40 yıllık bir Eurovision hikâyesi

1979’da Eurovision Şarkı Yarışması’nın Türkiye finalini kazanan İzmirli Maria Rita Epik, ‘Seviyorum’ adlı parçasıyla ülkesini temsil etmeye hazırlanıyordu. Yarışmanın Tel-Aviv’de yapılacakken Kudüs’e alınmasının Arap ülkelerinde yaratabileceği infiali göz önünde bulunduran dönemin hükümeti Türkiye’yi yarışmadan çekmişti. Eurovision, 40 yıl sonra yeniden İsrail’de yapılıyor ve Türkiye yarışmada yine yok.

Maria Rita Epik, halen Eurovision’un Türkiye finalinde birinciliği kazanmış ilk ve tek kadın şarkı yazarı. Ege Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra müzik eğitimi almak için ABD’ye giden ve daha sonra İzmir’e dönen sanatçı, burada Yamaha Uygulamalı Tanıtım Merkezi’ni, ardından kendi müzik okulunu kurdu. İngiliz Kraliyet Müzik Okulları Birleşik Kurulu’nun (ABRSM) Türkiye temsilcisi olan Epik’le, Eurovision Türkiye finalini kazanmasının 40. yılı vesilesiyle söyleştik. 

Eurovision hep ülkeler arasında bir rekabet sahası olarak görülüyor, bu durum puanlama aşamasında da belli oluyordu. Türkiye son yıllarda yarışmada yer almıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bana sorarsanız Eurovision gerçek anlamını yitirdi; uzun yıllardır ‘şarkı yarışması’ olma niteliği taşımıyor. Şarkı, bütün gücünü söz ve eşlikli veya eşliksiz melodiden alan, son derece kıymetli bir sanat eseridir. Şarkı çok değerli değilse kıyafet ve şovlarla süsleme gereği duyulur. Türkiye’nin uluslararası her platformda yer almasını değerli görürüm. Ancak bu yarışmaya tekrar katılmadan önce ülkemizdeki şarkı kalitesinin yükseltilmesi gerektiği inancındayım. Kaliteli bir şarkıyla, yarışmanın daha kaliteli olmasına hizmet edebiliriz.

Sizce devlet-sanatçı ilişkileri nasıl olmalı? Sizin bir sanatçı olarak yaşadığınız sıkıntılar var mı?

Devlet sanatçıya gölge etmemeli ki sanatçı da özgürce sanatını yapabilsin. Hatta sanatçıya mümkünse destek olmalı, ancak sanatçı destek alıyorsa o da bu iyi niyeti suistimal etmemeli. “Bağımsızlık benim karakterimdir” sözünü hatırlıyor musunuz? Allah bana güç verdiği sürece ben bağımsız kalabilmek istiyorum.

Müzik üretimine devam ediyorsunuz. 2005’te ‘Aradan Uzun Zaman Geçti’ adlı bir albüm çıkardınız, ayrıca tek şarkılık çalışmalar yaptınız ve ödüller aldınız. İzmir’den hiç ayrılmadınız; neden İstanbul değil de İzmir?

Hayattaki amacım hiçbir zaman ‘şöhret olmak’ değildi. Eğer öyle olsaydı, İstanbul doğru yer olabilirdi. Ayrıca İstanbul’un ‘karma’sı beni her zaman rahatsız etmiştir. İzmir’de evimde, yuvamdayım. İzmir’i, İzmirlileri seviyorum. İzmir için yazdığım bir şarkıda şu ifadeleri kullandım: “Annem babam toprağında, tüm sevdiklerim bağrında.”

Kökleri İtalyan, Yunan ve Avusturya-Macar atalara uzanan Levanten bir ailenin üyesisiniz. Hiç ayrımcılığa uğradınız mı?

Eurovision’un Türkiye finalini kazandığımda bazı gerçeklerin farkına vardım. Bunlardan biri de ülkemdeki bazı insanların beni bağırlarına bastığı, bazılarınınsa azınlık toplumu mensubu olmam nedeniyle benden hoşlanmadığıydı. Fakat azınlık yerine ‘öteki’ sözcüğünü kullanacak olursak, Türkiye’de her kesimde çok kolay öteki olunuyor. Devlet dairelerinde bana asla kötü davranılmadı, okulumu kurarken bana engel olunmak istenmedi, devletten belge almak istediğimde bana zorluk çıkarılmadı. Dolayısıyla, kısaca “Hayır, ayrımcılığa uğramadım” diyebilirim.

Müzik öğrenimi için okulunuza gelen öğrenciler ve velilerde yıllar içinde nasıl bir değişim gözlemlediniz?

Cep telefonu! İtalyan yazar ve filozof Umberto Eco cep telefonları ilk çıktığında, oluşabilecek kaosun farkına varmış ve bu konuda çok kıymetli, bence tarihî öneme sahip bir makale yazmıştı. Okulu kurduğumda 32 yaşındaydım ve veliler benim yaşıtlarımdı. Şimdi ben velilerin anneleri yaşındayım. Benim yaşıtlarımın ve çocuklarının hayatı bu kadar çok faaliyetle dolu değildi. Şehirler bu kadar büyümemişti. Bir yerden bir yere ulaşmak bu kadar zaman almazdı. Ev-iş-okul üçgeni uzun kenarlı değildi. Hayatı kolaylaştıran komşuluk ilişkileri hâlâ mevcuttu. 30 yıl önce daha insanca, daha basit, daha huzurlu hayatlar yaşıyorduk. Şu anda kapitalizm tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de ele geçirmiş durumda. Ama İzmir’de hâlâ daha insanca yaşanıyor bence.

Geleceğe yönelik planlarınız neler?

İnsanlığa faydalı olmayı sürdürmek, seyahat etmek, sağlıklı yaşlanmak ve anlamlı şarkılar yazmaya devam etmek.

Ayrıca, 40. yıl şerefine beni sütunlarına davet eden ilk basın organı olduğunuz için teşekkür ederim.



Yazar Hakkında