Yaşayan diller direniyor

Okullara “Yaşayan Diller ve Lehçeler” başlığıyla seçmeli dersler kondu ama uygulama pratikte sorunlarla ilerliyor. TEOG’da çıkması daha muhtemel sorular yüzünden öğrenciler İngilizce, Matematik gibi derslere yönelirken, okulların da öğrencileri dini derslere yöneltmeye çalıştığı yönünde haberler var. Dersleri seçenler de “ayrımcı” olarak suçlanmaktan korkuyor.

Eğitim sisteminde, 2012 yılında 4+4+4 sistemine geçilmesiyle beraber, sistemde yapılan en önemli değişikliklerden biri de ‘Yaşayan Dil ve Lehçeler’ adıyla anadilinde derslerin seçmeli ders kapsamına alınması oldu. Lazca, Adıgece, Kürtçe, Abazaca gibi yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan pek çok dil anadil olarak adlandırılmadan müfredata girdi. Türkiye’nin eğitim sisteminde önemli bir adım olarak görülen seçmeli ders uygulamasının ilk yılları, müfredat ve ders materyallerinin hazırlanması ve öğretmen krizleriyle geçti. Gelinen durumda ise seçmeli derslere rakip olarak, ortaöğretim geçiş sınavında sorulan, İngilizce, matematik, Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı gibi derslerin olması, öğrencileri ve velileri seçim yaparken zorluyor. Ayrıca dersin açılabilmesi için en 11 öğrencinin derse kayıt yaptırması gerekiyor. Uygulama halen sorunlarla karşı karşıya. Uzmanlar, pozitif bir desteğin hayata geçirilmesi gerektiğini belirtirken derslere dönük idarecilerin yaklaşımlarını da eleştiriyor. 

Kültür dernekleri, derslerin müfredatından, öğretmen yetiştirmeye kadar pek çok konuda  yoğun mesai harcıyor. Derslerin seçilmesi için de yoğun bir kampanya yürütüyorlar.  Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı’nın Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı derslerinin seçtirilmesi için okul idarelerine genelge gönderildiği de iddia ediliyor. HDP Mardin Milletvekili Erol Dora bu iddialarla ilgili olarak geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması talebiyle bir soru önergesi de hazırladı. Dora önergede  “Bakanlığınıza bağlı faaliyet yürüten Milli Eğitim Müdürlüklerinin söz konusu kapsam ve muhtevada; seçmeli dersler arasında bazılarını öne çıkarmaya yönelik, öğrencinin ve velinin özgür iradesini kısıtlayan yazıları okullara gönderebilmelerinin yasal ve anayasal dayanağı var mıdır?” ifadesine yer verdi.

Sahip çıkılmazsa...

Lazca üzerine çalışmaları ile tanınan İsmail Bucaklaşi, uygulama başladığı zamandan bu yana pek çok sıkıntının aşılabildiğini ancak halen alınması gereken çok yol olduğuna dikkat çekti.

“Velilerin önünde çok güçlü alternatifler var. Çünkü TEOG sorunu var. Dolayısıyla ders seçimi konusunda, öğrencilerin zamanlarını Matematik ve İngilizce gibi derslerde geçirmeleri gerektiğini düşünüyorlar. Lazca gibi bir ders için cezbedici tanıtımlar yapılmazsa, derse sahip çıkılmazsa çok fazla tercih eden olmuyor. Davul zurnayla bu dersi seçmeye davet edilmiyorlar. Geçmişten gelen korkular da var. Başımıza ne gelir diye düşünüyorlar. Dolayısıyla uygulama çok verimli değil.” 

Okul yönetimlerinin derslere yönlendirmesinin olmadığını söyleyen Bucaklaşi, “Lazca zaten bilinmeyen bir şeydi. Lazca zaten fikir olarak yeni bir fikir. Dolayısıyla, ders seçme oranları, olması gerekenin yüzde 2’sinde kalıyor.”

Bucakalşi, öğretmen sorunu da yaşandığını belirterek Lazca bilen öğretmenleri ikna etmek gerektiğini dile getirdi.

