‘Arap Baharı’nı anlamak için

Hamit Bozarslan, İletişim Yayınları’ndan çıkan ‘Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi’ adlı kitabında Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarından 11 Eylül 2001’deki El-Kaide saldırılarına uzanan yüzyıllık bir tarihi, şiddet olgusu üzerinden inceliyor.

ESRA ELMAS

Akademik ilginin ‘tevazu’ göstermediği ve genel olarak ‘terör’, ‘irrasyonellik’ yahut ‘anomi’ ile özdeşleştirilen bir kavram olarak şiddet, tarihsel ve sosyolojik bir bakış açısıyla ele alınan bu tür çalışmalar sayesinde Bozarslan’ın da ifade ettiği gibi “kendisinin berisindeki ve ötesindeki iktidar ve hâkimiyet ilişkilerini aydınlatma” potansiyeli taşıyor. Şiddete, ‘övgü’ ya da ‘sövgü’ uçlarına savrulmadan çeşitli veçheleri açısından bakan kitap, şiddeti sadece araçsallığı yahut ortaya çıkışının maddi koşulları açısından değil onun kendine anlam yüklediği “öznellik rejimlerini” de dikkate alarak tartışıyor.      

‘Yapı-kırıcı’ olarak şiddet

Bozarslan’ın şiddet olgusuna duyduğu ilginin temelinde öncelikle kişisel nedenler var. Türkiye’de ‘58’li olarak 12 Mart ‘beyaz terörü’nü ve 1970’lerdeki şiddet döneminin ilk yıllarını doğrudan izleyebildiğini söylüyor, Bozarslan. Sonraki yıllarda yurt dışında da hem Türkiye’yi hem de Ortadoğu’yu takip etmeye devam etmiş. Türkiye’nin krizler ve şiddetle belirlenen siyasi atmosferi, Irak-İran savaşı, Lübnan İç Savaşı, Hizbullah eylemleri gibi pek çok olay şiddet olgusunu akademik ilgisinin de merkezine oturtmuş. Öte yandan Bozarslan’ın da ifade ettiği gibi şiddetin uzun yıllar sosyal bilimlerin konusu olamaması yahut çalışmalarda ancak dipnot düzeyinde yer bulması, olgunun kendisi kadar merak uyandırıcı. Bozarslan bunu “Toplumların geçmiş yarılmalarını deşmekten ve tahlil etmektense, mazilerinde bırakmayı tercih etmeleri” kadar “Şecereleri itibariyle pozitivizmin çocukları olan sosyal bilimlerin, genellikle toplumsal kaidelere ve tarihsel eğilimlere ağırlık vermeleri; ‘kural dışı’ davranışları ve sosyalizasyonları ‘anomi’ kavramıyla açıklama” eğiliminde olmalarına bağlıyor. Öte yandan kendisinin de ifadesiyle “en azından bazı hallerde radikal bir ‘yapı-kırıcı’ olarak şiddet olgusu, sosyal bilimlerin en höristik konularından biri olarak değerlendirilebilir ve kendisinin berisinde ve ötesindeki iktidar ve hâkimiyet ilişkilerini aydınlatabilir”.             

Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi

Hamit Bozarslan
Çeviri: Ali Berktay
İletişim Yayınları

390 Sayfa.

Bozarslan çalışmasında ‘temsillere ve duyumlara ilişkin bir yaşanmışlıktan’ ve ‘sosyal bir ilişki’ olarak ‘ıstıraptan’ hareketle kurulmuş öznellik rejimleri’ne ve bu bağlamda ‘fiziksel şiddetin öncesinde yer alan, ona eşlik eden ve sonradan onu meşrulaştıran dil’ olarak simgesel şiddete özel bir önem veriyor. Yazar öncelikle başvurduğu kavramlar olarak zor, şiddet, radikalizm ve ihtilaf arasındaki farklar üzerinde duruyor. Okur açısından, çoğu zaman eş anlamlılarmış gibi algılanan ve birbirlerinin yerine kullanılan bu kavramların çalışmada kullanıldıkları bağlam itibariyle tanımlanması kafa karışıklığını ortadan kaldırması bakımından önemli. Bozarslan ‘zor’u, bir iktidar ya da elinde güç bulunduran herhangi bir mercii tarafından kullanılan şiddet anlamında kullanılırken, ‘şiddet’i sosyal ve sivil şiddet, ‘ihtilaf’ı ise toplumsal, siyasi, etnik bölünmeler ve mücadeleler anlamında kullanıyor. Radikalizme gelince, kitapta bu kavram, bir aşırılık kategorisi olarak değil, radikalleşme süreçlerinin vardırdığı bir konum olarak algılanıyor.  

Bu ayrımlar okuyucu için yol gösterici zira Bozarslan’ın çalışmasında öne çıkardığı üç ana döneminden ilki 1906-1979 dönemini kapsıyor. Kitabın ikinci bölümünde 1979’da İran’da İslam Devriminin zafer kazanması, Türkiye’de 12 Eylül darbesi, İran-Irak Savaşı, 1982’de İsrail’in Lübnan işgali gibi gelişmelerin yaşandığı dönem ele alınıyor. Bu dönem, “İslamcı hareketle birlikte Ortadoğu direnişlerinin hem ideolojik hem de aksiyolojik önemli kırılma ve yeniden yapılanmaları içermesi” nedeniyle kitapta geniş bir yer tutuyor. Üçüncü bölüm ise 2000’leri kapsıyor. Bu dönemde dünyada güvenlik üzerine kurulu bakış açısının bir yandan sorgulanırken diğer yandan radikal biçimde sahiplenilmesine neden olan 11 Eylül saldırıları Ortadoğu’yu etkileme gücü açısından ele alınıyor. Hiç kuşku yok ki şiddetin genel olarak eğitimsizlik, pre-modernlik yahut yoksullukla ilişkilendirildiği ezber, 2001’de El-Kaide Örgütüne mensup yüksek derecede eğitimli ve zengin 19 gencin İkiz Kulelere yaptığı saldırıyla sekteye uğruyor.

Bozarslan’ın eski ve yeni şiddet biçimlerini siyasal mücadeleden kendini feda etmeye uzanan geniş bir yelpazede ve tarihsel bir süreçte ele aldığı çalışması, felsefi olarak şiddetle arasında mesafe bulunan ama olguyu çeşitli çehreleriyle anlama niyeti olan, bugünkü Ortadoğu’yu ve ‘Arap Baharı’nı takip eden okuyucular için önemli bir içerik ve kronoloji sunuyor.   

 

 

 

 

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