Çocuğun sevinci narın bereketi

AGOS BAŞYAZI sayı: 820 (30 Aralık 2011) 'Yeni yılda, nar tanelerinin neden bereket anlamına geldiğini anlamaya çalışan çocuklar kadar taze bir umut ve sevgiyle dolsun içimiz.'


Yaşadığımız sürece öğrenmeye devam ederiz. Yaşımızı aldıkça daha çok bildiğimizi, artık yeni bilgiye eskisi kadar ihtiyacımız olmadığını sansak da, hayat sonsuz bir öğrenme sürecidir ve yaşarken çok şeyi, hiç farkında olmadan öğreniriz. Hata yapar, yanılır, inat eder, ders alır, pişman olur; sonra yine hata yapar, yine yanılır, yine inat eder, yine öğreniriz.

Çocukları yetişkinlerden ayıran belki de en önemli özellik, bu sürekli öğrenme halinin lekesiz ve mutlak bir merakla, istek ve iştahla gerçekleşmesi. Onlar için keşif duygusunun sınırı yok. Hayat çocuklar için bu yüzden heyecan ve umut dolu. Üstelik, çocuklar söz konusu olduğunda, dünyanın asıl sahiplerinin onlar olduğunun bilinciyle, bu umudu hepimiz paylaşıyoruz; hepimiz bu umutta ortaklaşıyoruz.

Hayatın dolambaçlı yollarında yürüme konusunda deneyim kazandıkça, insanda öğrenmeye karşı bir direnç de başlar. Çocukluk döneminin aksine, daha çok bilmenin mutluluk değil, daha çok keder anlamına geldiğini içgüdüsel olarak sezer, bu yüzden de bilmemeyi, görmemeyi, duymamayı tercih ederiz çoğu zaman.

Bilmek, bir şeylerle, birileriyle temas etmeyi, onları dinlemeyi, onlardan bir şeyler öğrenmeyi gerektirir. Bunun en doğal sonucu da, etkilenmeyi, değişmeyi, yanlışlanabilir olmayı baştan kabul etmektir. Bunların hepsi, yoğun bir çaba gerektirir. Değişime direnen alışkanlıklardan, yerleşmiş kanaatlerden, sorgulamaksızın doğru kabul edilen normlardan çok daha zorlu bir yola işaret eder. Bizler genellikle kolay olanı tercih
eder, o yolu yürümekten genellikle kaçınırız.

Oysa biz büyüklerin girmekten imtina ettiği o yol, çocuklar için hayat macerasının kendisidir. Sevinçle kabul edilen, sabırsızlıkla beklenen, hevesle çıkılmak istenen yolculuktur. Çocuk, soran gözlerle bakar, merakla dokunur, kavramaya, tanımlamaya, anlamaya çalışır. Çocuklardan ve çocukluktan öğreneceğimiz ne çok şey vardır!

***

Narın içinde ne olduğunu bilmez çocuk. Tanelerinin bereketi simgelediğini de bilmez. Tanelerin oluşturduğu bütünü bilmez. Ama onu anlamak için sonsuz bir arzu duyar.

Günler, narın taneleri kadar çoktur. Çocuğun hayattan tek beklentisi ise, bu çokluğun bereketini yaşamaktır. Maddi zenginlik anlamında değil, daha çok yaşamaya, daha çok dokunmaya, daha çok görmeye, daha çok tanımaya, daha çok bilmeye yönelik arzu anlamında... İçindeki çocuğu öldürmemiş insanlara işte bu yüzden imrenilir. Hayatın akışına kendini bırakmayan, alışmayan, kanıksamayan, “Bu ne?” diye sormaktan bıkmayan büyükler, bu yüzden daha zengin bir hayatı yaşarlar.

Nardan çıkan kıssadan hisseler bir değildir. Çocuklar birbirine hem benzer, hem benzemez. Narın taneleri gibi, hepsinin ayrı bir güzelliği vardır ama hepsi bir arada bir başka güzeldir. Nar hem farklılığın, hem bir arada olmanın şarkısını söyler. Yüzlerce yıldır Ermeni ustaların taşlara, demire ve kâğıda işlediği gibi, dağılmanın ve yan yana gelmenin de... Bir arada olmanın, bir yere ve her yere ait olmanın, topraktan beslenmenin, aynı güneş altında büyüyüp olgunlaşmanın, ballanıp şekerlenmenin; ekşisiyle tatlısıyla, hayatı olduğu gibi kabullenmenin...

Bayramlar, yıldönümleri, anmalar, daima bir hatırlama, yan yana gelme, muhasebe yapma fırsatı verir. Böyle zamanlarda, insanın içini iyi duygularla dolduran bir iyimserlik ve naiflik sarar dört bir yanı. Doğrudur, hayat, bunu hakkıyla hissetmemizin önüne çok engel çıkarır. Ama çocukların gözlerinin içindeki neşe, bir anlığına da olsa, bütün o engelleri unutmamızı sağlayabilir.

Yeni yılda, nar tanelerinin neden bereket anlamına geldiğini anlamaya çalışan çocuklar kadar taze bir umut ve sevgiyle dolsun içimiz.

 

Kategoriler

Güncel Gündem