ORAL ÇALIŞLAR

Oral Çalışlar

Sıfır Noktası

Kalem düşmanı bakan

İdris Naim Şahin bir hayal kırıklığı mı, yoksa AK Parti’nin bugün geldiği durumun gözler önüne serilmesi amacıyla ortaya çıkmış bir iktidar gerçeği mi?

İşbaşına geldiğinden bu yana yaptıklarını ve söylediklerini alt alta dizsek, burdan köye yol olur. Sanki 1990’lar Türkiyesi’nin bir güvenlik görevlisi, zamanın geçtiğinin farkında olmadan yaşayan ve konuşan bir zaptiye nazırı...

Tabii, işin aslı, bu insan şimdi Türkiye’nin İçişleri Bakanı. Bütün Ortadoğu bölgesi altüst olurken, bunları okuması, anlaması mümkün olmayan bir içişleri bakanı. Türkiye’nin içindeki ve çevresindeki sorunlar top top yumak olmuş birbirine karışmışken, böyle bir bakan... Tam evlere şenlik.

Bakın, düşünce özgürlüğü konusunda neler söylüyor, söyleyebiliyor: “Ülkenin olağanüstü gündemi sadece çatışma alanı ile ilgili değildir, bu çatışma İstanbul’da kalemle devam ediyor, İstanbul’da kitapla devam ediyor. Geçimli’de atılan havan mermisiyle burada, Ankara 'da yazılan yazıların bir farkı yoktur.”

Gerçekten sözün bitmesi böyle bir şey olmalı. Düşünceyi, kalemi, kitabı şiddetten daha tehlikeli gören bir zihniyet. Bu zihniyete iç güvenliğimiz teslim edilmiş durumda.

Bu söylem, yabancı olmadığımız, tanıdığımız bir bakış açısını gösteriyor. Türkiye Cumhuriyeti devletine egemen olmuş, geçmişimizi karartmış bir bakış açısından söz ediyorum.

***

Bu ülke çok sayıda aydınını devlet merkezli suikastlara kurban verdi. Onları öldürenler de, zaten en tehlikeli olarak onların kalemlerini, kitaplarını gördükleri için öldürmüşler, öldürtmüşlerdi.

Düşünceyi düşman gören zihniyet, Türkiye’nin bütün temel sorunlarını içinden çıkılmaz hale getirdi. İdris Naim Şahin mantığıyla son iki yıldır yapılanlara bakalım: 2800 öğrenci, binlerce Kürt siyasetçi hapiste. Siyaseten çözülecek birçok sorun yargıya havale edilmiş durumda. Bu yolla terörle daha etkili mücadele yapılacağı iddiası öne sürüldü.

Sonuç ne oldu? PKK’nın etki alanı mı daraldı? Kürt siyasetinin yasal zemindeki etkisi mi güçlendi? Tam tersi olduğunu hep birlikte görüyoruz. Tersini iddia etmek mümkün değil.

İşte böyle bir ortamda, Şahin çıkıyor, “En tehlikeli şey kalemdir, kitaptır” diyor, diyebiliyor. Buna da Başbakan arka çıkıyor, çıkabiliyor.

Bu zihniyet, bir batak zihniyettir. Şimdiye kadar denene denene iflas etmiş bir zihniyettir. Tekrarının ne sonuç verebileceğini görmemek akıl alır gibi değil.

Başbakan’a bir haller oldu. Tecavüzcünün tayinini savunuyor, İdris Naim Şahin’in zaman zaman insanın tüylerini diken diken edebilecek çıkışlarına destek veriyor.

Bu bir düşüş trendidir. Böyle olması kötüdür. AK Parti için kötü olmanın ötesinde, Türkiye için kötüdür. Çünkü Ortadoğu’daki bunca kargaşa içinde Türkiye’de otoriter bir zihniyetin güçlenmesi hayra alamet değildir.

Bu zihniyet Kürtlerle kavga ediyor, aydınlarla kavga ediyor, hatta kendi partisi içindeki duyarlı insanlarla kavga ediyor. İslami kesimin aydınları kaygılarını artık çok imzalı bildirilerle ifade ediyorlar.

Kalemle kavga eden bir içişleri bakanınız varsa, orada demokratik rejim kuramazsınız. Tayyip Erdoğan bu tercihi neden yaptı, hangi mantıkla bu zihniyetin arkasında duruyor, anlamak o kadar da kolay değil.

Herhalde bizim bilmediğimiz bir şeyler biliyor. Başka türlüsü ise, artık siyasi rotayı kaybetmiş anlamına geliyor.

Bu bir kaybetme sendromudur. Acaba yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yarattığı bir ruh hali midir? Başkanlık sistemini elde edememenin verdiği bir tepki durumu mudur? Başbakanlığı ve parti başkanlığını istemeye istemeye Abdullah Gül’e vermek zorunda kalacak olmasının gerginliği midir?

Normal bir durumla karşı karşıya olmadığımız ortada...