Guardian: Türkiye Suriye bataklığına dikkat etmek zorunda

Türkiye ile Suriye arasındaki son gerginlik dünya basınında bugün de geniş yer tuttu. Guardian'a yazan akademisyen Muhammed Eyüb Türkiye'nin 'kaçamayacağı' bir savaşın içine çekilme riski taşıdığını vurgularken, İsrail gazetesi Jerusalem Post'a göre Ankara'nın Suriye karşıtlığı Suriye'den çok İran'la ilgili.

Yaşanan son gelişmelerle ilgili Guardian için bir analiz kaleme alan Michigan Üniversitesi uluslararası ilişkiler profesörü Muhammed Eyüb Türkiye’nin, ABD ve Suudi Arabistan’ın tersine, 'kaçamayacağı' bir savaşın içine çekilme riski taşıdığını vurguladı.

Eyüb'e göre, Ak Parti’nin Suriye muhalefetine verdiği desteğin bir nedeni, ABD ile İran’ın nükleer faaliyetleri ve İsrail-Filistin meselelerinde ABD ile farklılıklarına rağmen, hâlâ Batı kampında olduğunu gösterme çabası. Türkiye’nin İran ve Suudi Arabistan arasındaki soğuk savaşta sıkışıp kaldığını yazan akademisyen, Suriye’deki savaşın Türkiye’de Sünni ve Aleviler arasındaki bölünmüşlüğü artırdığına ve Kürt meselesini tırmandırabileceğine dikkat çekerek uyardı: 'Türkiye konumunu bir kez daha gözden geçirmeli. Yoksa Suriye keşmekeşi Türk keşmekeşine dönüşür.'

İngiliz gazetesinin Guardian'ın deneyimli Ortadoğu temsilcisi Ian Black ise ne Ankara’nın, ne Türkiye’nin komşularının, ne de Batı’nın savaştan bir çıkarı olduğunu savunuyor.

Muhammed Eyüb'ün Guardian'da yayınlanan analizinden bazı bölümler ise şöyle;

(...) “Türkiye Suriye bataklığına giderek daha çok saplanma tehlikesi ile karşı karşıya. Sınır ötesi top atışı ve beraberinde gelen karşılıklı can kayıplarından sonra ülkede kasvetli bir hava hâkim. Türkiye’nin geçtiğimiz birkaç ay içerisinde neredeyse ortak bir hevesle Suriyeli muhaliflere verdiği destek, bir yandan böyle bir müdahalenin olumsuz sonuçları daha açık bir şekilde görülmeye başlanırken, giderek daha tepkisel bir hale sürüklendi.”

(...) “Ankara hesapları uzun vadeli iktisadi ve stratejik çıkarlarının en uygun şekilde muhalefeti destekleyerek elde edileceği yönündeydi. Bu hesaplar Suriye’deki dönüşümün kısa sürede olacağı ve bir sonraki yönetimin bu nedenle Türkiye’ye minnet duyacağı öngörüsü ile yapıldı. Ankara aynı zamanda Washington’a da bir mesaj yollamak istedi; her ne kadar ABD ile İsrail’in Filistin işgali ve İran’ın uranyum zenginleştirme projesi konusunda ayrı görüşte olsalar da Türkiye hala batı tarafında olduğunu gösterdi.”

(...) “Şu açık ki Türkiye ve diğer aktörler Esad rejiminin Suriye’de yer etmiş olan kuvvetini azımsadılar ve bu rejimin yumuşak bir iktidar değişimi sürecinden ziyade arkasında anarşik bir karmaşa bırakma arzusunda olduğunu göremediler.”

(...) “Türkiye’nin geçmişinden gelen Kürt sorunu ise riskleri artırdı. PKK ile ilişkilendirilen Suriye’deki Kürt oluşumunun denetiminde olan Suriye’nin Kuzey bölgesi, Irak Kürdistanı’ndan ayrılan PKK teröristleri için bir cennete dönüşebilir. Türkiye’nin Irak Kürt hükümetini PKK aleyhine kendi tarafına çekme yönündeki on yıllık siyaseti çökme tehlikesi yaşıyor.

(...) Son gelişmeler bu durumu daha da tetikler durumda. Perşembe günü her ne kadar Başbakanlık Başdanışmanı ‘Türkiye’nin savaşmak gibi niyeti yok’ söyleminde bulunsa da parlamento Suriye’de askeri operasyon yapma yetkisini görüşmek için toplandı. Ülke yetersiz öngörüler beraberinde, neticeleri belirsiz bölgesel bir çatışmaya sürükleniyor.

(...) Suriye muhalefetinin diğer destekçileri Suudi Arabistan ve ABD’nin buradaki durum içinden çıkılmaz bir hal alırsa Suriye’yi kaderine terk edip  ‘eve’ dönme lüksleri var. Maalesef komşusu olarak Türkiye’nin böyle bir lüksü yok. Bu sebeple Ankara’nın tedbirli bir şekilde adım atması ve müdahil olma şeklini gözden geçirmesi bir zaruriyet. Öteki türlü Suriye karmaşası aynı zamanda Türkiye karmaşası olabilir.”