Çok alametler belirdi, vakit tamamdır!


Tansu Çiller Erdoğan’ın Yenikapı mitinginde konuştu. (Gazeteler)

Hey gidi dünya –dedi, -hey   

Kerenski kalmış kimlere… (Nazım Hikmet)



Benim değerli arkadaşım Oya Baydar son yazısına “Uçurumdan önce son çıkış”  başlığını koymuş. Buna ekleyecek sözüm yok. Çok alametler belirdi. Uçurumun kıyısına geldiğimiz belli. 24 Haziran’ın son çıkış olduğu da belli.

Herhangi bir seçim değil bu. Topyekün yarınımızı tayin edecek bir seçim. Ya diktayı seçerek daha beter bir karanlığa gömüleceğiz, ya da demokrasiyi, yani hukuk devletini, yani eşitliği ve adaleti, yani umudu seçeceğiz. Bu kadar açık, bu kadar net.

Bu ülkenin insanları eşitsizliğe doymuş olmalı. Yeter artık, yetti artık demeli. Halimiz öyle bir yere gelip dayandı ki, ne Osmanlı’da, ne Cumhuriyet döneminde zulüm, istibdat, ayrımcılık bu kerteye varmamıştı. Evet, Aleviler hor görülüp dışlandılar, Ermeniler, Süryaniler, Rumlar, Kürtler akıl dışı baskılar gördüler. Ama böyle topyekün, ırk din dil gözetmeksizin, ‘kim muhalifse yeri zindandır’ rejimini bu ülke yeni görüyor.

Gel gör ki tutuştular. Saltanatları tehlikede. Başvurdukları, medet umdukları uygulamalara bir bakın. Şimdi artık tam sırası, bu istibdat rejimine son verelim. Uçurumun kenarında da olsak, düşmeyelim, düze çıkalım.

Bunca haksızlığa, eşitsizliğe göz yumacak mıyız?

Bu tehditlere, bu göz dağına teslim olacak mıyız?

Mağdura, ezilen, zulme uğrayana, kim olursa olsun, destek olmayacak mıyız?

Dün Alevilerdi. Daha eskiden Rumlar, Ermeniler. Şimdi Kürtler.

Aleviler, Ermeniler, Kürtler kim? Bu ülkenin halkları değil mi?

Recep Tayyip Erdoğan’a ve onun yandaşlarına bu ülkenin tapusu verildi de bizim haberimiz mi olmadı?

Nedir bu kibir, bu büyüklenme? Kini, hırsı, düşmanlığı geçer akçe kıldılar.

İnsani değerler nerede kaldı? Saygı. Sevgi. Birlikte yaşama bilinci, isteği. Yaşama sevinci. Dayanışma. İnsan onuru.

Bir zaman gelir, kendimizi, ailemizi düşünmenin yeterli olmadığını görürüz.
Görür ve anlarız ki, başkalarına, bizim dışımızda olanlara olan bize de oluyor.
Görür ve anlarız ki, yaşadığımız ortam ve koşullar, kimseyi dokunulmaz kılmaz, kılmıyor.

Niçin böyledir? Niçin mevki için makam için her şey mübah sayılır? Sıfatı ister Führer olsun, ister Il Duce, ister diktatör, despot, o Tek kişinin niçin her sözü KHK, yani Kanun Hükmünde Kelam’dır?

Çünkü bir ülkede halkın oylarıyla kurulan Meclis, Padişah’ın hüküm sürdüğü bir ülkedeki Meşrutiyet Meclislerinden bile geriye düşmüşse; bağımsız yargı, yasama, denetim olanakları büsbütün devre dışına çıkartılmışsa, olan da olacak olan da budur.

Koca bir ülkenin, 80 milyon insanın kaderi bir tek kişinin iki dudağı arasına terk edilirse olacağın, olacakların kestirilmesi mümkün olmaz. O kişi, kim olursa olsun, bugün ak dediğine yarın kara der. Bugün makbul bulduğuna yarın mekruh der. Ve giderek akıldan izandan uzaklaşır, öngörülemez bir vaka haline döner, dönüşür. Çünkü muktedir için tek amaç, mevkiini makamını, gücünü iktidarını muhafaza etmektir. Gerisi? Gerisi teferruattır.

Halk, ülkenin bütün insanları, öylesi koşullar altında yaşamak ister mi?
Her an kendisine de ulaşacak/bulaşacak bir musibetin içinde korku duyarak yaşayabilir mi?

Peki, ne yapmalı? Ne yapabiliriz?

Tek çare, tek umar, sistemi parlamenter demokrasiye dönüştürmek, tek adam rejiminden kurtulmaktır. Adaleti, hukuku, yargıyı işler, güvenilir, saygın bir konuma kavuşturmaktır.  Meclisi hür iradesiyle tartışır, konuşur, üretir, yasa koyar, yasaların, anayasal düzenin işlerliğini korur ve kollar konuma yeniden getirmektir. Bu duruma adım adım AKP’nin 16 yıllık iktidarında gelindiğine göre, bu işi AKP hükümetleri yapamaz, yapmaz. Düzeni bozan onlar değil mi? Onarımı, sağalmayı, kanun ve hukuk egemenliğini onlardan bekleyebilir miyiz? 

Demek ki bize yeni umutlar gerekir. Geleceğimizle ligili umut besleyebilmemizin tek yolu, baş koşulu, HDP’nin TBMM’de temsilidir.  Aşağıdaki tablo durumu pek güzel açıklıyor. 






Açıkça görülüyor ki, 24 Haziran günü Halkların Demokratik Partisi’ni var gücümüzle desteklememiz gerekir. Önüne %10 barajı dikilen tek parti HDP’dir. Mazlum ve mağdur olan HDP’dir. HDP’ye verilmeyen her oy, doğrudan AKP’ye verilmiş olacaktır.

Ey halk! Ey seçmen! Bütün bu katakulliye, entrikaya, kanunsuzluğa, hile hurdaya baş kaldırıp HDP’yi meclise taşıyalım. Savaşı çağırmayalım, barışı kazanalım.

O gün artık gelsin, neşemiz tazelensin, dünya barışın baharına kavuşsun!

24 Haziran Demokrasi Bayramı’mız olsun. Kutlu olsun.


O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör 
Melih Cevdet Anday