ORAL ÇALIŞLAR

Oral Çalışlar

Sıfır Noktası

Öfke dili hepimizi sarmış...

‘Nefret söylemi’, son dönemde çok yakındığımız, giderek tırmanan tehlikeli bir söylem olarak öne çıkıyor. En küçük fikir ayrılıklarında bile dil hemen sertleşebiliyor ve bir anda kavga- döğüş başlıyor. Tartışma, tartışma olmaktan çıkıp suçlamaya dönüşüyor.

Bu arada kendi öfkesini haklı çıkarmak isteyen taraf, gerektiğinde karşı tarafın söylediklerini çarpıtıyor, ekliyor, çıkarıyor. Ahlaken de bir çürüme ve bozulma, bu gelişmelere eşlik ediyor. Bir kaos ortamı oluşuyor.

Çatışmanın maddi temeli

Tabii, bu kavga halinin ciddi maddi ve manevi nedenleri var. Maddi nedenleri iki başlık altında toplamak mümkün: Birincisi, Türkiye’nin hızla değişmesi, sosyal sınıflar arasında farklılaşmaların ortaya çıkması. Anadolu’da yeni gelişen muhafazakâr burjuvazinin sermayeye ortak olması, aşağıdan yukarıya tırmanması ve eski üst sınıflarla rekabete girişmesi. Bütün sosyal dokunun bir altüst olma durumuna geçmesi.

İkincisi: Tabii ki başta Kürtler olmak üzere, değişik kimliklerin (Alevi, Nusayri, Çerkes, Arap vb.) hak taleplerinin bir gerginliğe ve çatışmaya dönüşmesi, dönüşme potansiyeli taşıması.

İşte bu iki temel mesele, toplumsal ruh halimizde sarsıntılara neden oluyor. Örneğin, bu değişimdeki baskın rolü nedeniyle, eski ve geleneksel burjuva sınıflar AK Parti’ye karşı büyük bir hınç besliyorlar. Bu hınç farklı toplumsal katmanlara yayılıyor. Kürt sorununun yarattığı gerilimle, bu kesimlerin öfkeleri ve tepkileri birbirine karışıyor. Siyasi muhalefet AK Parti’ye muhalefet olmaktan çıkıp, düşmanlığa dönüşebiliyor.

Aynı durum AK Parti hükümetinin ruh haline de yansıyor. Özellikle Kürt sorunu ve dış politikada son dönemdeki olumsuz gelişmeler, bu parti yönetimini ve taraftarlarını da geriyor, gerginliğe itiyor. Sinirlerini yıpratıyor.

İşte bu gergin ortamda dil sertleşiyor, gerçeklikten kopuyor, ahlaki sınırlarını aşıyor ve gergin ortamı daha da gerecek bir çatışma dili olarak gelişiyor.

Herkes kendine baksın

Bu tırmanan ruh haline hepimiz bir ölçüde kapılıp gidiyoruz. Herkes birbirine öfkeli, herkes birbirine kızgın.

Tabii ki, bu duruma sebep olan maddi nedenleri ortadan kaldıramayız. Değişim ve kimlik meselesinin çözümü uzun vadeli. Bugünden yarına halledilecek bir ortam içinde değiliz.

Ama psikolojik iklimin yumuşaması için bir şeyler yapabiliriz, yapmalıyız. Dilimize dikkat edebiliriz, birbirimizi olumlu yönde uyarabiliriz. Dün dost olduğumuz, fakat bugün farklı yerlerde durduğumuz insanlara daha dikkatli, daha özenli davranabiliriz.

Daha da ötesini yapmamız mümkün. Başkasına kızmadan önce kendi dilimizi gözden geçirebiliriz. Biz yazdıklarımızla, söylediklerimizle, nefret söylemine ne kadar açık bir dil kullanıyoruz acaba? Biz düne kadar dost olduğumuz insanlara bugün ne kadar sert bir dille sesleniyoruz?

Haydi, dostlarımızı kırıyoruz, daha uzaklarımızdakilere acaba nasıl davranıyoruz? Onlara nasıl bir düşman muamelesi yapıyoruz, yapabiliyoruz?

Şiddetin dili, tepkinin ve gerginliğin dili, düşünce dünyamızı neredeyse esir almış durumda. Düşünen insanlar bu durumdaysa toplum ne yapsın? Zaten gerginliğin her türlü maddi nedeni var. İpler böylece kopup gidiyor.

Önce kendimizden başlayarak, bir durup düşünsek diyorum... 

Agos, 6 Eylül 2012