‘Misyonerler siyasi amaç taşımıyordu’

Misyonerler milliyetçiliğe inanmıyor, evrenselliğe değer veriyordu. Amaçları Hıristiyanlığı anlatmak ve yaymaktı. Genel kanının aksine, misyonerler milliyetçi Ermeni siyasi partilerine destek vermediler. Misyonerlerin genel politikası insanlara iyi bir eğitim vermekti, siyasi emelleri yoktu.

 

LERNA DEĞİRMENCİ

ABD’de yaşayan araştırmacı Barbara J. Merguerian, geçtiğimiz ay Hrant Dink Vakfı’nın Diyarbakır’da düzenlediği  ‘Diyarbakır ve Çevresi Toplumsal ve Ekonomik Tarihi’ başlıklı toplantıda, 19. yüzyılda Osmanlı topraklarına gelen Amerikalı misyonerleri konu alan bir tebliğ sundu. ABD’de kurulan Uluslararası Ermeni Kadınlar Derneği’nin başkan yardımcısı olan Merguerian’la, Diyarbakır’da sunduğu araştırmasından yola çıkarak, 19. yüzyılda Osmanlı topraklarına gelen misyonerlerin amaçlarını ve Protestan Kilisesi ile Ermeni Kilisesi arasındaki ilişkiler üzerine konuştuk.  Aslen Harputlu olan Merguerian’ın ailesi 1915’ten önce ABD’ye göç etmiş. Merguerian, Ermenilerin 1915’ten önce Anadolu’da nasıl bir yaşam sürdüklerini ve katliamlardan sağ kurtulan akrabalarının hikâyesini aile büyüklerinden öğrendiğini belirtiyor ve ekliyor: “Soykırım, her Ermeni’nin tarihinin bir parçasıdır. Bununla birlikte, benim ailemde, geçmişin şimdiki zaman üzerinde tahakküm kurmasının doğru olmadığı düşüncesi güçlüydü; bizi de bunun bilinciyle yetiştirdiler.”

•          Osmanlı’daki misyonerler konusunda çalışmaya karar vermenizde aile köklerinizin etkisi oldu mu?

Harputlu olan ailem Ermeni Apostolik Kilisesi’ne mensuptur ama Protestan kültürünün etkilerini de taşır. Anneannemin her gün İncil okuduğunu hatırlıyorum. Üniversitede bu konu üzerine çalışmaya başlayana kadar ailemden misyonerlerle ilgili bir şey duymadım. Araştırmaya başladığımda anneannem artık hayatta değildi, dolayısıyla onunla bu konu üzerine konuşma fırsatı bulamadım.

•          Misyonerler Osmanlı topraklarına neden geldiler?

Çünkü Hıristiyanlar o bölgede yüzyıllarca yaşamış ve zor dönemler geçirmişti. Misyonerlerin amacı, Hıristiyanlığı ve Protestan kültürünü insanlara aktarmaktı. Sadece dini bir hareket de değildi bu; misyonerler, Osmanlı topraklarında, yüksek nitelikli eğitim veren birçok okul açarak eğitime büyük katkıda bulundu. Robert Kolej’in kurucusu Cyrus Hamlin’i ele alalım. Bazı misyonerler, birine sadece İncil okumayı öğretmenin yeterli olduğunu düşünürken, Hamlin, inançlı bir Hıristiyan ve çok iyi bir eğitimci olarak, Christopher Robert ile birlikte Robert Kolej’i kuruyor. Misyonerler Ermenilere İncil okumayı öğretmeye başladıklarında, Ermenilerin daha fazla eğitim talep ettiklerini görüyorlar. Bazıları dini öğretinin yeterli olduğunu düşünürken Hamlin gibi birçoğu insanların yüksek eğitim talebini haklı buluyor ve böylece iyi eğitim veren kolejler kuruluyor. Misyonerler bu konuda başkalarına da ilham verdiler. Mesela Ermeni Kilisesi, çocukların Protestan okullarına gitmesini istemediği için yeni okullar kurdu.

•          19. yüzyılda Protestan Kilisesi ile Ermeni Kilisesi arasında nasıl bir ilişki vardı?

