Otosefal Ukrayna Kilisesi

Fener Ekümenik Patrikhanesi’nin Ukrayna Kilisesi’nin bağımsızlık talebini onaylaması Ortodoks dünyasında krize neden oldu. Moskova Kilisesi Fener Ekümenik Patrikliği ile tüm ilişkisini kestiğini duyurdu. Ekümenik Patriklik ise basına yaptığı açıklamada kararın arkasında olduğunu bildirdi. Ekümenik Patrikhane’den geçtiğimiz haftalarda Agos’a yapılan açıklamada ise “Moskova Ortodoksluğun birliğine darbe vuruyor” denmişti. Cengiz Aktar yaşanan krizin perde arkasını Agos için kaleme aldı.

CENGİZ AKTAR

“11 Ekim 2018, bu tarihi gün, Ukrayna halkının manevî egemenliğinin ilân edildiği gün oldu. Tıpkı 16 Temmuz 1990’da Ukrayna Devlet Egemenliği Deklarasyonu gibi”! Ekümenik Patrik Bartholomeos’un temsilcilerinin geçtiğimiz Salı günü Kiev’de Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko’ya ilettikleri mesaj buydu. 
Nisan ayında Ukrayna Parlamentosu, Cumhurbaşkanı Poroşenko’nun Moskova’dan dinî bağımsızlık talebini onayladı. Kiev’in Moskova’dan bağımsızlık ve otosefali (özerklik ya da başına buyrukluk) talepleri ilk 2016’da İstanbul’a yollanmıştı.
11 Ekim’de İstanbul’da Sen Sinod tarafından alınan kararla Ukrayna Kilisesi’ne tanınan otosefali, Moskova Kilisesi’nin ve Rusya devletinin sert tepkisiyle karşılandı. Patrik Kirill, Kilisenin çeşitli yetkilileri ve Dışişleri Bakanı Lavrov, bakanlık sözcüsü art arda beyanatta bulunuyorlar. Moskova Kilisesi ilk yaptırım olarak Ekümenik Patrik Bartholomeos’un adını mutad dualardan men etti. Gözlemciler eğer böyle giderse 2018’in, 1054’teki Katolik- Ortodoks bölünmesinden sonra bu sefer Ortodoks Hristiyanlığın içinde ikinci büyük bölünme olabileceğini vurguluyor. Bu çekişmenin bir de pek bilinmeyen Kilise kurallarından kaynaklanan sonucu var: Doktrine göre Moskova Kilisesi Kiev Kilisesi’nin “kızı” olarak status quo ante’ye  geri dönecek. Moskova’yı çığırından çıkartan da bu. 
Kiev-Moskova ilişkisi tarihî ve dinî olarak Kiev, siyasî olarak da Moskova’nın lehine gelişmiştir. 988’de Prens Vladimir’in Kiev’de Dinyeper ırmağında halkıyla birlikte Bizans’tan gelen rahipler tarafından vaftiz edilmesiyle Bizans Ortodoksluğu İslav dünyasının resmî dini haline gelir. Prens Vladimir yeni ilişkiyi Bizans İmparatoru’nun kızkardeşiyle evlenerek pekiştirir. “Neden Kiev de Moskova değil” denecek olursa o vakitler Kiev, küçük bir kasaba olan Moskova’dan kat be kat önemlidir. Sözün özü, dinen öncelik Moskova’da değil Kiev’dedir. 
Daha yakın zamanda, Rusya’da Ekim devrimi sonrası büyük darbe yiyen Kilisenin sesi pek çıkmaz olur. Ukrayna Kilisesi ise SSCB döneminde Rus muadiline oranla daha az darbe yer ve hep daha hür olur. Misâlen SSCB’deki Ortodoks din adamlarının % 70'ini eğitir durumdadır. 

Sovyetler dağıldıktan sonra
Kiev ile Moskova Ortodoksluk konusunda ortak bir tarihe sahipken SSCB sonrasında bu ortaklık ulusal tercihler doğrultusunda çatlamaya başlar. SSCB’nin çökmesiyle birlikte devlet desteğiyle hızla eski gücüne kavuşan Moskova Kilisesi 1453’ten bu yana talip olduğu Ortodoks dünyasının liderliği iddiasını yeniden gündeme taşır. Ukrayna Kilisesi ise, ikisi bağımsızlık taraftarı, diğeri ise Moskova Patrikhanesi’ne tabi olmayı hedefleyen üç eğilime bölünür. 
Moskova, 7000’e yakın yerel kiliseden oluşan muazzam Ukrayna Kilisesi’nin Moskova Patrikhanesi’nden kopmasını dinen ve siyaseten asla istemez.  Bağımsız Ukrayna Kilisesi’nin İstanbul’dan otosefali talep etmesi, İstanbul’un da bu talebe sıcak bakması Moskova’nın hegemonya hesaplarını altüst eder niteliktedir.  
On yıl önce 2008’de Hıristiyanlığın kabulünün 1020’inci yıldönümünü kutlamak amacıyla Moskova Kilisesi Kiev’de büyük bir tören düzenleme kararı almıştı. Ancak zamanın Ukrayna Devlet Başkanı Yuşçenko kutlamalara salt Ukraynalı bir görünüm vererek ve üstüne üstlük Ekümenik Patrik Bartholomeos’u Ukrayna Kilisesi’nin hamisi konumundaki Moskova Patriği Aleksei’nin önünde onur konuğu olarak davet ederek Ukrayna Kilisesi’nin Moskova yerine İstanbul’a bağlanma taleplerini güçlü bir biçimde hatırlatmayı tercih etmişti. Bunun üzerine Moskova dinî, diplomatik her yolu kullanarak Bartholomeos’un ve diğer Ortodoks ruhanîlerin gelmelerini engellemek için en üst düzeyden girişimlerde bulunmuştu. Baskılar sonucunda Arnavutluk ve Yunanistan dışında kalan ülkelerin Ortodoks liderleri Kiev’e gidememişti. 
Bu yıl 28 Temmuz’da Hıristiyanlığın kabulünün 1030’uncu yıldönümü münasebetiyle yapılan törende ise İstanbul’un temsilcisi otosefali kararının işaretini bir şekilde satır arasından verdiydi.  

1453’e dayanan çekişme
Moskova Kilisesi ile İstanbul’un çekişmesi de eskiye, 1453’e dayanır. İstanbul’un Osmanlı egemenliğine geçmesinden bu yana Moskova artık Konstantinupolis’in Ortodoksluğu temsil edemeyeceğini iddia eder. Moskova’nın kendinden menkul “Üçüncü Roma” yakıştırması da o zaman başlar. Bu çekişmeye ve iddiaya gayet vakıf olan Osmanlı, Ekümenik Patrikhane’yi İmparatorluk sathında Hıristiyanlığın tek temsilcisi olarak daima el üstünde tutar.  
Dünyada aşağı yukarı 300 milyon Ortodoks mevcut. 150 milyon mertebesinde, herhangi başka bir Kiliseden çok daha fazla Ortodoksu temsil eden Moskova’nın taleplerinin iki temel dayanağından biri tam da bu. Diğeri ise yeni Rus rejimiyle kurduğu mükemmel ilişki. Kilise ile Kremlin, hele toprağının bir bölümü Rus işgâli altında olan Ukrayna konusunda elele. Bu çerçevede Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Ekümenik Patrikhane’nin aldığı kararın ardında Ukrayna’yı kayıran ve Kırım işgâlini tanımayan “Washington’un parmağı” bulunduğunu öne sürmesi tesadüf değil. 

Kategoriler

Genel Güncel