"6-7 Eylül Pogromu Hafıza Günü" için kanun teklifi

HDP milletvekili Garo Paylan 6-7 Eylül'ün "6-7 Eylül Pogromu Hafıza Günü" ilan edilmesi için TBMM'ye kanun teklifi verdi.

Paylan'ın teklifinin gerekçesi şöyle:

"6-7 Eylül 1955 Pogromu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yaşanan ve hâlâ yüzleşilmemiş va-him olaylardan biridir. Resmi verilere göre İstanbul ve İzmir’de; Rum, Ermeni ve Yahudilere ait; 4.226 ev, 1.011 işyeri, 74 kilise, 8 ayazma, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ve 3 mezarlık ciddi şekilde tahrip edilmiş, yakılmış, yıkılmış ve yağmalanmıştır. Yaşanan Pogrom’da; çok sayıda kadına cinsel saldırıda bulunulmuş, azınlıklara yönelik sayısız darp vakası yaşanmış ve 10’dan fazla yurttaşımız öldürülmüştür. Ayrıca, 7 Eylül 1955 günü Ankara, İzmir ve İstan-bul’da ilan edilen sıkıyönetim ve sonrasında alınan yoğun güvenlik önlemlerine rağmen; İs-tanbul, İzmir, Hatay ve Çanakkale’de azınlıklara yönelik taciz ve onlara ait ibadethanelere yönelik kitlesel şiddet devam etmiştir.

Dönemin Demokrat Partili hükümet yetkilileri, bu pogromun ardından 12 Eylül 1955 günü gerçekleşen TBMM toplantısında ‘hadisenin mesullerinin aranmasını ve ortaya çıkarılmasını’ vaat etmiştir. Bu amaçla, pogromun hemen ardından masum ve suçlu ayrımı gözetmeden bin-lerce kişi gözaltına alınmış ve İstanbul, İzmir ve Ankara’da kurulan toplam 8 özel mahkeme tarafından 4.408 kişi çeşitli suçlardan tutuklanmıştır. Fakat hükümetin siyasi saiklerle pogro-mun tüm sorumluluğunu ‘komünistler’ üzerine yıkma gayreti sonucunda, toplamda 67 önde gelen solcu da tutuklanmıştır. Aralık 1955’te, tutuklu bulunanlardan 3.933 kişi serbest bırakılmıştır. Serbest bırakılanlar arasında pogromun zeminini hazırlayan propaganda faaliye-tini yürüten ve 6 Eylül günü Taksim Meydanı’nda protesto mitingine çağrı yapan Kıbrıs Türktür Cemiyeti üyeleri, çeşitli sendika mensupları ve öğrenci birlikleri üyeleri de bulun-maktadır. Nihayetinde, hadiselerin aydınlatılması amacıyla kurulan mahkemeler, yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı tahmin edilen bir pogromun ardından, bu sırada işlenen tüm suçlar için toplamda yalnızca 228 kişiye ceza vermiştir. Bu sayı, fiilen cezasızlık anlamına gelmektedir.

6-7 Eylül Pogromu sırasında Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli Sabri Yirmibeşoğlu’nun ‘6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi, amacına da ulaştı’ açıklamasının işaret ettiği tertibin devlet içinde görevli faillerine yönelik soruşturma ve ko-vuşturma hiçbir zaman yapılmamıştır. Aksine, Atatürk’ün Selanik’teki evine bombayı atarak pogromun fitilini ateşleyen Oktay Engin kaymakamlık, emniyet müdürlüğü ve valilik gibi üst düzey devlet görevlerinde bulunmuştur. Selanik Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrenciliğiyle başlayan kariyerine 1992-93 yıllarında Nevşehir Valisi olarak devam etmiştir. Aynı şekilde, pogrom sırasında en çok saldırının yaşandığı Beyoğlu ilçesinin kaymakamı olan Hayrettin Nakipoğlu, pogromun hemen ardından İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne atanmış, daha sonra Niğde Valiliği ve Emniyet Genel Müdürlüğü yapmıştır. Bu pogromun tertibinde görev almış ve pogrom sırasında idari görevlerini yapmamış isimler, Cumhuriyet dönemindeki pek çok menfi olayda olduğu gibi cezasız kalmış ve hatta taltif ve terfi edilmişlerdir.

Pogromun sonucunda ortaya çıkan maddi zararın İstanbul ve İzmir’de yaklaşık 1 milyar lirayı bulduğu hesaplanmaktadır. 9 Eylül 1955 tarihinde Maliye Bakanlığı’nın zarara uğrayanlar lehine alacağını açıkladığı önlem ve daha sonra yurt çapında bir bağış kampanyasına dönüşen ekonomik telafi çabaları sonucunda, zarara uğrayan kişi ve kurumlara 6,5 milyon tutarında ödeme yapılmıştır. 28 Şubat 1956 tarihinde TBMM’de onaylanan 6-7 Eylül 1955 Tarihinde İstanbul ve İzmir’de Vuku Bulan Hâdiselerde Zarar Görenlerin Zararlarının Ödenmesi Hakkında Kanun kapsamında da toplamda 60 milyon lira hasar gören kurumlar ile ev ve işye-ri sahiplerine dağıtılmıştır. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in oluşan hasarı telafi etmek için her şeyi yapacağı sözüne rağmen, dağıtılan tazminat miktarının pogromun bıraktığı mad-di zararın büyüklüğüyle karşılaştırıldığında oldukça az olduğu görülecektir. Tutarlı ve düzgün işlemeyen bir tespit ve tazminat sisteminin olması, pogromda oluşan tahribatın telafi edile-memesini birlikte getirmiştir. Tüm çabalara rağmen, ekonomik anlamda da pogromla yüzleş-me tam anlamıyla yerine getirilememiştir.

Fakat unutmamak gerekir ki, bu suç işlenirken, buna karşı koymaya çalışan onurlu devlet yet-kilileri ve güvenlik güçleri de olmuştur. Cesur vatandaşlar, komşularını korumak için büyük kitlelerin karşısına dikilmiştir. Yukarıda bahsi geçen bağış kampanyasına ülkenin dört bir yanından insanlar para göndermişlerdir. Pogromun ardından TBMM çatısı altında dönemin milletvekilleri yaşananlar karşısında teessürlerini açıkça dile getirmişlerdir.

Yine de, tüm bu bilgiler, 6-7 Eylül 1955 Pogromu’nun, Türkiye tarihindeki diğer suçlar gibi yüzleşilmemiş, failleri cezalandırılmamış ve hasarı tazmin edilmemiş bir suç olarak kaldığını göstermektedir. Yüzleşilmeyen her suçun tekrarladığı gerçeği, bu pogromun ardından yaşanan kitlesel şiddet vakalarında bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu cezasızlık ve yüzleşememe sar-malı, genç kuşakların ülkeye dair umutlarını baltalamakta ve toplumsal barışı tehdit etmeye devam etmektedir.

Bu gerekçeler doğrultusunda, 6-7 Eylül 1955 Pogromu ile yüzleşmek amacıyla, 6 Eylül Gü-nünün, 6-7 Eylül 1955 Pogromu Hafıza Günü ilan edilmesi TBMM’nin geçmişle yüzleşme adına, geçmişteki iktidarın yarım bıraktığı işi tamamlayarak, Türkiye’nin en büyük şehirleri-nin orta yerinde yaşanmış suçların mağdurlarını anması ve bu mağdurların anılarını toplumsal hafızaya dahil etmesi çok önemli bir adım olacaktır."

Kategoriler

Güncel