‘1915’te Erdoğan olsaydı bugün Türkiye’de milyonlarca Ermeni vardı’

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 1915 Ermeni Soykırımı’nda ölenler için yaptığı taziye açıklamasından sonra Hürriyet gazetesine verdiği ‘teşekkür’ ilanıyla gündeme oturan Leon Armanlı “Benim ilan, taziyeden önemli. Taziye benim ilanımın yanında silik kalıyor”diyor. Armanlı’yla, yaşadığı Yeniköy’de buluştuk ve uzun uzun sohbet ettik.

FOTOĞRAF: BERGE ARABIAN

FATİH GÖKHAN DİLER
fgdiler@agos.com.tr

Leon Armanlı. Fazla söze gerek yok. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 1915 Ermeni Soykırımı’nda ölenler için yaptığı taziye açıklamasından sonra Hürriyet gazetesine verdiği ‘teşekkür’ ilanıyla gündeme oturdu ve ardından gelen televizyon programıyla beraber, çok konuşulan bir figüre dönüştü. “Benim ilan, taziyeden önemli. Taziye benim ilanımın yanında silik kalıyor” diyen Armanlı’yla, yaşadığı Yeniköy’de buluştuk ve uzun uzun sohbet ettik.

Benim ilan taziyeden önemli. Taziye, benim ilanımın yanında silik kalıyor.

  • Ailenizi tanıyabilir miyiz? Kökleriniz nereye dayanıyor?

Dedelerim aslen Van’dan geliyor. ‘Aslen’ derken, çok eski, 500-600 yıl öncesi... İstanbul’a yerleşiyor ve buranın en kalburüstü ailelerinden biri oluyorlar. Annem Cenovalı İtalyan. Bir seyahatinde, babamla Maçka’da, tenis oynarken tanışıyorlar. Babam, Türkiye’nin en büyük yedek parçacılarından biri, büyük bir Amerikan şirketinin Türkiye mümessili. Dedem de, Atatürk’ün dişçisi. Soyadı Agopyan, soyadı kanunuyla Armanlı oluyor. Ben İstanbul doğumluyum fakat İtalya’da yaşıyorum. Kiliseye giderim ama aktif bir şekilde cemaatte bulunmadım.

  • İlanı gördüğümüzde Agos’ta aramızda konuştuk ama aramızda sizi tanıyan çıkmadı. Böyle meselelerde çok aktif değilsiniz aslında. Neden şimdi? Çıkarınız olduğu konuşuluyor.

Kim olduğumuz belli, böyle bir şeye de ihtiyacımız yok. Yok ihale, yok yalakalık... Kimseye iyi bir laf söylemeyecek miyiz, takdir etmeyecek miyiz, her şeyin altında bir şey mi arayacağız? Yok “yalaka”, yok “İhale almadın mı?”, “Utanmıyor musun, bu adamı destekliyorsun?”... Çok ayıp şeyler bunlar. Ben bu konuda böyle bir başbakanın Türkiye için büyük bir şans olduğunu düşünüyorum. Hataları yok mu, var, ama baktığım zaman azınlıklara, Ahtamar Kilisesi’ne, Sümela Manastırı’na... Bunlar 12 senedir ne yapmış? Kucaklamış... Atatürk’ten sonra adam gelmemiştir Türkiye’ye, gelmişse de böyle icraatçı bir adam gelmemiştir. İnönü’yü tenzih ederim. Özal’la komşuyuz, Tansu Çiller burada. Ben yapılan icraata bakarım.

  • Başbakan’a öfke besleyen geniş bir kesim var ama...

Niçin böyle olduğunu söylesinler bana.

  • Gezi Direnişi’nde yaşananlar mesela...

     

Tamam, bunları ben de tasvip etmiyorum. Ölenler için de buradan başsağlığı diliyorum. Berkin’in ailesine başsağlığı diliyorum. Sanki benim vücudumdan bir parça koptu.

  • Gezi Parkı’nın eski bir Ermeni mezarlığı olduğunu biliyor muydunuz? Hükümet üstüne alışveriş merkezi yapacaktı.

Hayır. Bunu Başbakan biliyor mu?

  • Evet, gazetede yazdık. Bilseydiniz, böyle bir şey için kınama ilanı yayımlar mıydınız?

Ta ne zaman yapılmış, Başbakan’ı ilgilendirmez. Ayrıca, Patrik’in vazifesi; demek ki söylememiş. Ayrıca, şimdi böyle bir ilan verilmez. Başbakan’la bütün yollarımı kapadım. Yemek yeriz, çay içer, konuşuruz, o ayrı. Cemaat böyle bir teşekkür için geç kalmıştı, benden sonra yapılanların hepsi palavra.

