DOSYA
“6-7 Eylül yine yaşanır diye Türkiye’den ayrıldık”
6-7 Eylül Pogromu’nun bu yıl 64. yıldönümü. Nispeten az konuşulan konularından biriyse pogrom sonrası Türkiye’den ayrılanlar. Dilek Güven’in de kitabında yer verdiği gibi resmi kayıtlar 1955’te 70 bin olan Türkiye’de Ermenice konuşanların sayısının 1965’te 56 bin 376’ya düştüğünü gösteriyor. Gidenlerden biri de Kapalıçarşı’da küçük bir iplikçi dükkanı olan Gökçeyan ailesi. Pogrom sonrası Lübnan’a yerleşen ailenin o günlerde 7 yaşında olan oğlu Krikor Gökçeyan, 6-7 Eylül’de anne ve babasının çok büyük hayal kırıklığı ve kırgınlık yaşadığını söylüyor ve ekliyor: “Bu kadar öfkeye ve nefrete bir neden bulamadıkları için Türkiye'yi terk etme kararı aldılar.” Gökçeyan ailesinin en büyük kaygısı pogromun tekrarlanabilme olasılığı olmuş. Gökçeyan ile o günleri ve sonrasını konuştum.
“Vur dediler vurduk, kır dediler kırdık"
6-7 Eylül pogromunun üzerinden 64 yıl geçti. Aralarında din adamlarının da bulunduğu çok sayıda insanın hayatını kaybettiği, öncelikle Rumlar sonra da Ermeniler başta olmak üzere gayrimüslim toplumların dehşet günleri yaşadığı bu pogromla ilgili hala kamuoyuna mal olmamış belgeler var. Araştırmacılar Hüsnü Gürbey ve Mahsuni Gül dönemin Anadolu Ajansı çalışanı Selçuk Emre’nin o vakitler yazdığı bir rapordan yola çıkarak o iki günde neler yaşandığına ışık tutuyor.
Devletin "hatırlamadığı" Ahlat katliamları
1916’da Rus ordusunun Bitlis Vilayeti’ne girişinden önce ağırlıklı olarak Ermenileri hedef alan ancak Süryaniler ve Keldanileri de yok eden katliamlar başlamıştı.
Ermenileri imha kararı: 1 Aralık 1914
Soru çok basit: Ermenilerin imha edilmesi doğrultusunda ilk karar ne zaman alınmıştır? Cevabı da basit: Eldeki Osmanlı arşiv belgelerine göre, ilk imha kararı 1 Aralık 1914 tarihinde alınmıştır.
Gönüllerde ve tarihte yerini aldı
İstifa etmemesi için kendisini ikna etmeye çalışmıştım. Bugün düşünüyorum da istifa etmesi, cemaat için olmasa da, kendisi için, sağlığı için çok daha iyi olurdu. Başka şartlarda, farklı bir hayatta yine alanının en iyisi olacağı muhakkaktı.
Ermeni tarihine adanmış bir hayat: Anahide Ter Minassian
Tarihçi Anahide Ter Minassian Ermeni tarihi üzerine çalışmalarıyla bilinen özel bir isimdi. Fransa’da yaşıyordu ancak kökü bu topraklardaydı, neredeyse tüm aile büyüklerinin Anadolu’daki Ermeni tarihiyle önemli ve kopmaz bir bağı vardı. Bu sayımıza katkıda bulunan yazar, yayıncı ve akademisyen dostlarımız Anahide Ter Minassian’ın hem ilginç hayat hikayesine hem de çalışmalarının Ermeni tarihinde ne kadar önemli bir yer tuttuğuna dair makaleleriyle Minassian’ın hayatına ışık tuttular.
Anahide Ter Minassian'ın ardından: Maratug Dağı’ndan Tavit’in Evi’ne yolculuk
Anahide Ter Minassian oğulları Vahe ve Aram ile birlikte 2014 yılında Sasun’u ziyaret etmişti. Geziye tanıklık eden Besse Kabak izlenimlerini o yıl Agos için yazmıştı. Bu yazıdan bir bölümü sunuyoruz.
Anahide Ter Minassian'ın ardından: Tarihyazımı Ermenice Sopranosunu Kaybetti
Bu dünyada büyük isimlerle dolu bir aileye doğmak ne ağır bir yüktür! Birçok insan, hayat boyu peşlerini bırakmayan soyadları, hikayeler, beklentiler altında eziliverir, büzüşür, silikleşir. Pek az kişi, 11 Şubat günü kaybettiğimiz tarihçi Anahide Ter Minassian gibi ailesinin mirasını yemeden, o isimle kavga etmeden köklerinden yeşermeyi başarabilir. Malumunuz, Anahide Ter Minassian Abdülhamid Osmanlısı’nda hem Doğu vilayetlerindeki Ermenilere yapılan zulmün, hem de bu zulme direnişin sembolü olmuş Muşlu Gülizar’ın torunudur. Büyükbabası ise 1880’lerin sonundan soykırım günlerine kadar ömrünü adalet mücadelesine adamış, 1908’den 1915’e kesintisiz vekillik yapmış, mecliste her söz aldığında ‘Bizim Muş ovasında…’ diye başlayıp doğduğu toprakların acılarına ses olmuş cefakâr bir o kadar da renkli bir sima, Ermeni Devrimci Federasyonu (EDF) üyesi Keğam Der Garabedyan’dır.
Anahide Ter Minassian'ın ardından: “O dönem yaşananları anlamak için tarih profesörü oldum.”
Anahid Ter Minassian, bir tarihçi olarak seçtiği veya neredeyse içine doğduğu “Ermeni Meselesi”ni soykırıma odaklanarak ele almaktan ziyade toplumsal, siyasal, kültürel tarihe, zihniyet tarihine yaptığı katkıyla tarihe geçmiş bulunuyor.
Anahide Ter Minassian'ın ardından: Hayatın ötesine
Aras’ta çalışmaya ilk başladığımda, üniversite yıllarımda Ardaşes Margosyan okumamı salık vermişti, onun ‘Ermeni Devrimci Hareketi’nde Sosyalizm ve Milliyetçilik’ kitabını. İletişim’in Cep Üniversitesi serisinden çıkan o minicik kitaba sığdırmayı başardığı onca bilgiden, tarihsel perspektifinden, olayları anlatış biçiminden çok etkilenmiştim. 20 yaşına varmamış, dünya ve memleket ahvaliyle yakından ilgili Türkiyeli bir Ermeni genç için, hiçbir şeyin bizlerle başlamadığını, mücadele ruhunun zamanları ve hayatları aşan bir yanı olduğunu apaçık gösteren bir hediyeydi.