Ermeniler nitelikli eğitim talep ediyorlardı. İstanbul, Merzifon, Harput, Antep, Maraş gibi birçok şehirde Amerikan kolejleri açıldı. Misyonerler, Amerikan eğitim sisteminden geçen Ermenilerin, Protestan olmasalar da kiliselerini reforma götürebileceklerine inandılar. Nitekim bu süreçte Ermeni Kilisesi’nde birtakım ilerlemeler kaydedildi. İlahiyat fakülteleri ve birçok okul açıldı. Protestan Kilisesi ile Ermeni Kilisesi arasındaki husumet de zamanla azaldı. 

•          Amerikan kolejlerinde nasıl bir eğitim veriliyordu?

Misyonerlerin temel ilkelerinden biri, herkesin kendi dilinde dua edebilmesiydi. Dolayısıyla, İngilizce temelli okullar kurmak yerine, öğrencilerin anadillerinde eğitim vermeyi tercih ettiler. Çocukların Ermenice öğrenmelerini, kendi kültürlerini yaşatmalarını desteklediler. Antep, Maraş, Urfa gibi şehirlerde konuşulan dil Türkçe olduğu için, bu şehirlerde Ermenice derslerin yanı sıra Türkçe eğitim de verildi. Misyonerlerin, Ermeni toplumunun gelişiminde önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. Öte yandan, misyonerler, Tanrı’yla olan ilişkinin bireysel, direkt, aracısız olduğunu öğrettiler. Papaza gidip, ondan senin yerine dua etmesini istemene gerek yoktu. Yani misyonerler demokratik bir hakka işaret ettiler. Ayrıca, kadınların annelik görevlerinden dolayı, iyi bir eğitim almaları gerektiğine vurgu yaptılar. Misyonerlerin kadınlar için kurduğu okullarda eğitim gören Ermeni kadınlar, hemşire, öğretmen, yazar oldular. Bu kolejlerde bilime de çok önem veriliyor, astronomi, fizik, kimya vb. dersler veriliyordu.

•          Osmanlı devleti bu okullardan neden rahatsız oldu?

Okullar Müslüman öğrencilere de açıktı ama Müslüman aileler bu okulları pek tercih etmiyordu. Devlet, Ermenilerin nitelikli bir eğitim aldığını gördü ve bunun onlarda bağımsızlık fikri yaratacağını düşündü. Ancak, misyonerler milliyetçiliğe inanmıyor, evrenselliğe değer veriyordu. Amaçları Hıristiyanlığı anlatmak ve yaymaktı. Genel kanının aksine, misyonerler milliyetçi Ermeni siyasi partilerine destek vermediler. Misyonerlerin genel politikası insanlara iyi bir eğitim vermekti, siyasi emelleri yoktu.

•          1895 katliamlarında ve 1915’te misyonerler nasıl bir tutum takındı?

Önceleri misyonerler Ermeni Kilisesi’ne bağlı kitlelerin dini inançlarının güçlü olmadığını düşünüyordu. Ancak 1895 katliamlarında Ermenilerin Kilise’ye ne kadar bağlı oldukları açıkça görüldü ve misyonerlerin Ermeni Kilisesi’ne bakış açısı değişti, ona daha çok saygı duymaya başladılar. Katliamlardan sonra Ermeniler için yetimhaneler açtılar. 1915 Soykırımı’ndan sonra ise ayrı bir organizasyon kuruldu. ABD’nin savaşa girmesinin ardından misyonerler Osmanlı topraklarını terk etmek zorunda kaldı. 1919’un Ocak ayında yetimhaneler açmak ve yardım etmek için geri geldiler. Bir insanlık trajedisiyle karşılaştılar. Kıtlığın, yokluğun yanı sıra, psikolojik bir travma yaşanıyordu. Tecavüze uğramış ve Müslümanlarla evlendirilmiş kadınlar, yetim kalmış binlerce çocuk... Dünyanın en büyük yetimhanesi o dönemde, misyonerler tarafından, Gümrü’de açıldı. Birçok Ermeni yetim Van’dan Gümrü’ye gitti. 25 bin çocuk o yetimhanede yetişti.

Kategoriler

Toplum Kilise