdoğan’ın aradığı hikâye için keşke yeterli olabilseydi. Rejimin bunun fersah fersah ötesinde bir dinamiğe ihtiyacı var kendini kurtarabilmesi için.  

Türkiye seçime giderken, bu adımlar ne kadar samimi? Türkiye Ermenistan arasındaki süreç bu kez daha öncekilere göre çok daha hızlı ilerliyor. İktidarlar bir sonraki seçim gelmeden hemen çözüme mi ulaşma çabasında? Ya seçimi kaybederlerse? Her şey yine çöpe mi gidecek?

Sürecin çok hızlı ilerlediğine dair bir işaret görmedim ama art arda toplantıların yapılması bile bir şey. Rejimin önünde seçim bağlamında şöyle bir engel var: Ülke bir süredir siyasî, ekonomik ve sosyal kaos içinde. Rejim kronik kriz durumunda yönetmeye çalışıyor ama iktidardan vazgeçmeye hazır değil. AKP’nin iktidar ortağı MHP ve aynı zamanda CHP ve İYİP’den oluşan muhalefetin çoğunluğunun, özellikle bu seçim zamanlarında Ermenistan ile herhangi bir anlaşmayı onaylaması bana pek muhtemel görünmüyor. Rejim kendi içinden dahî maksimal taleplerin olacağını bilir. 

Bakü ile birlikte göz diktiği “Syunik/Zangezur koridoru”nu elde etmek ve Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi’ndeki “Ermenistan Cumhuriyeti, Batı Ermenistan’da ve Osmanlı Türkiyesi’nde gerçekleşen 1915 Ermeni Soykırımının uluslararası zeminde tanınması davasını destekler” ibaresinin kaldırılmasını sağlamak türünden tavizlerden söz ediyorum. Ne var ki bu tavizlerin ne Ermeni hükümeti ve muhalefeti açısından ne de ülke içinde veya dışında Ermeni kamuoyu tarafından kabul görme şansının sıfır olduğunu söylemeye gerek yok. Ermenistan ile bugün veya yarın, şimdiki rejim veya yeni bir hükümet döneminde ilişkileri normalleştirme çabalarının bu çeşit engellere takılma ihtimalini göz ardı etmemek gerekir. 

Türkiye'nin Ermenistan’la yakınlaşma süreci sizce Avrupa’da nasıl karşılanıyor? 

Bu toplantılar Avrupa’da pek haber olmadı, elbette her türlü normalleşme AB ve ABD tarafından olumlu karşılanacaktır ama hele şimdi Ukrayna Savaşı bağlamında Batılı yetkililerin ilgisine mazhar olabileceğini sanmıyorum. 

Bu süreç Türkiye'nin Avrupa'daki kötü imajını düzeltebilir mi? Son dönemde iktidar azınlıklarla ilgili bir dizi çalışmaya hız verdi. Vakıflar seçimi yönetmeliği, Süryanilerin Yeşilköy'deki kilise inşaatı, İçişleri Bakanı ile sık sık görüşmeler, Luys TV’nin TÜRKSAT’tan yayına başlaması vs... Bunlar da Batıya yönelik göstermelik hamleler mi?

Görüşmeler başlamadan önce, Aralık 2021’de Erivan, Karabağ savaşı sırasında uygulamaya soktuğu Türk mallarının serbest dolaşımına yönelik ambargoyu kaldırarak bir jest yaptı. Genel olarak Batı’dan ziyade ABD’ye yönelik bir şirinlik çalışması gibi duruyor. Ne var ki Batı ülkelerindeki Ermeni Diasporası’nın güçlü kurumları her türlü normalleşme konusunda bulundukları ülkelerin hükümetleri üzerinde etkilerini sürdüreceklerdir. Ve son tahlilde toplantı ve görüşmelerin sonucunun Batı’daki değerlendirmesi, Batı’nın Türkiye’nin Ermeni Soykırımı’na yaklaşımıyla belirlenecektir. 

Ukrayna- Rusya savaşının Ermenistan Türkiye ilişkileri ve normalleşmesi üzerinden okumasını yapmak mümkün müdür? Bu savaş bize neyi gösteriyor? Türkiye Ermenistan normalleşmesine etkisi var mıdır?

Ukrayna Savaşının, sonucu nasıl olursa olsun Ankara’nın Moskova ile olan sıkı fıkı ilişkilerini etkilememesi mümkün değil. Trans-Kafkasya Moskova’dan sorulduğu ölçüde Ankara’nın manevra kabiliyeti ister istemez bu savaş sonunda ortaya çıkacak fiilî durumdan etkilenecektir. Aynı şey Suriye için de geçerli. Zayıflamış bir Rusya içeri dönmek zorunda kalırsa Moskova’nın ağırlığı biraz hafifleyebilir. Batı, Trans-Kafkasya’ya müdâhil olursa işler hepten değişir. Büyük bir belirsizlik var ama esas sorun Ankara rejiminin kendisi. 

Bu sürecin sonunda bizi ne bekliyor?

İster Ermenistan ile normalleşme olsun, ister Ankara’nın askerî müdahalesi ile bölgede veya Türkiye’nin kendi içinde devam eden çatışmalara ilişkin müzakere edilecek herhangi bir çözüm olsun, Ankara rejimi orada olduğu sürece herhangi kalıcı bir sonuca ulaşmak bana neredeyse imkânsız görünüyor.

(Agos, 2 Mart 2022)

 

Kategoriler

Güncel


Yazar Hakkında