Konstantinos Argiros, İstanbul’da gönülleri fethetti

Yakışıklı olmasını ve “komşu”dan gelmesini bir yana bırakırsak etkinlik esasında Zapyon Rum Okulu’nun 150’inci yıldönümü için düzenlenmiş bir konserdi ve gelirleri tarihi okula bağışlanacaktı. Özetle konsere karşı tüm niyetlerimiz iyiydi. Arka sıralarda bir beyefendi gecenin manşetini verdi: “Konstantinos İstanbul’u fethetti.” Kuşkusuz bu manşete alınacaklar olur, alınmasın, alınmayın. Biz epeyce güldük.

Temmuz ayı. Sıcak havanın yine tüm kenti yakıp kavurduğu günlerden. Evden çıkmaya bile üşenirken akşam Harbiye Açık Hava’da gerçekleşecek konser, o sıcak saatlerde iyice gözümde büyüyordu. Kendimi hareketlendirmek için tüm gün dilimde dolanan tek cümle, “Harbiye eser”di. Ancak gördük ki esmiyordu. Akşamın dokuzunda İstanbul’un sıcağında eriyorduk. Taş sıralara dizilmiş, Yunanistan’dan gelen sanatçının bir an evvel sahneye çıkmasını bekliyorduk.

Amfi şeklindeki konser alanında bir tane bile boş koltuk yoktu. Ve öyle sıcaktı ki açık havada bile o yoğun ter kokusunu hissedebiliyordunuz. Yanımdaki arkadaşım benim davetim üzerine katılmıştı. Sanatçıya dair bir fikri yoktu ama o da Harbiye’deki bu ilgiyi şaşkınlıkla izliyordu. İşin aslı benim de sanatçıya dair bir fikrim yoktu. Yakışıklı olmasını ve “komşu”dan gelmesini bir yana bırakırsak etkinlik esasında Zapyon Rum Okulu’nun 150’inci yıldönümü için düzenlenmiş bir konserdi ve gelirleri tarihi okula bağışlanacaktı. Özetle konsere karşı tüm niyetlerimiz iyiydi.

Konserin ilginç bir izleyici kitlesi vardı. Evet Rum toplumu ilgi göstermişti ama Harbiye’yi dolduran sadece onlar değildi. Tüm İstanbullular merakla  bu gözalıcı şarkıcıyı bekliyordu. Kadın-erkek tüm dinleyiciler alkışlarla sanatçıyı çağırıyordu. İnsanlar hem coşkuya ayak uyduruyor hem de bu ilgiyi şaşkınlıkla izliyorlardı. Mesleki deformasyon sonucu istemsizce etrafa göz kulak kesilirken arka sıralarda bir beyefendi gecenin manşetini verdi: “Konstantinos İstanbul’u fethetti.” Kuşkusuz bu manşete alınacaklar olur, alınmasın, alınmayın. Biz epeyce güldük.

“Bis” bitmek  bilmedi: Alli mia fora!
Yunanistan’ın o görkemli heykellerinin gösterildiği barkovizyondan bir ses yankıladı. “Ben Konstantinos Argiros. Arkadaşlarım bana Kosti, der.”  Merakla beklenen şarkıcı sahnedeydi en sonunda. İstanbul’u bilemem ama Argiros sahneye adım attığı anda bazılarımızın gönlünü fethetmişti. İlk şarkısının ardından dinleyicinin heyecanı Argiros’un gözlerini doldurdu. Şovunu iki saat boyunca sürdürdü. İki saat boyunca Harbiye ona ellerinde beyaz mendillerle, ayakta eşlik etti. Dinleyici de Argiros da gecenin sonunun gelmesini hiç istemiyor gibiydi. Ne zaman son şarkı icra edilse seyirciler “alli mia fora” (bir kez daha) diyerek Harbiye’yi inletti. Argiros, bazı şarkılarını iki defa, ‘Athina mou’ şarkısı tam üç defa seslendirdi. Konserden önce basına verdiği demeçte “Herkes eğlencenin doruğuna ulaşacak bu gece” demişti Argiros ve sözünü tutmuştu.

Gecenin sonunda kalabalık adını haykırıyordu genç sanatçının. Türkiye’ye gelen birçok Yunan sanatçının konserine gitmiştim ancak hiçbiri Argiros’un yarattığı coşkuya ulaşamadı. Ter içinde ayrıldık konserden. Harbiye’den ayrılmak için merdivenleri teker teker çıkan çıkan herkes konserin bitmesine üzülüyor, durup durup sahneye bakıyor ve içinden “alli mia fora” (bir kez daha) diyordu. Konser sabaha kadar sürse kimse itiraz etmezdi. Çıkan herkes konseri konuşuyor, sesi ve yakışıklılığıyla adeta sanatçıyı ilahlaştırıyordu.

Her gün başka bir meseleye dertlendiğimiz memleketimizde komşudan gelen güzel bir ses, tatlı bir yüz bir süreliğine her şeyi unutturmuştu bize. En azından o akşam dertlenmek yoktu, şikâyet yoktu. Havanın bile ne kadar sıcak olduğu unutulmuştu. O gece aniden başlayan fırtına bizi evimize doğru sürüklerken yüzlerimiz gülüyordu. Gecenin sonunda herkes kârlı çıkmıştı. Sinkron Organizasyon’un düzenlediği bu etkinlik sayesinde Zapyon, yeni eğitim ve kültür projeleri için bir desteğe sahip artık. Bizler de eğlence dolu unutulmaz bir gecenin hatırasına…

Kategoriler

Kültür Sanat


Yazar Hakkında