Öcalan, Kerouac okusaydı…

İnsanın ‘kaderini’ okuduğu kitaplar çiziyor. Felsefenin Temel İlkeleri’ni okumuş biri olarak PKK’yi kuran Öcalan’la, şu anda İmralı’da neredeyse 15 senedir tutuklu bulunan Öcalan arasında ‘dağlar’ kadar fark var. Peki ya ilk başta Kerouac okusaydı? Özgün Çağlar yazdı.

Özgün Çağlar

@ozguncaglar1

Orta yaşlarında kişisel bir aydınlanma yaşayarak Budist olup soluğu Himalaya Dağları’nda alan bir Fransız’ın videosunu izlemiştim şu meşhur TED konferansları sayesinde. “İnsanın zihninin her şey olduğunu” söylüyordu, çevremizde bizden bağımsız onca değişken varken “mutluluğu” (insanoğlunun tarih boyunca ulaşmaya çalıştığı yegane amaç bu ya!) bu değişkenlere bağlanarak değil, ancak ve ancak zihnimizle yakalayabileceğimizi anlatıyordu. Zira zihnimiz, şu evrende -“çile”li bir yol aştıktan sonra bile olsa- egemen olabileceğimiz yegane şeydi. Para, ün, aşk, sevgi, saygı… Bunların hepsi olabilirdi de, olmayabilirdi de, bazen olup bazen olmayabilirdi de; ama önemli olan her zaman hakim olamayacağımız bu şeylere değil, zihnimize hakim olmaktı. Gerisi yani mutluluk, ancak ve ancak bu şekilde kendiliğinden gelebilirdi.

Zihin her şeydir. Zihni bir halden bir hale sokabilen, “şeklini”, “kimyasını”, “yapısını” değiştirebilen birçok şey arasında kitaplar başı oynuyor sanırım. Okuduğumuz kitaplar, yazılar ve hatta okuduğumuz her kelime, bizi tahmin ettiğimizden ya da planladığımızdan daha çok değiştiriyor. İnsanın “kaderini”, zihni, dolaylı yolla da okuduğu kitaplar çiziyor. İzlediği filmlerden, çevresinde duyduğu hikâyelerden çok kelimeler belirliyor hatta hayatını insanın. Orhan Pamuk’un “Manzaradan Parçalar” kitabında dediği gibi, zihnimizdeki çatlakları en iyi şekilde kelimeler dolduruyor ve bir tek onlar ulaşabiliyor o çatlaklara.

İki-üç ay önce medyada “N’oldu da Urfalı ‘gariban’ Kürt öğrenci Abdullah Öcalan Türkiye’nin en büyük terör örgütünün kurucu lideri oldu?” endeksli bir tartışma hâsıl olunca, onu gençken tanıyan bazı isimler, “Aslında gençken bizle camiye gelirdi, sonra n’olduysa oldu böyle oldu, biz de bilmiyoruz ki, ama gençken çok dindardı valla” dediler. Öcalan, bu isimlerin belirttiği gibi gençken dindar biri olduğunu kabul edip sonraları yaşadığı bu değişimi de –sanırım- İmralı’da tutukluyken yaptığı savunmalarında detaylarıyla açıklıyordu; değişimi, kendi kuşağındaki birçok “sol’a çark etmiş” genç gibi, bir gün Georges Politzer’in Felsefenin Temel İlkeleri kitabını okumasıyla başlamıştı.

Felsefenin Temel İlkeleri’ni okumuş biri olarak ilerleyen zamanlarda PKK’yi kuran Öcalan’la, şu anda İmralı’da neredeyse 15 senedir tutuklu bulunan Öcalan arasında “dağlar” kadar fark var. Bunu, uzmanların da belirttiği üzere, yakalandığı günden beri de lideri olduğu PKK’nin defalarca değişen zihniyetinde/taleplerinde görmek mümkün (‘Bağımsız Kürdistan’tan nerelere gelindi). Bu “değişim”, bir şekilde Öcalan’ın İmralı’da okuduğu bazı kitaplar çerçevesinde yaşandı.

Öcalan’ın İmralı’da okuduğu yüzlerce kitap hangi kitaplardı? Sadece bu soruyu merak ederken internette ‘Öcalan’ın okuduğu kitaplar listesi’ne* denk gelince bir şaşkınlık yaşadım. Ortodoks Marksizm anlayışından yeşil anarşizm anlayışına yavaş yavaş yönelirken beslendiği kitaplar değil bu hayreti yaratan; şaşkınlığımın sebebi, Leonard Cohen’in 6:45 Yayınları’ndan çıkan “Görkemli Kaybedenler” kitabı.

Felsefenin Temel İlkeleri’ni okuyarak “işe başlamış” bir Öcalan’la, Cohen’in bu kitabı gibi “underground” kitapları veya “Beat kuşağı”nı okuyarak “işe başlamış” bir Öcalan arasındaki farkları düşünün… Ya da İlya Ehrenburg okumak yerine Jack Kerouac’ın “Yolda”sını okumuş bir kuşak…

Marx’ın “Tarihte ne olmuşsa başka türlü olamadığı için öyle olmuştur” sözünü akılda tutarak böylesine “saf” şeyler düşünmenin kimseye zararı yok. Bizi en çok biz yapan kitaplardır vesselam.

Böyle bir soru sorsam, siz ne cevap verirdiniz? Edebiyatçıların, akademisyenlerin ve editörlerin cevaplarını ilerleyen haftalarda şapgir’de okuyabilirsiniz…

*http://www.nucehaber.com/haber/syaset-rojev/abdullah-ocalanin-hapis-kutuphanesi-okuduklari/1602.html

 

Kategoriler

Şapgir