Lazca bilmiyorlar

Bucaklaşi, neler yapılabileceğine dair şunları söyledi: “Pek çok şey yapıldı. Çok daha fazlası yapılabilir. Bunun için de imkan lazım. Kör topal gidiyor şimdi. Bu derse dönük pozitif bir yaklaşık ve özel bir ilgi yok. Lazca en son akla gelen şey. Ortaokulda yıllardır İngilizce dersi veriliyor. Ortaokulda İngilizce öğrenen olmadı daha. Lazca gibi bir dil nasıl olacak? Lazca diye bir dil olduğunu bilmeyen öğretmenler veliler var. Bilinmeyen bir şeyi iki saatte seçmeli olarak yapmak ve bundan verim almak çok akıllıca değil. Ama alan öğrenciler memnun. Babasından, dedesinden duyduğu bir dili öğreniyor. Kültürün farkına varıyor ve pozitif bir algı gelişiyor. Olumlu bir şey tabii ama çoğaltmak gerekiyor. Daha alınması gereken çok yol var.”

Adigece  de seçmeli derslerden biri. En yoğun sınıfın açıldığı il Kayseri. Kayseri Kafkas Derneği, dersler için yoğun uğraş veriyor. Kentte, ilk yıl sadece bir sınıf açılmışken 2016 yılına gelindiğinde sınıf sayısı 16’ya çıkttı. 210 öğrenci Adigece dersi alıyor. Kayseri Kafkas Derneği Başkanı Mutlu Akkaya, derslerin işe yaradığını ancak iki saatin yeterli olmadığını düşünüyor.

Olumlu değişim var

“Sokakta konuşmadığın bir dil için iki saat oldukça az. Çocuklar zaten sokakta bu dili kullanamıyor. Ancak kimlik bilincinin oluşması anlamında elbette etkili oluyor. Aileler memnun. Çocuklar, dili öğrendiğinde kendini ait hissediyor. Kendini ait hissettiği dili öğrendiğinde ailesine ve topluma karşı olumlu değişimler yaşıyor.”

Öğretmen sorunu diğer dillerde olduğu gibi Adigece’de de devam ediyor. Kayseri Erciyes Üniversitesinde bir bölüm açıldı ama öğrenci kabul etmiyor. Bunun üzerine Kafkas Dernekleri Federasyonu, iki yıl önce, Erciyes Üniversitesi’nden bir öğretim üyesinin desteğiyle sertifika programı düzenleyerek, Adigece bilen öğretmenlere eğitim verdi. Öğretmen sorununu bu şekilde aşabildiler.

Ayrımcı ya da dinsiz

Akkaya, yok olmak üzere olan Adigece konusunda okul idarelerinin tutumundan yakınıyor.

“Dilimiz yok olmak zere. Eğitim dili olamayınca, sokakta konuşulmayınca yok olmasıyla karşı karşıyayız. Eskiden köylerde yaşanırken sorun olmuyordu. Şimdi ekonomik nedenlerden dolayı kentlere dağılmak zorunda kalmış insanlar. Dil de konuşulmaz oldu. Özellikle okul idareleri bu durumu umursamıyor. Yok olup olmayacağı onlar için önemli değil. ‘Öğretmen yok sınıf açamayız’, ‘Yeterli öğrenci seçmezse ders açılmaz, dersler boş geçer’ gibi kasıtlı yönlendirmeler var.  Çok fazla değil hiç umursamıyorlar. Yönlendirmelere maruz kalıyoruz. Çocuklar dersi seçince ‘Bölücü müsünüz, Kürtlerden sonra siz mi çıktınız başımıza?’ diyorlar. Çocuklar ve veliler, ders seçimi konusunda mahalle baskısına maruz kalıyorlar. Ciddi problemlerle karşı karşıya kalıyoruz. Bu yıl MEB genelgesi yok diyorlar ama seçmeli derslerle ilgili millî ve manevi duyguları yükseltmek için okul idareleri velilere ‘din temelli dersleri neden seçmiyorsunuz’ diye telkinlerde bulunuyorlar. Anadilinizde eğitim hakkınız. Bu haktan yararlanmak istediğinizde ya dinsizlikle ya da ayrımcılıkla suçlanıyorsunuz.”

