BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Çok geç – çok erken

 

Bu yazıya başladığım tarih, 24 Nisan ertesi ve 1 Mayıs öncesi olması açısından, birinin mütalaası için çok geç, diğerininki içinse çok erken. Biri olmuş bitmiş, diğeri daha olacak. Yani resmen “Ne desem bilmem ki” durumundayım. Üstelik aradan bir de, hafiften şok etkili, aynı zamanda oldukça afaki, ‘Başbakan’ın taziye mesajı’ konusu geçti. Hem de ne biçim, dünyayı çalkalaya çalkalaya... Her yerden yorumlar yağdı, kimi iyimser, kimi kötümser. Ama hepsi tatminsiz. Zira, dediğim gibi, söylenenler oldukça afaki. Yani, 2015’e bir kala, insanlar 24 Nisan’ı anma hazırlığı içindeyken, şöyle azıcık, ucundan dokundurmak gibi. Ele güne karşı, yok mu ya, “Duyarlı davranıyoruz, yaşanan acılara saygı gösteriyoruz” gibi.

Peki, hangi acılara? “Savaş ortamında, her milletten ve dinden milyonlarca insanın yaşadığı” acılara. Ki bunların arasında “20. yüzyılın başındaki koşullarda” hayatını kaybeden Ermeniler de var. Eh, savaş ortamında olmuş bir şeyler işte... Vah vah! Ayşe Kulin de bu minvalde bir laflar ettiydi de kızdıydık ya, hem hak ettiğimiz için olmuştu ya o kesip biçmeler... Başbakan’a da sorsanız, kesin aynı şeyleri hissediyordur ve buna rağmen torunlarına taziye dileyerek büyüklük gösterdiğine inanıyordur. Hep söylerim, güven sarsılmaya görsün bir kere...

Bu mesaj TV’de, tekrar yayınlanırken kalabalık bir ortamdaydım, doğum günü kutlaması için bir arkadaşımın evinde yemekteydik. “Galiba böyle bir şey söylemiş” lafı ediliyordu da, kulağımla duymamıştım henüz. Derken, pat diye duyuverdik. O sırada etrafımda bulunan herkes Ermeni’ydi. Genel bir “Vaaay!” sesi yükseldi. Doğrusu, ben o günlerde hâlâ biraz kendi evimin, hırsızımın derdindeydim, pek dikkatimi veremedim. En çok, bir ara kulağıma çalınan, Murat Bardakçı’nın “99 yıl da geçse bir şey değişmez” demesi kaldı aklımda. Nedenini ve hangi ön konuşmadan sonra dediğini kurcalamaya fırsatım da yoktu, ama öyle hissettim. Şimdi kurcalamaya niyetim de yok. Söylenenler söylendi.

Genel kanı: “Yemezler” olsa da, elde olmadan, minik bir ümit ışığı yandı yüreklerde. Dilerim sonu düş kırıklığı olmaz. Çünkü yerleşik bir zihniyeti değiştirmek kolay değildir. Bile bile cahil ve bilgisiz bırakılmış koca bir halkın gözünde, ‘Ermeni’, kalleş, kötü, nankör, katil, ve en önemlisi, yalancı olmaktan öteye gidemiyor. O konuşmalardan sonra, sosyal paylaşım sitelerindeki, Ermeni düşmanlığı içeren paylaşımları gördünüz mü? Ermenilerin Azerbaycan’da bir dolu cinayet işlediğini gösteren fotoğraflar ve nefret dolu yorumlar ve “Utanmazlar, haddini bilmezler, onlar kendi yaptıklarına baksınlar, asıl onlar bizim atalarımızı kestiler, bir de soykırım yalanı uyduruyorlar, kurutamadık ulan kökünüzü” gibi, hakaret dolu sözler… İşte bunların çaresi bulunuyor mu? Asıl halk bilgilendiriliyor mu? Hâlâ “Sizi memleketimize lütfen kabul ettik, bir de küstahlık yapıyorsunuz” diyenlere, kimin kimi kabul ettiği öğretiliyor mu? Birçok ‘baba’ zenginin, dedelerinden kalma servetinin, hangi dedelerden geldiği söyleniyor mu? Ne yazık, çok fırın ekmek ister daha bu ülke.

1 Mayıs’a gelince, ben henüz bilmiyorum ama siz bu yazıyı okurken her şey olup bitmiş olacak. “Gezi’den 1 Mayıs’a” çağrılarının ve Başbakan’ın “Taksim’i üç beş çapulcuya bırakmayız” uyarısının sonuçları beni ürkütüyor. Bütün emniyet teşkilatının, her işini bırakıp o güne hazırlanması beni ürkütüyor. Duyduğuma göre, gaz, ilaç, TOMA takviyeleri yapılmış. Tanrım! Savaşa hazırlanır gibi... Sesimi duyurabilseydim, tedbir alanlara derdim ki “Taksim sizin mi ki, kimseye bırakmıyorsunuz? Hem ne diye bu kadar taktınız? Anlam açısından ne kadar önemli olduğunu görmüyor musunuz? Bir kere de müdahale etmemeyi deneyin, hatta polis de kutlamaya katılsın, bakalım olay çıkacak mı? Bunun adı miting değil, kutlama. Bayram bu, bayram. Neden bu hale getirdiniz?” Kutlama çağrıları yapanlara da derdim ki, “1 Mayıs’ın Gezi olaylarıyla ilgisi yok. Biri isyan, biri bayram. Ne diye ikisini birbirine bağlayıp böyle endişeler yaratıyorsunuz?”

Ben bu yıl hayatımda ilk kez 1 Mayıs’ı başka bir ülkede kutlayacağım dostlar. Yani siz bu yazıyı okurken, her şey olup bitmiş, ben de yaban ellerde olmuş olacağım. Heyecanlıyım ve merak içindeyim. Artık dönüşümde, hayırlısıyla, kıyaslamasını yaparım. Ve dünyayı şaşırtacak bir mucize olmasını dilerim.