Sur’un acı bilançosu ortaya çıktı

Diyarbakır Sur’da bir yıllık çatışma sürecinin bilançosu, HDP tarafından hazırlanan raporla ortaya çıktı. Raporun içeriğini ve Sur’daki mevcut tabloyu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nden Nevin Soyukaya anlattı.

Diyarbakır Sur’da sokağa çıkma yasakları ve çatışmaların gölgesinde yaklaşık bir yıl geçti. Sur’da meydana gelen tahribat ve hak ihlaller oldukça ağır boyutta. HDP tarafından hazırlanan çalışmaya göre çatışmalarda 90 kişi hayatını kaybetti. Sur’daki kültürel miras da oldukça ciddi yara aldı. Ermeni Katolik Kilisesi’nin yanı sıra Mar Petyun Keldani Kilisesi de oldukça ağır tahribat aldı. 

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültürel Miras ve Turizm Başkanı Nevin Soyukaya Agos'a konuştu. Soyukaya, Sur'da bulunan kiliselerin durumu hakkında şöyle konuştu:  

“Alanda Katolik Kilisesi, Ermeni Surp Giragos Kilisesi bir de Keldani Kilisesi var. Surp Giragos'un avlusu ve dükkanları yıkıldı. Yine Keldani Kilisesi’nin avlusu yıkıldı, dükkanları yıkıldı ayrıca içeride de bir takım tahribatlar olduğu söyleniyor zaten fotoğraflarda da gördük. Ama en büyük tahribatı Ermeni Katolik Kilisesi gördü. Herhalde top atışına tutulmuştu ki çan kulesi olduğu gibi aşağı inmiş, avlu duvarı ve anıtsal kapısı olduğu gibi yıkılmış bir de tam avlusuna denk gelecek şekilde -tabii avlu falan artık yok- müştemilat yıkılıp atılmış ve bunların içerisinden koca bir yol geçirilmiş. Bu üç kilise böyle bir tahribat gördü. Özellikle Yenikapı Sokak'ın açılması ve genişletilmesi için Keldani ve Surp Giragos Kilisesi'nin tescilli dükkanlarını tamamen yıkmışlar, duvarlarını da yıkıp yola katmışlar. Dolayısıyla üç kilise de ciddi tahribat gördü."

Soyukaya, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın açıkladığı ‘koruma amaçlı imar planı’na da tepki gösterdi.

Koruma amaçlı imar planında yolların genişletilmesinin ya da var olan okulların karakollara dönüştürülmesinin olmadığını vurguladı.

Yol sorunu

“Koruma amaçlı imar planında yolları genişletmek yoktu. Ermeni Katolik Kilisesi'nin ortasından yol geçirilmesi de yok. Bu nasıl koruma amaçlı imar planı? Koruma amaçlı imar planında var olan okulların karakollara dönüştürülmesi de yok. Okullar karakola dönüştürüldü, üç okulun bahçesinde şu anda karakol kuruldu. Bunların hiçbiri koruma amaçlı imar planında olmayan şeyler. Bir de mevcudu yıkıp yerine imitayon yapılar yapmak ne kadar korumayla bağlantılı? İmitasyon bir şehir yapmak mı korumak?

“İnsanlar zorla göçe tabi tutuldu çatışmalar sürecinde orada yaşayanlar dışarı çıkarıldı sonra bu insanlar geri dönmesinler diye hem evler yıkılıyor hem de yıkılan evlerine kamulaştırma kararı çıkarılıyor. Şimdi, insanı olmayan bir yerde korumadan söz edilebilir mi? Kültürel varlık bir bütündür, somut ve somut olmayan kültürel mirasıyla beraber değerlendirilmesi gerekir ve yaşaması gerekir. Kültürün taşıyıcıları olan insanı oradan atıp var olan o coğrafi dokuyu yok edip, ondan sonra da yaşamı yok edip ardından da imitasyon, koruma amaçlı imar planına uygun taş evler yapıp korumuş mu oluyorsunuz? Olaydan az çok anlayan biri, bütün Diyarbakırlılar Suriçi deyince kendilerinden bir şey görürlerdi ama şimdi yapılacak şeyde hiç kimse kendinden bir şey görmeyecektir. Çünkü sadece taş yapılar yapılması, zemin artı bir katlı yapıların yapılması demek Diyarbakır' koruyorum anlamına mı gelir?"

