Paşinyan, Karabağ müzakere belgelerini yayınladı, tartışmalar devam ediyor

Ermenistan, Azerbaycan ve Minsk Grubu'nun Karabağ müzakerelerinde kayıt altına alınan belgeler, Paşinyan hükümeti tarafından yayınlandı. Hükümet, eski iktidarları Karabağ konusunda "iktidara gelişlerini ve iktidarda kalmalarını meşrulaştırmak için mit oluşturmak"la suçlarken, Paşinyan karşıtları yayınlanan 13 belgenin "seçilmiş" olduğu görüşünde.

Ermenistan'da Nikol Paşinyan'ın başında olduğu hükümet, Karabağ müzakere sürecine ilişkin uzun zamandır kamuya kapalı olan belgeleri yayımlandı.

Ermenistan ve Azerbaycan ilişkilerindeki en çatışmalı konu olan Karabağ ve Karabağ için yapılan savaşlarla ilgili müzakere sürecinde Ermenistan, Azerbaycan'ın o dönemki yetkilileri ve Minsk Grubu arasında yapılan yazışmaların olduğu belgeler, ülkede tartışma konusu oldu. Müzakerelerde tutulan kayıtlar ve yazışmaların olduğu belgelerin bir kısmı “2020’ye kadar yürütülen müzakereler” sürecine ait.

Belgeler, ülkede ve internette hararetli tartışmalara yol açtı ve Ermenistan'ın mevcut ve eski liderleri arasındaki anlaşmazlığı daha da derinleştirdi. Toplam 13 belge, ABD, Rusya ve Fransa delegelerinden oluşan AGİT Minsk Grubu'nun 1 Aralık'ta faaliyetlerini durdurmasından bir gün sonra yayımlandı.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında birincil arabulucu olan Minsk Grubu, Ağustos ayında Washington'da gerçekleşen zirvenin ardından Yerevan  ve Bakü'nün ortak kararıyla resmen dağıldı.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan daha önce Ermenistan'ın bu yıl sonuna kadar Karabağ çatışmalarına ilişkin temel müzakere belgelerini yayınlayacağını duyurmuştu. 

Koçaryan ve Sarkisyan'ı suçladı

Karabağ çatışmalarının diplomatik geçmişi ve Karabağ'daki çatışmaların bitmesi için yapılan farklı planların ve tekliflerin olduğu belgeleri kamuya açan Paşinyan hükümeti ardından bir de açıklama yaptı. Açıklamada eski cumhurbaşkanları Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan hedef alındı. "İktidara gelişlerini ve iktidarda kalmalarını meşrulaştırmak için bu mitleri oluşturdular ve bu mitleri o kadar geliştirdiler ki, Ermenistan'da bir zihniyet haline geldi ve ötesine bakmak siyasi bir tabu, bir ihanet oldu" denilen açıklama şöyle devam etti: 

"Bu, Ermenistan içi bir sorun olsaydı, anlaşılabilir olabilirdi. Ancak asıl mesele, Karabağ sorununun uluslararası bir sorun olduğudur. Ve meseleye ilişkin uluslararası algı başlangıçta Karabağ hareketinin fikirlerine karşı olmakla kalmadı, tam tersi yönde de gelişti. Birinci Karabağ Savaşı sırasında ve sonrasında, çatışmanın çözümüne yönelik müzakereler hiçbir zaman Karabağ'ın bağımsızlığı veya Ermenistan ile birleşmesiyle ilgili olmamıştır. Müzakerelerin ana konusu, Karabağ'ı çevreleyen 7 bölgenin tamamının veya aşamalı olarak Azerbaycan'a iade edilmesi ve Karabağ'ın statüsünün yalnızca Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü ve egemenliği altında müzakere edilmesiydi."

Sarkisyan'dan Putin'e mektup

Açıklamada "Yayımlanan belgeler arasında belki de en dikkat çekici olanı, Ermenistan üçüncü Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yazdığı ve 5 Ağustos 2016 tarihi itibarıyla Karabağ müzakerelerine ilişkin mevcut durumu özetleyen mektuptur" denilerek şöyle devam ediliyor:

