Ortadoğu coğrafyası Arap Baharı’nın rüzgârlarıyla yeniden şekillenirken, bölgenin tüm halkları, sancılı bir dönemden geçiyor – yine ve yeniden. Uluslararası güç mücadelesinin en önemli arenalarından birinde çekişme sürerken, rejimler yıkılıp yenileri kuruluyor ve kan akmaya devam ediyor. Bütün bu hengâmeyi iyi okumak ve bu okumaya uygun stratejilerle hayatta kalmaya çalışmak, oyunun ana kuralı.
Oyunun ihtiraslı aktörlerinden biri olan Türkiye, son günlerde, gözünün önünde yaşanan bir gelişmenin şaşkınlığını yaşıyor. Esad rejiminin kontrolü kaybettiği Kuzey Suriye’de bazı şehirlerin Kürt grupların eline geçmesi, medyada şaşkınlıkla karşılandı. Oysa, Kürt sorununun uluslararası bir bölgesel sorun olduğunu bilmeyen yok. Dolayısıyla, Suriye’deki krizin bir Kürt boyutu da olduğu pekâlâ biliniyordu.
Suriye’de daha önce yok sayılan Kürtler, isyanın başladığı günden bu yana Esad’a yakın durarak güç topladılar ve iktidar boşluğunu hissettikleri anda, haklarına sahip çıkmak için masaya kozlarını sürdüler. Meseleyi biraz olsun yakından takip edenler için bu sürpriz değildi; ancak her nedense, Türkiye bu senaryoyu ilk kez işitiyormuşçasına hazırlıksız göründü.
Bu gelişmelerin ardında sözü pek edilmeyen bir diğer sorun da Suriyeli Hıristiyanların durumu. Ayaklanmanın başından itibaren rejime sadık kalan ve muhaliflerle temas kurmaktan kaçınan Suriye Ermenileri, bugün kaygılı bir bekleyiş içinde. Esad devrilirse yerini alacak güçlerin Ermenilere nasıl davranacağına dair ciddi şüpheleri var. Yüz yıl önce soykırımdan sağ kurtulabilen acılı neslin torunları, bu kez de yeni vatanlarında göçle ve kederle karşı karşıya kalmaktan korkuyor.
Ermeni realitesi, Ortadoğu’daki Ermeni topluluklarının göreceği zararların sadece o bölgede değil, tüm Ermeni dünyasında acıyla yankılanacağını söylüyor. Ermenistan dışında Ermeni kültürünün en önemli merkezlerinden biri olan Halep’teki topluluğun yaşayacağı zorluklar, kısa ve orta vadede, Ermenistan ve Diaspora’da da çeşitli sonuçlar doğuracaktır. Bu da, meselenin sadece Suriye Ermenilerinin değil, tüm Ermenilerin meselesi olduğunu gösteriyor. Maalesef, Ermeniler bugüne dek bu gerçeği fark etmiş görünmediler. Bundan sonra ise doğru adımları atmaktan başka çare yok. Daha da geç olmadan…
AGOS