“İmitasyon bir şehir yapılmak isteniyor, alım gücü yüksek insanlara sunulmak isteniyor. Peki orada yaşayanlara ne olacak? Eğer orada yaşayanlar mağdur edilmeyecek orada yaşamaya devam edecek deniyorsa kamulaştırma kararı neden hala duruyor? İnsanlara izin verilsin, insanlar içeride yine koruma amaçlı kriterlere uygun yapsınlar. En azından kültürün taşıyıcıları oldukları için yeniden yaşam devam edebilir. 8000 yıldır yaşamın kesintiye uğramadan devam eden ender bir şehir Diyarbakır. Biz UNESCO'ya giderken de 8000 yıldır yaşam kesintiye uğramadı dedik ama şimdi yaşam kesintiye uğratıldı. Yaşam kesintiye uğratılmayacak deniyor fakat hangi insan yaşamaya devam edecek bu çok önemli. Geçmişten aldığı kültürü devam ettiren, o kültürün taşıyıcıları olan insanlar mı yoksa tamamen alana yabancı ama işte yapılan "konforlu" yapılara alım gücü yüksek insanlar mı kültürün taşıyıcısı? Bu da çok önemli. Ama ülkemizde ne yazık ki kent planlamalarında, mimari planlarda, yaşamda insan hiçbir zaman önemli bir öge olarak görülmediği için bu da gözardı ediliyor Diyarbakır'da, hatta bütün bölgede."

İmar planı

Öte yandan Soyukaya, koruma amaçlı imar planının uygulayıcısının belediyeler olduğunu hatırlattı. Soyukaya'nın belediyelerin ve halkın bu sürece dahil edilmediğini ve dışarıda tutulduğunun altını çizdi ve sözlerine şöyle devam etti:

 “Koruma amaçlı imar planı, 2012'de Büyükşehir ve Sur Belediyesi tarafından yapıldı. Ama iki kere revize edildi ve bu revize edilme süresince Diyarbakır'daki tüm sivil toplum örgütleri, ilgili tüm meslek odaları, halk, Sur'da yaşayanlar sürece çok aktif şekilde dahil oldular. Yani kentle birlikte bir koruma amaçlı imar planı yapıldı. Ama şimdi çatışmalar, çatışma sonrası bütün o yıkımlar, harfiyatların atımı ve sonrasında "Sur'u yeniden inşa edeceğiz, ihya edeceğiz, koruyacağız" söylemleri ve planlarına hiçbir biçimde Diyarbakırlılar dahil edilmedi. Şu var: Şehircilik Bakanlığı birkaç kez şehre geldi Türk Ticaret Kanunu (TTK) adı altında iş çevreleriyle, müteahhit çevreleriyle toplantılar yaptılar. Bu toplantıları eğer katılımcılık olarak sayıyorlarsa buna sadece kendileri inanır; buna ne Diyarbakırlılar inanır ne bu konudan az çok anlayan uluslararası kuruluşlar ne dünya inanır. Kendileri dışında kimse inanmaz. Müteahhitler ve iş çevreleri Diyarbakır'ı temsil etmiyor, halkı temsil etmiyor. Dolayısıyla onlarla yapılacak toplantıda Sur'un ancak paylaşımı söz konusu olabilir başka da bir şey söz konusu olamaz. Bunun için halk dahil edilmeden, Sur'da yaşayanlar dahil edilmeden, belediyeler dahil edilmeden, alan yönetimi dahil edilmeden orada nasıl bir şey yapılıyor. Hiçbir şey bilmiyoruz, hiçbir şey söyleyemiyoruz. Üstelik orası dünya miras alanı tampon bölgesi oraya ne bu süreci yöneten belediye dahil edildi, alana sokuldu bir kez bile, ne de alan başkanlığı alana sokuldu. Bizler alanı gidip göremedik bile. Alanda tespit yapmak istedik yazılı müracaatlar yaptık, izin verilmedi. Ve belediyenin mülkiyetinde olan tarihi yapıların durumunu görmek istedi belediye ona da izin verilmedi. Koruma amaçlı imar planı uygulamaktan sorumlu kurum olayın dışında tutularak nasıl koruma amaçlı imar planı uygulamaya konacak bu da ayrı bir soru."

