ARA

Öcalan’ın mesajı ve analizi ne anlatıyor?

PKK ne diyecek bilemiyoruz. Peki Öcalan PKK için “Kendinizi feshedin” derken Kürtlere bilhassa da Türklere ve iktidara ne diyor? Şöyle: "Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur" Elbette bunlara kimsenin itirazı olamaz. Ama iktidar açısından pek de emin olamıyorum. Türk-Kürt ittifakından bahseden Öcalan'ın “Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir” cümlesi de dikkat çekiyor. Evet PKK Leninist bir örgüt. Dolayısıyla gelişmelere buradan bakması doğal. Ancak Kapitalist modernitenin 200 yıl boyunca bu ittifakı “parçalama” gayretinde olduğunu düşünmek farklı bir okumayı gerektiriyor ve ben o okumayı açıkçası pek yapamıyorum. 1. Dünya Savaşı bittiğinde ve Milli Mücadele başladığında Türk-Kürt ittifakı, tamamen değilse de bir açıdan “Ya Ermeniler geri dönerse?” gibi bir “tehdit algısı” üzerine kurulmamış mıydı?
GÜNCEL Öcalan'dan

Abdullah Öcalan'dan günlerdir beklenen çağrı İmralı heyeti tarafından açıklandı. Öcalan, "Devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın" sözleriyle tüm gruplara silah bırakma ve PKK'ya kendini feshetme çağrısı yaptı.
TOPLUM Patrik Maşalyan: “Hukuksal kimliğimiz yok, Ermeni Patrikliği var ile yok arasında bir kurum”

Türkiye Ermenileri Patriği Sahak Maşalyan 25 Şubat Salı akşamı Patrikhane’de Türkiye Ermeni basınının katıldığı bir toplantı düzenledi. Gündemdeki gelişmelere dair açıklamalarda bulunan Patrik Maşalyan gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Toplantıya Jamanak, Marmara, Agos, Paros ve Luys TV temsilcileri ve yayın yönetmenleri katıldı. Maşalyan "Lozan Antlaşması'nda azınlıkların hakları belirlendi ve Türkiye Cumhuriyeti o azınlık haklarına göre bize davranmaya başladı. Yalnız burada eksik kalan bir şey oldu. Cumhuriyet azınlıklara herhangi bir yazılı metin vermedi. Herhangi bir yazılı tüzük vermedi. Herhangi bir kanun vermedi. Bu şeyler havada asılı. Yani bizim azınlık haklarımız verildi doğru ama bu bir statüye bağlanmadı ve bu yüzden dolayı biz yüz yıllık bir yönetim sorunuyla, daha doğrusu yönetimsizlik sorunuyla karşı karşıyayız" dedi.
GÜNCEL “Uygulamalar ‘düşman ceza hukuku’  kavramının sınırlarını aşıyor”

Türkiye son dönemde hemen her güne yeni bir soruşturma ya da gözaltı dalgası ile uyanıyor. Muhalefetin topyekûn zapturapt altına alınmaya çalışıldığı bu günlerde, kimileri hukuksuzca elde edilen on üç yıllık tapeler, kimileri ise meşru siyasi faaliyetler gerekçe gösterilerek özgürlüğünden mahrum bırakılıyor. Son olarak aralarında gazetecilerin de olduğu 30 kişi, HDK soruşturması kapsamında tutuklandı. Yaşanan sürecin hukuki röntgenini çekmek için İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı'ndan Dr. Öznur Sevdiren’in kapısını çaldık.
Prof. Serap Yazıcı ile CB Erdoğan olayı

Prof. S. Yazıcı, 14.10.2024’te şöyle demişti : “Hukuki bakımdan enkaz içindeyiz. Türkiye'de her şey tepe taklak olmuş durumda.” Ve şöyle devam etmişti: “Öncelikli sorunumuz açlık ve yoksulluk sorununu çözmek olsun. Anayasamızın 2’nci maddesinde Cumhuriyetimizin temel niteliklerini [insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı demokratik laik sosyal hukuk devleti] düzenleyen hükmün içerdiği kavramların artık ihlal edilmesinden vazgeçelim. Bu kavramların bekçisi olalım.” AKP’ye katıldığı 23.02.2025 günü, bu eylemini şöyle açıklıyordu : “Benim görüşlerimde bir değişiklik yok. Meclis’te bu fikirlerimin mücadelesini verdim. Ama Meclis’te bu fikirlerim doğrultusunda hiçbir şeyi değiştiremedim."
TOPLUM Patrik Maşalyan’ın mesajları bakalım yankı bulacak mı?

Verdiği mesajlar arasında kanımızca en önemli olan gerek Patrikhane’nin gerekse ERVAB (Ermeni Vakfılar Birliği) gibi kurumların bir tüzüğe sahip olmaması idi. Cumhuriyet döneminde azınlıklara yazılı bir tüzük verilmediğine dikkat çeken Maşalyan, “100 yıllık bir yönetimsizlik sorunumuz var” dedi ve bilhassa Cumhuriyetin kuruluş yıllarında azınlıkların daha da azaltılması politikasının benimsendiğine dikkat çekti. Gerek Patrikhane gerekse vakıf yöneticileri AKP döneminde belli kazanımlar elde ettiklerini yineleyip durmaktalar. Ancak temel sorunların çözülmediği bir kez daha ortaya konmuş oldu. Bakalım bu sözlerin Ankara’da yansımaları olacak mı ve “aktörlerimiz” bu konuda ne tür girişimlerde bulunacak?