Yayla / lensler konuşabilseydi

Fotoğrafçı Berge Arabian, Agos'un kültür sanat sayfalarında kaleme aldığı 'lensler konuşabilseydi' başlıklı köşesinde, çektiği fotoğrafların hikâyelerini anlatıyor.

Yoğun bir sisle başladı ve bitti. Trabzon’un iki saat güneyinde, bir yayla festivalindeydik. Arkadaşım ve ben Trabzon’da bazı fotoğrafçılarla temas kurmuştuk. 2011 yılıydı. Şansımıza, yaylaya gidiyorlardı; bizi de davet ettiler. Sabah erken saatlerde vardık. Muhteşem bir manzaraydı – tam bir göz ziyafeti... Çevre köylerden binlerce insan gelmişti, bazıları yürüyerek. Kadınlar rengârenk yöresel kıyafetler giymiş, boncuklarla süslenmiş, eşarplar takmışlardı.

Beyaz gömlekleri hariç simsiyah giyinmiş erkekler de müthiş bir görüntü oluşturuyordu. Yüzlerce insanın birlikte horon oynayarak, tepeden yukarı çıkıp sonra inişini izlemek muhteşem bir şey. Hava kararıncaya kadar orada kalacağımızı düşünmüştüm ama maalesef, bize ev sahipliği yapan fotoğrafçılar şehre dönmeye karar verdiler. Büyük bir hayal kırıklığı olmuştu benim için. Sis çökmeye başlamıştı, dönüş için minibüse doğru yürüyorduk. Zar zor görüyorduk ama ben sis fotoğrafı çekmeyi sevdiğimden, ilerlediğimiz dar yolun iki tarafında yürüyen insanları fotoğraflamaya devam ediyordum. Bir ara, geride bıraktığımız yaylaya bakmak için arkama döndüm ve onu gördüm. Kesif pusun içinden yavaş yavaş çıkan bir hayalet gibiydi. Son derece şık giyinmiş, yüzünde neşeli bir gülümsemeyle, bir minik hanım... Sonradan farkına vardım, elindeki poşette pamuk helva vardı. İlk kareyi çektim, ardından bir tane daha, sonra bu kareye ulaşana kadar, birkaç tane daha... Aradan sekiz yıl geçmiş; onu hâlâ hatırlıyor, onun da pamuk helvayı hatırlayıp hatırlamadığını merak ediyorum.

Çeviri: Altuğ Yılmaz



Yazar Hakkında