Şimdi kadınların belini kim inceltecek?

İstiklal Caddesi üzerinde bulunan en eski mağazalardan 78 yıllık korseci ‘Kelebek’ de kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Rita Ender, Kelebek Korseci’nin hikayesini de geçtiğimiz günlerde kapanmak zorunda olan Rebul eczanesi gibi Agos’ta anlatmıştı. Yıllardır İstanbul kadınlarının belinin incelten, sırtı ağrıyanlara şifa veren dükkanın hikayesini bugünkü sahibi İlya Avramoğlu’ndan bir kere daha dinliyoruz.

Fotoğraf: twitter

İstiklal caddesi 433. numarada 78 senedir açık olan Kelebek Korseci de kapanma tehlikesi yaşıyor. Yeni Borçlar Kanunu düzenlemesi nedeniyle mülk sahibinin çıkarmak istediği Kelebek Korseci’nin hikayesini de geçtiğimiz günlerde kapanmak zorunda olan Rebul eczanesi gibi Rita Ender Agos’ta anlatmıştı. Yıllardır İstanbul kadınlarının belinin incelten, sırtı ağrıyanlara şifa veren Kelebek Korsen’nin hikayesini bugünkü sahibi İlya Avramoğlu’ndan bir kere daha dinliyoruz.

İstiklal Caddesi üzerinde bulunan en eski mağazalardan korseci ‘Kelebek’ de kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. 78 yıldır aynı mekanda yer alan korseci dükkanı, 1 Temmuz 2014’te yürürlüğe giren Borçlar Kanunu düzenlemesinin de ilk kurbanlarından olacak.

Ev ya da işyerinde 10 yılı dolduran kiracıların gerekçe göstermeden çıkarılabilmesine imkân sağlayan borçlar kanunu düzenlemesinin yürürlüğe girmesinden sonra Kelebek Korse’ye tebligat geldi. Dükkanın mal sahibi Santa Maria Kilisesi, mağazanın sahibi İlya Avramoğlu’na gönderdii ihtarnamede sözleşmenin 31 Kasım 2014’te sona erdiğini söyledi.

1936 yılından beri hiç değişmeyen dükkan vitrinine  “80 yıllık tarihin yok edilmesine hayır”. “Fast food dükkanı olmak istemiyoruz”, “Değişime direnen bu nadide dükkan için destek bekliyoruz” kağıtları yapıştırdı.

Rita Ender, Kelebek Korseci’nin hikayesini de geçtiğimiz günlerde kapanmak zorunda olan Rebul eczanesi gibi Agos’ta anlatmıştı. Yıllardır İstanbul kadınlarının belinin incelten, sırtı ağrıyanlara şifa veren dükkanın hikayesini bugünkü sahibi İlya Avramoğlu’ndan bir kere daha dinliyoruz.
 
 

İlya Avramoğlu’nun adını aldığı büyükbabası 1920’lerde Terkos Pasajı’nda korse malzemeleri satarak başladı işe. Adı Yıldırım’dı o mağazanın. O zamanlar İstiklal Caddesi’nde bulunan 15-20 korse mağazasının malzemelerini sağlardı. 1936 yılında Santa Maria Kilisesi’nin yanındaki bu mağazaya taşındı ve adını Kelebek Korse olarak değiştirdi. “Çünkü hanımlar korseleri giyince kendilerini kelebek kadar hafif hissediyorlardı”. Kendi korselerini ve iç çamaşırlarını üst kattaki atölyede dikiyor, aşağıda satıyordu. İlya Bey yaşlanınca işi oğlu Borya devraldı. 1978 yılında ise torun İlya mağazada çalışmaya başladı. Yedi yıldır da İlya Avramoğlu tek tabanca devam ettiriyor korseciliği.

  • Bu dükkânın adı neden ‘Kelebek’ Korse?

Hanımlar niçin korse kullanır? Daha zayıf gözüksünler diye. Korse giydikleri zaman kendilerini kelebek kadar hafif hissederler. Büyükbabam işte bunun için koymuş bu ismi.

  • Kelebek korsenin büyükbabadan toruna uzanan hikâyesi ne?

Buranın kuruluşu 1936. Evveliyatı da var; 1920’li yıllarda Terkos Pasajı’nda korse malzemesi dükkânımız varmış. Rahmetli büyükbabam ve erkek kardeşi beraber açmış orayı. 1930’larda Türkiye’de neredeyse tek bir fabrika yokmuş. Tekstil üretimi pek yokmuş, korse üreten de yokmuş. İstiklal Caddesi’nde dükkânlar varmış. Kendi makineleriyle ürettikleri malı satıyorlarmış. Tabii, mal üretmek için malzeme lazım; bel lastiği, kumaş, korse lastiği, jartiyer… O zamanlar korse lastikleri yurtdışından geliyormuş. Büyükbabam bu tip malzemeleri satıyormuş. 10 yıl kadar orada çalışmışlar. Sonra o dükkân boşalmış; 1936’da büyükbabam, büyükbabamın erkek kardeşi ve babam burada korse satışına başlamışlar. 14 yaşındaymış babam o zaman.

  • Caddeye çıkınca üretim yapmaya da mı başlamışlar?

Evet. Atölyeydi burası. Dört makine, beş-altı işçi çalışıyordu. Ismarlama korse ve sütyen dikiyorduk; külot şeklinde korse, paçalı korse, skandal korse dediğimiz bel korseleri, sütyenler, mideli sütyenler... O zaman sütyenlerin %90’ı poplin kumaştan üretilirdi. Elastikiyet pek yoktu. 1950’lerde Türkiye’de yavaş yavaş çamaşır üreten fabrikalar kurulmaya başladı. Bugünkü meşhur büyük firmalar o dönemde küçük atölyeler olarak işe başladılar ve sonra çok büyüdüler. Yani ufak ufak fabrikasyona geçildi, yavaş yavaş dükkânlarda üretim azalmaya başladı. Toptan mal almaya ve o ürünleri satmaya başladılar. Biz yaklaşık 1980 yılına kadar üretim yapmaya devam ettik. Sonra iyi işçi bulmakta zorluk çekmeye başladık ve üretimi tamamen kapattık. Sadece babamla ikimiz kaldık dükkânda. Anlaşmalı olduğumuz, babamın iyi tanıdığı bir iki firma vardı, onlar bizim ürettiğimiz malları üretmeye devam ettiler. Halen de ediyorlar. Bazı modeller Türkiye’de sadece bizde var.

Söyleşinin devamını okumak için tıklayınız 

Kategoriler

Güncel Yaşam