Sorunları bakanlıkla paylaştıklarını söyleyen Akkaya, “İlerleme kaydediliyor ama yavaş yavaş. Derslerle ilgili kesinlikle pozitif ayrımcılık gerekiyor” dedi. 

‘Muhataplara danışılmadı’

Yaşan Dil ve Lehçeler adıyla seçmeli derslerin müfredata alınmasının Cumhuriyet tarihinde kültürel hakların tanınması ve korunması yönünde atılan önemli adımlardan biri olduğunu söyleyen  Uluslararası Azınlık Hakları Grubu Türkiye Koordinatörü Nurcan Kaya, ancak bu adımın, hem planlama hem de uygulama açısından içerdiği sorunlar nedeniyle ya pratikte uygulanamaz hale geldiğini ya da toplumda tam olarak karşılık bulmadığına dikkat çekti. 

Kaya, karşı karşıya kalınan sorunlara ilişkin şunları söyledi: “Planlama aşamasında sorunun muhataplarına hiç ya da gerektiği şekilde danışılmaması, reel ihtiyaçlar gözetilmeden kararlar alınması demokratikleşme yönünde atılan adımların toplumun ihtiyaçlarına cevap verir nitelikten uzak olmasına yol açıyor. Uygulama aşamasında da bir reformun hayata geçirilmesi için gerekli tüm tedbirlerin alınmamış olması, reformun hayata geçirilmesinde sorunlar yaşanmasına sebep oluyor.” 

‘Yük sivil toplumun omuzunda’

Seçmeli dil derslerinin muhataplarına danışılmadan uygulamaya konulduğunu belirten Kaya, süreci şöyle anlattı,  “İlk yıl, Kurmanci, Zazaki, Adıgece ve Abazaca ile başlayan seçmeli dil derslerine sonraki yıllarda Lazca ve Gürcüce eklenmiştir. Kürtçe anadilinde eğitim kampanyaları yürütülürken seçmeli Kürtçe dersinin müfredata alınması pek de olumlu karşılanmamıştı; öyle ki, Kürt dili konusunda çalışmalar yürüten bazı STK’lar bu dersleri boykot çağrısında dahi bulunmuştu.  Bazı Çerkes, Laz ve Gürcü STK’lar, için ise seçmeli dil dersleri, anadillerini çocuklarına öğretebilmeleri için büyük bir fırsat olarak görünüyordu. O kadar ki, bu derslerin öğretmenlerinin yetiştirilmesi, ders kitap ve materyallerinin hazırlanması konusunda ağır bir yükü omuzlayarak, derslerin önemine dair kampanyalar yürüterek derslerin tercih edilmesi için ellerinden geleni yaptılar; yapmaya devam da ediyorlar.”

‘Teşvik gerekli’

Nüfus oranlarına bakıldığında dersleri tercih eden öğrenci sayısının halen düşük olduğunu belirten Kaya,  mevcut durumda öğrencilerin Yaşayan Dil ve Lehçeler Dersini seçmelerinin neredeyse hayal olduğu görüşünde. Kaya, “Bu tabloya rağmen unutmamak gerekir ki Anadolu’da pek çok halk anadilinde eğitim talep etse de mevcut şartlarda Seçmeli Yaşayan Diller ve Lehçeler derslerini dillerinin kaybolmasına karşı ve çocuklarına öğretilmesi için önemli bir araç olarak görmektedir. Bu nedenle bu derslerin gereken şekilde hayata geçirilmesi, tercih edilmelerinin teşvik edilmesi ve tercih edilmeleri önündeki engellerin ortadan kaldırılması için çalışmaya devam etmek gerekir” diye konuştu.

Kategoriler

Güncel Azınlıklar



Yazar Hakkında

1985 doğumlu. Güncel politika, insan hakları, azınlık mülkleri ve Kürt meselesi üzerine haberler yapıyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri 2008 yılı en iyi haber ödülü sahibi.