"Burada bir dizi önemli tespitte bulunmak gerekir. Öncelikle Serj Sarkisyan, söz konusu mektupta şu değerlendirmelerde bulunmaktadır: a) Serj Sarkisyan, askeri veya savaş benzeri eylemlerin yeniden başlamasının yüksek bir ihtimal olduğunu değerlendirmiş, b) Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki silah dengesinin bozulduğunu kaydetmiş, c) “AGİT Minsk Grubu Eşbaşkanlarının geçici veya nihai statüye ilişkin açıklamasının, toprakların fiili olarak devredilmesinin telafisi için yeterli olmadığını” vurgulamış, d) Azerbaycan'ın Karabağ referandumu ve Karabağ'ın geçici statüsü konusunda açık yükümlülükler üstlenmediğini belirtmiş ve bu değerlendirmesini gerekçelendirmek için Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'in, Karabağ'da referandum yapılmasının önündeki engel olarak Azerbaycan Anayasası'nı sürekli öne sürdüğünü, zira bunu Azerbaycan'ın iç meselesi olarak gördüğünü kaydetmiştir. Mektup, Serj Sarkisyan hükümetinin Rusya'dan beklenen askeri-siyasi destekte bir sorun gördüğünü, aksi takdirde bu mektuba gerek kalmayacağını gösteriyor. Rusya'nın Azerbaycan'ı aktif olarak silahlandırması da dahil olmak üzere askeri denge bozulmuştu. Ayrıca, Ermenistan Cumhuriyeti'nin Dağlık Karabağ sorununda Rusya'nın desteğini kazanmayı amaçladığı varsayılan genel olarak tek kutuplu dış politikasına rağmen, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından müzakere masasında yaklaşımlar ortaya atılmış ("Lavrov Planı") ve bu yaklaşımlar 2016 yılında Ermeni yetkililer ile Serj Sarkisyan'ı karşı karşıya getirmişti. İşte bu nedenle Serj Sarkisyan, bu mektubu AGİT Minsk Grubu eşbaşkanları olan ABD veya Fransa devlet başkanlarına değil, bizzat Vladimir Putin'e hitaben yazmaktadır. Bu mektuptan, Serj Sarkisyan'ın Ağustos 2016'da umutsuz bir durumda olduğunu anladığı ve Rus tarafının yaklaşımı değişmezse savaşın kaçınılmaz olduğunu, askeri dengenin bozulması durumunda ise öngörülebilir bir sonuçla kaçınılmaz olduğunu anladığı anlaşılmaktadır."

Niye diğer belgeler yayınlanmıyor?

Hükümet, bu anlatılarla, eski iktidar sahiplerinin hem "Karabağ hareketi aracılığıyla iktidara geldiğini" hem de zor durumda kalınca, gerçekleri bildikleri için, iktidardan çekildiğini iddia ediyor.

Ayrıca, hükümet, Paşinyan'ın 2018'de iktidara gelmesinin ardından müzakere masasına yeni bir belge sunulmadığını, aksine 2019'da sunulan önerinin aslında 2016 yılına ait olduğu iddia ediyor.

Paşinyan, daha önce varlığını inkar ettiği Lavrov Planı'na benzer bir teklifin 2019'da masada olduğunu ancak Ocak ayında kabul etmişti. Paşinyan, bu teklifi reddetmekle ve 2020'de İkinci Dağlık Karabağ Savaşı'nın önünü açmakla suçlanıyor. CivilNet'e göre, Lavrov Planı 2015'te sunulmuş ve Ermenistan tarafından 2016'da reddedilmişti. 

Gözlemcilere göre Hükümetin, yayınladığı belgelere eşlik eden   yorumları,  Sarkisyan'ın ekibinin, Paşinyan'ın Mayıs 2018'de iktidara gelmesinin ardından onu 'toprakları teslim etmeyi' planlamakla suçlamasına yanıt niteliğinde. Hükümet analizinde nitekim "Serj Sarkisyan savaşın artık kaçınılmaz olduğunu ve savaşın sonucunun tahmin edilebilir olduğunu biliyordu. Ve daha sonraki siyasi dönüşü için toprakları teslim etme konusundaki anlatacak bir hikayeye ihtiyacı vardı" ifadeleri yer alıyor.


Çatışma sırasındaki müzakereleri daha önce takip eden ve bu müzakerelere ilişkin bazı belgeler de yayınlayan gazeteci Tatul Hakobyan, belgelerin çok manipülatif ve taraflı olarak seçildiğini söylüyor. Civiltent Genel Yayın Yönetmeni Karen Harutyunan da, "'Belgeleri yayınlama metodolojisi belirsiz: Eşbaşkan ülkelerin başkanlarının kamuya açık bir açıklamasını yayınladıysanız, neden diğerlerini yayınlamıyorsunuz? Benzer şekilde, Serj Sarkisyan'ın Putin'e yazdığı özel mektup hangi kriterlere göre yayınlanıyor ve diğer benzer yazışmalar hangi kriterlere göre yayınlanmıyor?'' yorumu yaptı. 

Siyasi muhalifler ise Paşinyan'ı 2019'daki teklifi reddederek, 2020'de savaşa zemin hazırlamakla suçlamaya devam ediyor. Eski Cumhurbaşkanı Koçaryan'ın iletişim şefi Bagrat Mikoyan Yerevan Today'e verdiği yoruma, Paşinyan'ın 2019 teklifini 'reddettiğini' ve 'bu reddin savaşa yol açtığını' iddia etti.

Kategoriler

Diaspora / Ermenistan