‘Yasaklar sürüyor’

HDP, Diyarbakır'ın “kültürel, sosyal, ekonomik ve tarihi anlamda Diyarbakır’ın kalbi” olarak tanımlanan Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasaklarının öncesini, yasak boyunca yaşananları ve yasağın kalktığı mahallelerdeki yıkımın ve insan hakları ihlallerini raporlaştırdı. Sur’un tarihi dokusu ve mahalleleri hakkında bilgi veren 196 sayfalık raporda, sokağa çıkma yasaklarıyla beraber yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği ve birçok kültür mirasının yok olduğu belirtildi.  Uzmanların katılımıyla hazırlanan rapor mahalle gözlemleri, tanık ve mağdur görüşmeleriyle hazırlandı.

Rapora göre, Sur ilçesinde altıncı kez, 2 Aralık 2015’te sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve resmi kaynakların 9 Mart 2016’da operasyonların bittiğini açıklamasına rağmen, sokağa çıkma yasağı halen devam ediyor.

Raporun sonuç kısmında şu tespitlere yer verildi:

* Suriçi bölgesinin tamamı 1988’de ‘kentsel sit alanı’ ilan edildi. Temmuz 2015’te de Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzaj’ı UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası listesine alındı.

* Sur'da 454'i sivil yapı, 148'i anıtsal yapı niteliğinde olmak üzere toplamda 602 tescilli yapı var. Bu yapıların içerisinde 40 cami ve mescit, 19 ziyaret, türbe, hazire, 11 kilise ve 4 medrese var.

* Sur ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları büyük bir kültürel ve insani yıkıma yol açtı. İnsanlığın ortak inanç ve kültür mirası olarak kabul edilen kutsal mekânlar harabeye çevrildi, UNESCO kültür mirası listesinde bulunan Diyarbakır surları tank ve top atışlarıyla hasara uğratıldı. 

* Sur içinde bulunan Kurşunlu Camii, Dört Ayaklı Minare, Hasırlı Camii, Paşa Hamamı, Hasırlı Halk Meclisi, Yoğurtlu Pazarı, 1700 yıllık Saint Mary Kilisesi, Surp Gragos Ermeni Kilisesi ve Protestan kiliseleri, Hacı Hamit Camii ve Dengbêj Evi, kullanılamaz hale getirilen tarihi yapıların sadece bir kısmı.

* Sokağa çıkma yasaklarıyla Anayasa’da ifade edilen yaşam hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, seyahat hakkı başta olmak üzere en temel evrensel insan hak ve özgürlükleri açıkça ihlal edildi.

* Toplamda 6 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilen Sur’da son yasak 2 Aralık 2015’te açıklandı. Resmi kaynakların 9 Mart 2016’da operasyonların bittiğini açıklamasına rağmen, sokağa çıkma yasağı devam ediyor.

* 29 Temmuz 2016 itibariyle 240 gündür devam eden ablukada kimliği belirlenen 55 kişi yaşamını yitirdi.

* Diyarbakır, Malatya, Antep ve Elazığ Adli Tıp Kurumlarında kimlik teşhisi için bekleyen ve kimsesizler mezarlığına defnedilip 26 ve 10 Temmuz 2016’da cenazeleri bulunan üç kişi ile birlikte Temmuz 2015’ten bu yana Sur’da kesin olmamakla birlikte yaklaşık 90 kişi hayatını kaybetti.

* Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre, operasyonlarda, aralarında iki yüzbaşı ve teğmenin de bulunduğu 53 asker ile 17 polis ve bir korucu olmak üzere 71 güvenlik görevlisi hayatını kaybetti. Operasyonlarda 392'si asker 128'i polis, üçü korucu olmak üzere 523 güvenlik mensubu yaralandı.

Elçi’nin katli 

HDP’nin Sur için hazırladığı raporda, 28 Kasım 2015’te Dört Ayaklı Minare önünde basın açıklaması yaptığı sırada saldırı sonucunda yaşamını yitiren dönemin Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi de unutulmadı. Raporda Elçi’nin öldürülmesinden sonra görevini temsilen sürdüren Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen’in şu ifadeleri yer aldı:

“Tahir Abi’nin katli meselesi gerçekten çok ağır bir hadise. Ben olay anında orada değildim ama neredeyse canlı yayında gerçekleşmiş bir hadisedir öldürülmesi, öldürülme şekli. Bir taraftan da arkasındaki faillerin hâlâ bulunamadı. Olayın görüntülerine baktığınız zaman, Tahir Abi’nin yanındakiler tarafından gelen bir kurşunla vurulması mümkün değil. Bir korku imparatorluğu yaratma gayreti var.”

Kategoriler

Güncel Türkiye



Yazar Hakkında