  • Başbakan’ın taziye mektubu, aynı zamanda soykırım inkârının devamı değil mi?

1915’te Türkiye’de iki milyon Ermeni vardı. Şimdi bunu manşet yapmanızı istiyorum: O zamandan bu yana herkes Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’nın kafasında olsaydı, şu an milyonlarca Ermeni olurdu Türkiye’de.

  • Peki, soykırımı neden hâlâ inkâr ediyor o halde?

Ben ‘soykırım’ olarak adlandırmıyorum. Hitler’in Yahudilere yaptığı soykırımdır. Tehcir var, tehcirde çok kişi hayatını kaybetmiştir. Bunun hesabını birilerinin vermesi lazım. Kevork Efendi, Nadya Hanım gitti, bu başka bir olay. İneğini, öküzünü, çantayı aldı gitti; mal, mülk, paralar, her şey kaldı. Ben soykırım olarak düşünmüyorum. Savaşta oluşmuş, karmaşık... Tabii ki olaylar olmuştur. Ben karşılıklı olduğuna inanıyorum.

  • İki yıl önce de bir pankart hazırlatıp Yeniköy’de asmışsınız. Neden?

Rahatsız olmaya başlamıştım. Yine Ermenilere laf sokmaya başlamışlardı. “Türkiye’de yaşamaktan memnunuz” diye yazdım, Armanlı Ailesi olarak imza attık. Yurtdışından sanki burada mutsuz bir ortam varmış gibi şeyler geliyordu, sanki burada huzurumuzu kaçırmak istiyorlarmış gibi bir hava oluştu.

  • O zaman Fransa’da soykırım yasası gündemdeydi. Bundan mı bahsediyorsunuz?

Olabilir. Diaspora’yı anlamış değilim. Saygı duyuyorum, babasının babası göç ettirilmiş, burada çok büyük acılar çekmişler, ona saygı duyuyorum ama yapıcı olun. Gelin, bir heyet kurup Başbakan’a çıkın. Başbakan Amerika’ya gidiyor, Beyaz Saray’ın önünde ne yapıyorsunuz siz? Neyin peşindesin? Konuşsana adama...

  • Beyazıt’ta restore etmek istediğiniz bir hanınız olduğunu televizyonda söylediniz. Yeniköy’de, Boğaz’da 12 dönüm araziniz olduğunu da öğrendim. Kanuna göre buraya çivi çakamazsınız. Bu araziye imar izni almak için mi bu ilanı verdiniz?

Beyazıt’ta dedemin babasından kalma bir hanı yeniledim, orayı kiralattım. Biten bir işin ne desteğini alacağım? Bitmiş her şey. Yeniköy’deki araziye gelirsek; ne yapalım, satalım mı orayı? 35 senedir buranın imarı yok, ben bunu mu bekleyeceğim? 35 sene böyle bir başbakanın gelmesini mi bekleyeceğim? Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Özal, Demirel, Ecevit... Bir açık bulacaksınız yani, öyle mi? Birilerinin bunu yapması lazımdı. Yeter! Bu kadar sessiz kalmak... Utanıyorum. Avrupa’da “Bütün Ermenilerin yapacağı şeyi sen yaptın” dediler bana. Bakın, Sayın Patrik 1 Mayıs’ta gitti, nasıl karşılandı? İki buçuk saat Başbakan’la, iki saat Davutoğlu’yla görüştü.

  • Azınlıkların bir dünya çözülmeyen sorunu var ama. El konan azınlık malları ve Ruhban Okulu’nun açılması mesela...

Ne çözülemiyor? Çözmeyen Başbakan mı? Ruhban Okulu’nu açmak kolay değil. Yavaş mı gidiyor? O zaman biri ilan versin, Sayın Başbakan da el konan malları bize geri versin. Bu çizdiğim yoldan gitmek lazım, artık arkamdan orduların gelmesi lazım. Hepimizin yapıcı olması lazım.

  • Dink davasında gelinen durum ortada. Sevag Balıkçı askerdeyken, tam da 24 Nisan günü öldürüldü ve davadan hiçbir şey çıkmadı. Bütün bunlara ne diyorsunuz?

Sevag’ı ilk defa duydum. Bu durumda Hrant’ın ölümü de hükümeti devirmek için yapıldıysa bilemem. Her ülkenin derin devleti var. Burada Sevag’ın ailesine de başsağlığı diliyorum. Hrant Bey adam gibi adamdı, söyledim. Cenazeyi hatırlıyorsunuz. Böyle bir cenazeye müsaade eden kim? Başbakan. Bütün yolları kapaması, herkesi serbest bırakması, o gece eşini ziyarete gitmesi, bunlar büyük şeyler.

Kategoriler

Güncel Gündem