Semtimizde bir kapanış, bir açılış…

Melkon abi emekliliği ve tatili elbette çoktan hak etmiştir. Ama “keşke bu güler yüzlü kapı kapanmasaydı semtimizden” dedim yanından ayrılırken. Elveda 50 yıllık Sörmen Çanta Mağazası. Eline sağlık her daim genç Melkon Karaköse.

50 yıllık Sörmen Mağazası kapandı…

Osmanbey’de cadde üzerinde Sörmen Çanta Mağazası’nı bilirsiniz. Buraların insanı iseniz mutlaka önünden geçmiş, belki de alışveriş yapmışsınızdır. 3 nesildir hizmet veren bir dükkân burası. Girişte soldaki üstü kalabalık masasında sizi güler yüzle karşılayan Melkon Karaköse, 50 yıllık işyerini kapatıyor.

Melkon bey, bu caddedeki esnafın abisidir. Bugüne kadar belki 70 kişi yetişmiş yanında, ve çoğu ayrı dükkân açmış. Geçenlerde gelen bir genç “Ben ilkokula başlayacaktım annem beni elimden tutup buraya getirdi bana çanta aldı. Ortaokula başlarken de buraya geldik. Lise çantamı yine buradan aldık. Üniversite çantamı bu kez ben seçmeye geldim” deyince. “Bak raflara istediğini seç, bu seferki de benim sana armağanım olsun” demiş.

Buraların hafızasıdır Melkon Karaköse. Bu semtin ve caddenin yıllar boyu geçirdiği değişimin tanığı olmuş. “İnsanlar en güzel elbiseleriyle geçerdi buradan, herkes selam verirdi birbirine. Caddeden geçen arabaları bile tanırdım. Bu koşturma, bu kalabalık yoktu o zamanlar” diye anlatıyor. “Semtin ve komşuların değişimi 70’li yıllarda başladı. 80’lerde hızlandı. Şimdi o günlerden pek kimse kalmadı buralarda. İşte şu kapısı kilitli tarihi apartmanlar da şahittir” diyor.
Sörmen Mağazası, Halaskargazi Caddesi No: 115 adresinde 1976 yılında açılmış. Pangaltı’dan Şişli’ye doğru yürürken, Rumeli Caddesi sapağından biraz ileride sol koldadır yeri. 50 ve 70 metrekareden oluşan iki kata çok şey sığdırmış bugüne kadar Melkon bey, en çok da anıları… Tabeladaki logoyu akademi mezunu arkadaşı Tavit Aynalı, 1972 yılında yapmış. Yılların emeği var burada.

19 Ocak 2007 günü o kara haber geldiğinde dükkândaymış. Telefon gelmiş “Hrant’ı vurdular!” Hemen koşmuş karşı kaldırımdaki Agos’a doğru. Öyle ki, sanki yetişirse Hrant’ı kurtaracak… Bunu anlatırken gözleri yaşardı. Bir de 1915’te o kara günlerde yok edilen ailesinden söz ederken, gözünden dökülen yaşları saklamak için çevirdi yüzünü. Bir babası bir de onun kayıp halası kalmış geride Karaköse’deki aileden. Halayı 45 yıl sonra Beyrut’ta bulup, Yozgat’a getirmişler. Babası 6 yaşında Yozgat’a gelmiş. Orada evlenmiş. 1932’de “burayı boşaltın, muhacirler yerleştirilecek evinize” demişler. İstanbul’a Samatya’ya göçmüş aile mecburen.

1948 doğumludur Melkon Karaköse. Samatya’da büyümüş. “Fakir bir ailenin çok zengin çocuğuydum ben” diye gülümseyerek anlatıyor o yılların Samatya’sını. Sahil yolu yokken denizle iç içe geçermiş günler. “Evlerin kapıları hiç kilitlenmezdi. Hangi anne yemek yaptıysa orada yerdik biz çocuklar. Anadolu’dan göçmek zorunda kalan yoksul Ermeni ailelerin çocuklarıydı yakın arkadaşlarım. Samatya’da Ermeniler, Yedikule’de Rumlar çoğunluktaydı o zamanlar” diye anlatıyor.

