Türkiye, İstanbul’da imzalandığı için “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni, hiçbir çekince koymadan imzaladı. Sözleşme, 29 Kasım 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 6251 sayılı Kanun ile yürürlüğe girdi.
BERİL ESKİ
beril.eski@agos.com.tr
Şiddet mağduru kadınlara yönelik olarak hazırlanan İstanbul Sözleşmesi, şiddet gören kadının korunması ve mağduriyetinin giderilmesine yönelik kapsamlı ve uzun vadeli birçok tedbir öngörüyor. İstanbul Sözleşmesi’nin bir diğer dikkat çeken özelliği, şiddet uygulayan kişilerin “hasta” olarak nitelendirilmesi ve tedavi edilmelerine yönelik tedbirler alınmasının istenmesi.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan tazminat, şikayete bağlı olmaksızın ceza verilebilmesi ve zamanaşımına ilişkin hükümlere çekince koymayı teklif etmişti. Fakat İstanbul Sözleşmesi hiçbir çekince konulmaksızın yürürlüğe girdi. Böylece Türkiye, Sözleşme’nin öngördüğü tüm tedbirleri yerine getirmek ve iç hukukunu bu Sözleşme’ye göre uyarlamak yükümlülüğü altına girmiş oldu.
“Sözleşme’de yer alan kurumlar derhal yasalaştırılmalı”
Gelişmeleri Agos’a değerlendiren KADER Başkanı Av. Hülya Gülbahar, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin hiçbir çekince konmaksızın onaylanmasının ve hızlı bir şekilde yürürlüğe girmesinin önemli bir gelişme olduğunu söyledi. İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şiddet konusunda en yeni ve en önemli sözleşme olduğunu belirten Av. Gülbahar, İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasında Türkiye’deki kadın hareketlerinin de katkıları olduğunu ifade etti.
Sözleşme’nin imzalanması akabinde yapılması gereken öncelikli ve en acil işin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın gündemindeki “Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun” tasarısının, 222 kadın örgütünün hazırlayıp Bakanlığa sunduğu taslak çerçevesinde düzenlenmesi olduğunu kaydetti. Gülbahar, bu bağlamda tasarının İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan kural ve kurumların Türkiye’de yasalaştırılması gerektiğini ve bu kurumların derhal taslağa girmesi gerektiğini söyledi.
Etkili ve samimi bir mücadele için İstanbul Sözleşmesi’ndeki sığınakların, cinsel şiddet kriz merkezlerinin, alo şiddet hattı da dahil olmak üzere tüm kurumsal mekanizmaların gündemdeki taslağına aynen alınması gerektiğini vurgulayan Gülbahar, “Ayrıca biliyoruz ki etkili bir takip mekanizması kurulmayan hiçbir yasa Türkiye’de hayata geçmemektedir. Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun taslağına kadın ve çocuk sivil toplum örgütlerinin de içinde olacağı il ve hatta ilçeler bazında izleme birimlerinin eklenmesi gerekmektedir” dedi.