Uzun süredir kitaplığın rafında konaklayan fakat okunmamış, okumaya başladığımda ise neye geç kaldığımla yüzleşince çok üzüldüğüm kitaplar var. Sanırım bu his benim için gereğinden fazla sarsıcı. Miguel De Unamuno’nun Satranç Ustası Don Sandalio’nun Romanı, Cortazar’ın Makas Seti ve henüz geçenlerde okuduğum Şenay Eroğlu Aksoy’un Evlerin Yüreği bunlardan birkaçı.
GİZEM ASYA GENÇ
giz_genc@hotmail.com
Uzun süredir kitaplığın rafında konaklayan fakat okunmamış, okumaya başladığımda ise neye geç kaldığımla yüzleşince çok üzüldüğüm kitaplar var. Sanırım bu his benim için gereğinden fazla sarsıcı. Miguel De Unamuno’nun Satranç Ustası Don Sandalio’nun Romanı, Cortazar’ın Makas Seti ve henüz geçenlerde okuduğum Şenay Eroğlu Aksoy’un Evlerin Yüreği bunlardan birkaçı.
Tüm bu kitapların ortak noktası; yazarın kurguladığı dünyanın özgünlüğü ve dilin sadeliği. Evlerin Yüreği iki misli önem taşıyor, zira aşinası olduğum kadın öykücülerin delilik sınırında yazdığı öykülere çok benziyor, fakat bu sefer akıllı taklidi yapmayı becerebilen bir kadın öykücüyle karşı karşıyayım. Büyük haksızlık, çünkü kitabın hacmi acıklı bir biçimde 82 sayfadan oluşuyor. Tehlikeli bir yazar bu, çünkü 82 sayfaya 18 öykü sığdırıyor ve hemen hepsi uzatıldığında harika romanlar çıkarabilecek kudrette. Sanırım 82 sayfalık bir öykü kitabında bu denli heyecanlanmamın sebebi de bu.
Ağzıkaralar
Oğuz Atay’a,
“Demiryolu Hikayecileri - Bir Rüya” adlı öyküsündeki kişi için...
Oyun
Tezer Özlü’ye,
“Dönüş” adlı öyküsüne bakarak...
Kuyruk
Onat Kutlar’a,
“Kül Kuşları” adlı öyküsüne karışabilmek için beklediğim uzun kuyruktan...
Üç öykünün adandığı üç yazarı ve üç öyküyü gördükçe yazara içimden masum ama tacizkâr bir “sizinle bir kahve içmeliyiz” demek geçmedi dersem yalan olur. Okuyucu anlam yükledikçe sever bazen anlamsız olanı da okuyucu güzelleştirir bu sebepten.
Evlerin Yüreği’ndeki mekânsızlığı hatta zaman zaman isimleri olmayan karakterlerle dolu sayfaları arşınladıkça öykülerin süzüldüğü hissediliyor, yerden en az 5 cm yükseklikte yazılmış bir kitap olmalı!
Sis’ten;
“Kadın kara bir kuyuydu adamın altında; dipsiz.”
...
“Kimse sevmiyor diye mi sevmek isterdim onu?... bir gün yolunu kesip ‘seveyim mi seni?’ desem?”
...
“Geceydi. Ilık. Aylardan Nisan. Tarladaydık.
Vurdum. Karanlığa aktı kanı.
Dudakları seğirdi, bakışları yavaşça sönen bir ışıktı.
Vurdum. Vücudu kasılıp gevşedi, ayakları toprağı oydu.
Bekledim. Öldü.
Başını topraktan kaldırıp yüzüme yaklaştırdım. Kulağına eğilip: ‘Seveyim mi seni?’ dedim.”
Biraz mahalle, birazcık fantastik çokça kadın... Gördüğüm değil, göreceğim beni büyüleyen. Yazmaya ve üretmeye devam ettiği takdirde edebiyatımızın en iyi öykücülerinden olmaya aday Şenay Eroğlu Aksoy.