6-7 Eylül felaketini de Samatya’da yaşamış. “8 yaşındaydım. Ateşin gökyüzünü kırmızı yaptığını ben o yaşta öğrendim. Bir tarafta bizim Altımermer Kilisesi’nin yanındaki Rum Kilisesi, öbür tarafta da Pulcu Sokak’ta bulunan başka bir Rum Kilisesi vardı. Bunların arasında 1 km ya var, ya yok. İki taraftan yükselen ateşle gök kıpkırmızı olmuştu. Mamama, babama sordum ‘nedir bu?’ diye. ‘Yangın var, bu onun kırmızılığıdır’ dediler. Kristali de, Pulcu Sokak’ta yakılıp yıkılan Rum kilisesinin yere dökülen avize taşlarından tanıdım” diye anlatıyor bir röportajında o günleri.

Evli ve iki çocukludur Melkon abi. Yeşilköy’de oturur. Kadıköy’de, Beyoğlu’nda da işyeri açtığı olmuş, ama neredeyse hiç tatil yapmadan Osmanbey’de geçirmiş yıllarını. “Dükkânı kapatınca hep gezeceğim. Şimdilik tek emeklilik planım bu” diyor gülerek. Kalbi ise hep Samatya’dadır onun. “İlk durağımız orası, son durağımız da orası olur” diyor Samatya’yı anlatırken.

Sosyal işler ve dayanışma faaliyetleri ise hep devam edecek tabii. Melkon Karaköse Sahakyan Okulundan Yetişenler Derneği’nin ve Samatya Surp Kevork Ermeni Kilisesi Vakfı’nın onursal başkanıdır. Nice hayırlı işte emeği vardır. Agos okurları, Ermeni toplumu ve vakıflar ile ilgili haber ve röportajlarından tanır onu. Ben Hrant Dink Vakfı’ndan arkadaşım Nayat Karaköse’nin babası olarak tanıdım. Nayat’ın yüzünü süsleyen geniş gülümsemenin kaynağını da böylece öğrenmiş oldum.
Melkon abi emekliliği ve tatili elbette çoktan hak etmiştir. Ama “keşke bu güler yüzlü kapı kapanmasaydı semtimizden” dedim yanından ayrılırken. Elveda 50 yıllık Sörmen Çanta Mağazası. Eline sağlık her daim genç Melkon Karaköse.

Tatavla Dayanışma Pazarı yeni yerinde açıldı

Kurtuluş Eşref Efendi Sokağı 1. ada sol kolda 29 numaralı Keresteci Apartmanı, 1920’lerde yapılmıştır. Açık mavi-beyaz dış cephe boyası ve zarif süslemeleriyle dikkat çeker. Orijinal kapı tabelasında “Apts. Kerestedji” yazar.

Apartmanın zemin katında görmeye alıştığımız “Tatavla Dayanışma Pazarı” geçtiğimiz Eylül başında burayı boşaltmak zorunda kalmıştı. Gönüllü arkadaşlar yeni mekân arayışını hemen başlatmıştı.

Tatavla Dayanışma Pazarı’nın yeni yeri geçtiğimiz Cumartesi gönüllüler ve mahalleden dostların katıldığı bir çay partisiyle açıldı. Kurtuluş Bozkurt Sokak’tan Şişli’ye doğru devam eden Abide-i Hürriyet Caddesi üzerinde, Saint Michel Lisesi’ni geçince az ileride solda Mizan Pasajı içinde yeni dükkân.
10 yıla yakın bir süredir mahalle dayanışmasını başarıyla sürdüren Tatavla Dayanışma Pazarı’na komşular ve destekçiler tarafından bağışlanan ürünlerden elde edilen gelir, lise ve üniversite öğrencilerine burs olarak veriliyor.

Kurtuluş, sadece geçmiş yaşamın simgeleri olan ve zamana direnen binaları ile değil; farklı bir kentin ve komşuluğun mümkün olduğunu gösteren dayanışma örnekleriyle de güzeldir. Burası da öyle bir yer. Emek verenlerin eline sağlık.

Tatavla Dayanışma Pazarı, pazar hariç her gün 13.30-19.00 arasında, Şişli, Cumhuriyet Mahallesi, Abide-i Hürriyet Caddesi, No: 27, Mizan Pasajı içindeki yeni yerinde sizi bekliyor.

baydintr@gmail.com


Kategoriler

Toplum



Yazar Hakkında